That's all you have to say traduction Turc
226 traduction parallèle
That's all I have to say to you at this time.
Şu an sana tek söylemem gereken bu.
That's all I have to say to you on this.
Bu konuda size söyleyeceklerim bu kadar.
You understand, Flack, that he's to have final say in all matters dealing with the Indians.
Unutma, Flack... Kızılderililerle yapılan pazarlıkta en son sözü o söyleyecek.
- That's all you have to say?
- Bütün söyleyeceğin bu mu?
You're going back to the orphanage and you'll stay until you're 21. That's all you have to say for yourself.
Yetimhaneye geri döneceksin, 21 yaşına dek orada kalacaksın.
That's all I have to say to you.
Sana söyleyeceklerim bu kadar.
That's all you have to say.
Tek söylemen gereken bu.
That's all I have to say to you
İşte böyle. Hiç boşuna uğraşma.
That's all you have to say to me after 26 years of separation?
Tam 26 yıllık ayrılıktan sonra tek söyleyeceğin bu mu?
They dumped two tons of coal on my son and that's all you have to say?
Onlar oğlumun üzerine iki ton döküyorlar ve sen sesini çıkarmıyorsun öyle mi?
That's all I have to say to you.
Başka bir şey yok.
That's all you have to say?
Bütün söyleyeceğin bu mu?
– I assure you, Mr. Horman — – And that's all I have to say about it right now.
- Şu anda söyleyeceklerim bu kadar. Teşekkürler.
All you have to do is come to the embassy with me, say that I rescued you, and then walk away with fifty guineas and all the vol-au-vents you can stuff in your pockets.
Bütün yapman gereken, benimle elçiliğe gelip, seni kurtardığımı söylemen, ve sonra da, elli gine ve cebine sığdırabileceğin kadar börekle çıkıp gitmen.
That's all you have to say after last night?
Dün geceden sonra tüm söyleyeceğin bu mu?
That's all I have to say. You'll excuse me.
Tüm söyleyeceklerim bu kadar.
That's all you have to say to me?
Bana söyleyeceğin tek şey bu mu?
Fine. If that's all you have to say... we'll talk again tomorrow.
Ok Eğer söyleceklerin bu kadarsa... yarın yine konuşacağız.
I pray that it misses you and that's all I have to say.
Seni özlemesi için dua ediyorum ve tüm söyleyeceğim bu.
And that's all I have to say to you.
Tüm söyleyeceklerim bu kadar.
That's all you have to say?
Başka bir şey demeyecek misin?
There are nine million kids out there with guns and that's all you have to say to me, "Okay?"
Dışarıda 9 milyon eli silahlı çocuk var. Tek söyleyeceğin bu mu?
- Thank you, that's all we have to say.
- Teşekkürler, tüm söyleyebileceklerim bu kadar.
At least Coach won't have to say, "William, you didn't play hard this game"...'cause when I step on that floor I'm goin'be all business, and that's it.
En azından koç bana, "William, bugün mücadele etmedin" demeyecek... çünkü ne zaman sahaya çıksam sadece bunu bir iş olarak göreceğim, hepsi bu.
That's all you have to say?
Hepsi bu mu?
It's just when you work all day, trying to perfect yourself and create something meaningful, you expect support. Does anyone say, "Did you have a good shoot?" Or "How's the editing?" Or anything of that nature?
Tüm gün çalışmışsındır, mükemmel bir şey yaratmaya çalışmışsındır ve biraz destek beklersin, ama kimse bugün iyi bir çekim yaptın mı ya da montajın nasıl gitti gibi bir soru sorar mı?
That's all I have to say to you.
Bu konuşma burada bitmiştir.
You're looking at the most important Bajoran icon ever painted... the only known proof that B'hala ever existed... and all you have to say is "hmm"?
Şu ana kadar yapılmış en önemli Bajoran resmine bakıyorsun. B'hala'nın var olduğunu gösteren bilinen tek kanıt. Ve tek söyleyeceğin "hmm" mı?
That's all you have to say?
Söyleyebileceğin bu kadar mı?
You've been on my tail for eight months and now that we're face to face that's all you have to say to me?
Sekiz aydır peşimdesiniz ve şimdi yüz yüzeyken söyleyeceğiniz tek şey bu mu?
After I've come all this way after all I've been through that's all you have to say to me?
Alındı. Diğerleri nerede? Başkası yok.
That's what all you great warriors say. But you always have to end up with the most beautiful women, don't you?
Siz bütün büyük savaşçıların söylediği şey bu, ama sonunda her zaman en güzel kadınlarla birlikte olmalısınız, değil mi?
That's all you have to say for yourself?
- Tek söyleyeceğin bu mu?
That's all you have to say : "Ohh"?
Tek söyleyeceğin "Oo" mu?
That's all you have to say?
Merhaba mı?
That's all you have to say.
Bütün söyleyeceklerin bunlardı.
A-A-And that's all you have to say to me?
Ve bana bütün söyleyeceğin bu mu?
You break a sacred pact and that's all you have to say?
Kutsal anlaşmayı bozdun ve tüm diyeceğin bu mu?
All you have to do is say, "Yes, that's just the way it was."
Tek yapman gereken, "Evet, aynen böyle oldu" demek.
That's where this group, the Coalition of Evil... tried to ascertain the weakness of every superhero... because they all have one, just like you.
Bu, şeytani birlik içindekilerin... süper kahramanın zayıf yanlarını araştırdığı sayı... çünkü hepsinin bir zayıf yanı vardır, tıpkı senin gibi.
When you get right down to it, fellas... that's all I have to say to you.
Aslında söyleyebileceğim tek şey bu.
That's all you have to say?
Diyecek başka sözün yok mu?
But see, we're all there trying to map out a game plan and rehearsal schedule... and I'm sure whatever you two are talking about here... is so much more fascinating and important and, let's just say it, fun... but I'd really like to get an'A'on this assignment, and to do that... you'll have to discuss your sock hops and clambakes some other time.
Şurada plan yapmaya çalışıyoruz. Eminim konuştuğunuz konular çok daha ilğinç,.... ... önemli ve eğlencelidir, ama bu ödevden A almak istiyorum.
That's all you have to say?
Söyleyeceğin tek şey bu mu?
My life is a living hell and that's all you have to say!
Ben cehennem hayatı yaşıyorum ve söyleyeceğin tek şey bu mu?
Well, it's an interesting point, which can be explored and you're good to explore it at great lengths, but I think that's about all I have to say on it.
- Bu, incelenmesi gereken ilginç bir husus. Siz ayrıntılı olarak incelersiniz. Ama benim söyleyebileceğim bundan ibaret.
That's all you have to say?
Bütün söylemen gereken bunlar mı?
That's all you have to say?
Tüm söyleyeceğin bu mu yani?
That's all you have to say?
- Tek söyleyeceğin bu mu?
That's all you have to say?
Söyleyeceklerin bu kadar mı?
That's all you have to say?
- Tüm söyleyeceğin bu mu?