That's my bad traduction Turc
548 traduction parallèle
Part of me hoped that it was just a bad dream, that he wouldn't be there, and then I saw him and realised what I'd done to my own brother.
Hep içimden bunun kötü bir rüya olduğunu, onun orada olmadığını umuyordum ama sonra onu gördüm ve öz kardeşime ne yapmış olduğumu fark ettim.
Isn't it bad enough that I'm going to be shot at midnight without you making my last few hours miserable?
Gece yarısı vurulacak olmam yeterince berbat değil mi? Bir de, son saatlerimi zindan etmesen?
That is my gas, and it's a bad gas.
Bu benim attığım gaz. Çok kötü bir gaz.
See, my pilot's not that bad.
Gördüğün gibi benim pilotum hiç de fena değil.
And that's my bad luck.
Buda benim nasipsizliğim.
My, that's a bad eye.
Hay Allah, gözün fena şişmiş.
You see, that's just my bad luck.
Bak işte benim kötü talihim.
Sure, her body's not bad, but she has my mother's name. That gets me.
Tamam, vücudu fena değil ama annemle aynı ismi taşıyor.
Yes, and in my book that's bad.
Evet ve benim kitabımda bu kötüdür.
And then my stoolie's gotta go and blow that, and you say, "It's not that bad for you."
Muhbirim de bunu toz ediyor... sen de "o kadar kötü değil" diyorsun.
That's my bad luck, isn't it?
Benim talihsizliğim, değil mi? Duymadın mı?
That and my bad name.
O ve kötü şöhretim. Bakın kim burdaymış.
Well, thanks I missed it You know, that's my trouble I got a bad memory
Teşekkürler. Özlemiştim. Benim sorunum da bu.
It's bad enough I was dragged out of that saloon in front of my friends.
Arkadaşlarımınm önünde salondan çıkarılmam yeterince kötüyken, bir de bu çıktı başıma.
No, that's for my stomach. I got a bad stomach.
- Mide ilacım.
It's the uniform that puts them off- - that and my bad breath.
Onları caydıran : Üniforma. Bir de nefes kokum.
Damn, I don't believe my luck is that bad
Var mı başka meraklısı?
500 francs, that's not bad money to be my husband's whore. Thank you.
500 Frank, kocamın orospusu olmak için hiç de fena sayılmaz.
In a few days but my honorable grandfather says that the moon is not lasting and that's a bad sign.
Saygıdeğer Büyükbabam ayın yüzü artık gülmüyor diyor. Bu kötüye işaret.
My mother was like those kind of people, telling me it's bad to be like that.
Annem de bu insanlar gibiydi. Bana böyle davranmamın kötü olduğunu söylerdi.
It was my bad luck that they arrested you and that you sent me to Pums.
Ne kötü bir şansım varmış ki seni tutukladılar, sen de beni Pums'a yolladın.
I got it in the back of my mind, that girl's bad luck.
Bu kız, uğursuzluk demek.
I'll scar my fingerprints with battery acid and run from town to town taking jobs that people have who got bad grades.
Parmak izlerimi değiştirmek için elimi aside sokacağım kasaba kasaba dolaşıp, okulda başarısız olan insanlardan iş dileneceğim.
That's my bad knee!
Kötü dizim o.
There's a saying in my family that sometimes bad dreams can be good for you.
Kötü rüyalar senin için iyi olabilir diye bir aile deyimimiz vardır.
Like, the word gets around, that bad, bad Leroy Brown got something going down, they can't stay away. I mean, with my reputation...
Yani işte laf yayılır, yani şu kötü adam Leroy Brown yine bir duruma takılmış, benden uzak kalamıyorlar, bendeki bu şöhretle zaten...
he's not really a bad boy well, he will be by the time I get through with him like that ( laughs ) my first audition for the show was for the character of Ryan and uh you know I read it and I was like
İşte böyle! İlk önce Ryan karakteri için seçmelere katıldım. Rolümü okuduğumda "Bu adam ben değilim, ama neyse" dedim.
I would be fired but I guess that's why they - they do read throughs, is just to get all the bad stuff out of the way my first scene on the show I sh
Sonra da "Git sahilde don, sarhoş ol ve Ben'in oynadığı Ryan karakterini taciz et" dediler.
take back but I cant and there's also sort of a whiney noise that came out towards the end that uh that probably wasn't my finest hour and I sucked SO-BAD
İşin içinde biraz acemilik vardı. Seks muhabbetlerini sevdim. Bence çok eğlenceliydi.
Lieutenant, I assume that when you said you had bad news for my wife, that you meant that her husband not only murdered her lover, but was attempting to frame her for the crime.
Komiser, sanırım, karım için kötü haber olduğunu söylediğinizde, anlatmak istediğiniz şuydu : kocası sadece sevgilisini öldürmekle kalmadı, onu cinayete bulaştırmağa da çalışıyordu.
It's too bad that my clients were dead and that I had no actual proof against Grendel.
Müşterilerimin ölmüş olması ve elimde Grendel'a karşı bir kanıt olmaması çok kötüydü.
Well, you did kill my ex-husband, and that's not a bad start.
Peki, eski kocamı öldürdün, bu da kötü bir başlangıç sayılmaz.
Day of my wedding, I went to the church early, cos I had a bad feeling, and I go in the back, and that's when I saw it.
Dügün günü erkenden kiliseye gittim, çünkü içimde kötü bir duygu vardi. Arkaya gittim. iste o zaman gördüm.
Look, I think... well, it's my weight... my flatulence and my bad breath that keep him away from me.
Bak, Bence- - şey, Benim şişmanlığım ve gazım yüzünden... ve tabiî ki kötü ağız kokum onu benden uzaklaştırıyor.
If you think that's bad, wait till you get my bill.
Bunun kötü olduğunu sanıyorsan, paramı alana dek bekle.
Well, that's too bad because my present money situation - Well, I could probably get some, you know, crummy gifts or one of you could get one really nice gift.
Bu çok kötü çünkü hediye parası durumum biraz... Ama muhtemelen ikinci kalite hediyeler alabilirim. Ya da içinizden biri bir tane gerçekten güzel hediye alabilir.
My head's not as bad as that.
Başım o kadar kötü değil.
# Bad Boy Bubby Blues # from my head right to my shoes... # Well, we met him # when we were touring in'53 # Well, that's not true # but it rhymes with Bubby
Tepeden tırnağa bu Bubby çok yaramaz 53.cü otobanda çıktı karşıma Hayır, kader çıkardı karşıma
- That's too bad. I wanted it for my collection.
Onu koleksiyonum için istiyordum.
I think we can be proud... that we never did a bad show... except for that week Ray Jay Johnson was my co-host.
Ama bence asla kötü bir şov yapmadığımız için gurur duyabiliriz Ray Jay Johnson`un figuran olduğu hafta dışında tabi.
Ah, that's too bad,'cause tonight my guests will be Dr. Carl Sagan... and from the San Diego Zoo, Joan Embry.
Bu kötü oldu. Çünkü bu gece Dr. Carl Sagan ve San Diego hayvanat bahçesinden Joan Embry misafirlerim olacak.
So don't come into my classroom with that ignorant nonsense... about the heroes of the Alamo and Davy Crockett... and how bad they were... because all they were really doing... was robbing another people of their land... so that they could keep opening up new territories for legal slavery.
O yüzden sınıfıma Alamo ve Davy Crockett kahramanları ve ne kadar kötü olduklarıyla alakalı bilgisiz sözlerle gelmeyin çünkü hakikaten yaptıkları tek şey yasal kölelik için yeni toprakları kullanıma açmak amacıyla diğer insanların topraklarını çalmak.
That's my bad motherfucker.
Evet o. Aç.
My wife's not that bad.
Karım o kadar kötü değildir.
My osteopath says that it's bad for my spine.
Masörüm omurgama zarar verdiğini söyledi.
You seriously damaged my father's career... you insult me with that good-cop bad-cop routine... and now you have the gall to ask me if I still want to go on vacation.
Babamın kariyerine ciddi bir şekilde yara verdin,... beni de iyi polis-kötü polis oyunu ile aşağıladın ve hâlâ bana tatile çıkıyor muyuz diye soracak kadar küstâhsın.
And like that's not bad enough... he took my Mr. Zippy patch.
Sanki yeterince batmamışım gibi, Mr. Zippy yamamı da aldı
And it is more to be lamented, because there is reason to suppose, my dear Charlotte informs me, that this licentiousness of behaviour in your sister has proceeded from a faulty degree of indulgence, though I am inclined to think that her disposition must be naturally bad.
ki durum böyle olabilir çünkü böyle düşünmek için sebepler var. Charlotte'un dediğine göre, kız kardeşinizin bu başıboş davranışı, aşırı düşkünlüklerinden kaynaklanıyor. Ancak ben inanıyorum ki onun doğası bu.
It's that she's so bad she makes me want to put my finger through my eye into my brain and swirl it around.
Berbat olduğu için yani, ellerimi gözümden beynime kadar sokmamı ve beynimi karıştırmamı sağlıyor.
Before I was born, there was this bad blood between her and my mom, and there must've been some harsh words spoke... because my mom threw this chemical on her face that burned her skin a bit.
Ben doğmadan önce, annemle onun arasında bir düşmanlık vardı. Ve söylemesi zor bazı şeyler var... Çünkü annem onun yüzüne kimyasal bir madde atmış ve yüzünün bir kısmı yanmış.
It's a bad analogy. But it's just that... I want my girlfriend back.
Sadece kız arkadaşımı geri istiyorum.
that's my boy 361
that's my girl 410
that's my best friend 28
that's my sister 96
that's my baby 48
that's my man 51
that's my line 54
that's my husband 82
that's my boss 25
that's my mom 88
that's my girl 410
that's my best friend 28
that's my sister 96
that's my baby 48
that's my man 51
that's my line 54
that's my husband 82
that's my boss 25
that's my mom 88