That's what you do traduction Turc
6,591 traduction parallèle
Okay, so, what you wanna do is lift the racket right on impact, so you get that nice top spin.
Pekala, yapacağın şey, tam çarpma sırasında raketi kaldırmak, böylece güzel bir kavisli atış yaparsın.
What do you figure that's all about at 2200 hours?
Gecenin 10'unda mesele ne ile ilgili sizce?
You try to stop something happening one day, but the next day, you don't know if it's gonna escalate or you don't know what happens in the other classrooms, and you don't know what happens when you do take it that next level ;
Bir gün bir olayı engelliyorsunuz... ALICIA MARTINEZ SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETMENİ... ertesi gün işlerin kızışmayacağını bilemiyorsunuz. Başka dersliklerde ne olup bittiği bilinmiyor.
But that's only because of what you were trying to do to the white guy.
Ama o da, sırf siz bu beyaz adama zarar vermek istediğiniz için.
Tell your kid that you love her, and then you can't do what's best for her.
Hem çocuğunu sevdiğini söylüyorsun, hem de iyiliğini düşünemiyorsun.
Is that what you're trying to do, make a fucking play?
Yapmaya çalıştığın bu mu? ılgisini çekmeye mi çalışıyorsun?
- I promised to take care of you, and that's exactly what I'm gonna do.
Sana göz kulak olacağıma söz verdim. Ve kesinlikle sözümü tutacağım.
That's what you do.
- Yaptığın bu.
Because I wanted you to get out of my face, and that's what I'm asking you to do right now.
Çünkü gözümün önünden gitmeni istedim şu anda da senden istediğim bu.
What do you mean? That's good news, isn't it?
Ne diyorsun, bu iyi bir haber değil mi?
What do you want? - That's exactly the point.
- Tam üstüne bastın.
Cause that's what you're gonna do.
Senin yapacağın şey de bu.
Do you know what that looks like?
Bunun nasıl göründüğünün farkında mısın?
That's a full-time job, although I don't know what it has to do with anything, you know?
Gerçi ne alakası var bilemedim.
That's what you think about what I do, so that's why you said it.
- Hayır.
You know, you do what you do and that's fine for you.
İstediğini yaparsın, senin için sorun olmaz.
And just know that no matter what you do, it's all gonna just run together by the time you're 50.
Şu bil ki ne yaparsan yap bir bakarsın yaş 50 olmuş. - Öyle mi?
You know, people that retire with all their money, it's like they don't know what to do with themselves.
Emekli parası olan insanlar sanki ne yapacaklarını bilmiyor gibiler.
That's exactly what Anderson is expecting you to do, and he'll be right behind you with an SAS team.
Anderson da senden tam olarak bunu yapmani bekliyor. SAS timiyle beraber hemen ensende olacaktir.
That's what you do.
Öyle yapacaksın.
Bruce, are you seriously gonna do that all semester? What?
Bruce cidden bunu bütün dönem boyunca yapacak mısın?
Yeah, well, let's just drop it, okay, because you know, she's doing what you wanted her to do and that's that.
Kapatalım bu konuyu artık, tamam mı? Çünkü ondan istediğin şeyi yapıyor, hepsi bu.
What you got to do is, you got to be able to step up and show her that you're willing to break somebody's dick.
Yapman gereken şey, karşısına dikilip ona ne kadar sert bir erkek olduğunu göstermek.
So, you know what, maybe that's why it didn't work out. Maybe it has nothing to do with me and Brittany.
Yani belki bu yüzden yürütememişsinizdir.
And that's what you all will do In order to survive in this jungle.
Ve bu keşmekeşte sağ kalmak için siz de öyle yapacaksınız.
What do you think when you hear about former NFL players suffering from symptoms that has only been seen in boxers and people at over 80 years old?
Sadece boksörlerde ve 80 yaşını aşmış kişilerde görülen bu belirtilerin eski NFL oyuncularında da görüldüğünü duyduğunuzda ne düşündünüz?
You're up there, puttin'yourself out there, but, I mean, from a business point of view, if you want my, that's what I do, I consult about business, and for you, I'd say a strategy would be consider a little less of the weird stuff, like "semen", that...
Sahneye çıkmışsın, elinden geleni yapmışsın,... fakat, olaya başka bir gözle bakarsan,... ilgimi çekmek istiyorsan,... ki benim için önemlidir,... bence değişik stratejiler düşünmelisin,... daha az saçma olan şeyler, mesela "sperm" gibi...
You're a good boy, you try your best, you do this weird show, but it doesn't matter because you're trying, you're getting yourself out there and you're trying to tell jokes that make people happy, that's what's important, just keep doing it.
İyi bir insansın, elinden gelenin en iyisi için çabalıyorsun,... garip gösterini sergiliyorsun, ama önemli değil,... çünkü çaba gösteriyorsun, sahneye çıkıyorsun,... ve insanları mutlu edecek espriler yapıyorsun,... önemli olan bu, böyle devam et.
Whatever you want, that's what we'll do.
- Ne istiyorsan onu yapacağız, tamam mı?
Do you realize that April has what we've been searching for all this time?
Bunca zamandır aradığımız şeyin April'da olduğunun farkında mısın?
But you believe that's exactly what we're gonna do.
Ama yapmamız gerekenin bu olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
That's what we were trying to do when you accidentally shot that waitress. Okay.
Sen garsonu orada kazara öldürmeden önce biz de tam bunu yapmaya çalışıyorduk.
You know what to do... if there's the slightest chance of saving that nipple of mine.
Ne yapman gerektiğini biliyor musun ufacıkta olsa bir şans varsa göğüs ucumu sakla.
So what do you have that's mine.
Yani senin sahip olduğun her şey aslında benim.
But since there's a dying little girl waiting for that kidney then you will understand what I have to do.
Ama orada ufak bir kız bu böbreği bekleyerek öldüğünde Sende benim yapmam gerekeni anlayacaksın.
That's what I thought you'd do
Ben de tam olarak öyle düşünüyordum.
Old Dagmar had been running the parlor no more than a couple of months when... well, what do you know, word got out that they were selling the bodies and burying empty coffins.
İhtiyar Dagmar, cenaze evini işletiyormuş birkaç ay geçmemiş ki nereden bileceksiniz, cesetleri satıp boş tabut gömdüklerine dair söylentiler yayılmış.
No, that's what you have to do.
Hayır, işte bunu yapman gerek.
I mean, you don't have to beat him up, - but that's what you have to do.
Demek istediğim, onu dövmek zorunda değilsin ama bunu yapman gerek.
That's what you'll do.
Yapacağın şey bu.
That's what you do, you act nice.
Çok güzel rol yapıyorsun.
I was really just trying to do what I thought you wanted me to do... and that's because I love you.
Sadece yapmamı istediğini sandığım şeyi yaptım çünkü seni seviyorum.
What do you think he's gonna do when he finally figures that out?
Bunu er ya da geç öğrendiğinde sence ne yapacak?
That's what you do.
- Yaptığınız iş bu.
It's like do you ever feel like you're so on the same page with someone that you don't even know what to say to that person?
Bazen bir başkasıyla aynı hissettiğini bildiğin halde, o kişiye ne diyeceğini bilemediğin gibi mi?
Actually, that's exactly what I need you to do right now.
Esasında şu anda senden yapmanı istediğim şey de tam olarak bu.
What do you think of that Platters song?
Şu Platters şarkısına ne dersin?
What should I do when you made a king's son-in-law that I never wanted to be?
İstemediğim halde beni kralın damadı yaptınız daha ne yapmamı bekliyorusun?
I mean, what's she gonna do when you tell her that?
Bunu ona söyleyince ne tepki verecek?
What the... that's... How do you...
Nasıl...
That wasn't so bad, was it? Now, what do you think's less bumpy, by the window, or on the aisle? Here we are.
İşte geldik.
that's what i meant 145
that's what i thought 979
that's what friends are for 62
that's what i'm talking about 742
that's what she said 296
that's what i want 288
that's what i do 333
that's what you think 208
that's what he said 357
that's what it is 357
that's what i thought 979
that's what friends are for 62
that's what i'm talking about 742
that's what she said 296
that's what i want 288
that's what i do 333
that's what you think 208
that's what he said 357
that's what it is 357