That's why i'm asking you traduction Turc
135 traduction parallèle
Well, we don't have a record on you, that's why I'm asking.
Şey, bizde kaydın yok, bunun için soruyorum.
That's why I was asking, are you a bureaucrat or not?
Bu yüzen soruyordum, bürokrat mısın değilmisin diye.
That's why I'm asking you.
Bu nedenle sizden istiyorum.
That's why I'm asking you to go there with me.
Orasını neden sorduğumu anlamışsınızdır. Birlikte gitmek için elbette.
That's why I'm asking you.
Bu yüzden size başvurdum.
That's why I'm asking you.
Bu yüzden sana soruyorum.
What I mean, God, is you have no pity for your living children, so that's why we're asking you to be a little kinder to'em when they dead.
Demek istediğim, Tanrım, yaşayan çocuklarına hiç acımıyorsun,... bu yüzden senden... öldüklerinde onlara biraz daha nazik davranmanı istiyoruz.
And that's why I'm asking you one big favor, one.
Bu nedenle senden bir iyilik rica ediyorum.
That's why I'm asking you if you'll listen to my act and tell me what you think about it.
Bu yüzden beni dinlemeni istiyorum. Beni dinlemeni ve ne düşündüğünü söylemeni istiyorum.
That's why I'm asking you.
Sana o yüzden soruyorum.
That's why I'm asking what direction you're firing in.
Bunu sormamın nedeni, ne yönde ateş açacağınızı bilmeniz.
- I don't know. That's why I'm asking you.
- Bilmiyorum, bu yüzden sana sordum.
That's why I'm asking you...
Bu yüzden senden istiyorum.
That's why I'm asking you.
İstediğim bu zaten.
Yes, good family, Roedean, not especially bright, but essentially harmless, and that's why I'm asking you, Lucy, I am begging you, if you have seen anything, heard anything, even the slightest thing, that would give you cause to doubt him.
İyi bir aile, Roedean Koleji, fazla parlak olmamakla birlikte bütünüyle zararsız biri. İşte bu yüzden size soruyorum, size yalvarıyorum, Lucy. Bir şey gördüyseniz, herhangi bir şey duyduysanız önemsiz bir şey bile olsa, şüphelenmenizi gerektirecek bir şey...
That's why I'm asking you.
Onun için sana soruyorum.
I can't explain that, which is why I'm asking you to be there tonight, so you could see for yourselves Samuel doing God's work.
Bunu açıklayamam, işte bu yüzden bu gece burada olmanızı istiyorum,... Samuel'in nasıl tanrısal bir iş yaptığını görmeniz için.
That's why I'm asking you to show them the same compassion that you would want.
Bu yüzden sizden kendinize istediğiniz merhameti onlara da göstermenizi istiyorum.
The reason why I'm asking... there's this powerful new psychological technique that I'd like to try on you.
Bunu sana sormamın sebebi senin üstünde denemek istediğim bazı yeni güçlü psikolojik testler var.
That's why I'm asking you for help. So I can spend the rest of my life here in prison.
Bu sebeple, siz büyüklerimden kalan ömrümü burada geçirebilmem hususunda yardım dilemekteyim.
That's why I'm asking you for hundreds of your best young men.
Gerçek bir savaş gerekli.
That's why I'm asking you for hundreds of your best young men.
O yüzden en iyi adamlarınızdan yüzlercesini istiyorum.
That's why I'm asking you now.
O yüzden şu anda senden bir ricam var.
That's why I'm not asking you to fire three.
Bu yüzden üç atış yapmanızı istemiyorum.
That's why I'm asking you to stay and help me out.
Bu nedenle senden kalmanı ve bana yardım etmeni istiyorum.
That's why I'm asking you.
O nedenle soruyorum.
- Isabel, that's why I'm asking you.
- lsabel, bu yüzden sana soruyorum.
I know it's not that simple, so that's why I'm asking you
Bu kadar basit olmadığını biliyorum, bu yüzden senden istiyorum.
That's why I'm asking you
O yüzden istiyorum.
That's why I'm asking. Listen, there is a lot more to this than you think there is.
Dinle, bu iş hakkında bilmediğin çok şey var.
THAT'S WHY I'M ASKING YOU TO DROP THIS.
Bu nedenle sana onunla görüşme diyorum.
That's why I'm asking you to do it.
O nedenle bunu size söylüyorum.
That's why I'm asking you, with grief in my heart, - if Eero could stay with you.
Bu yüzden, yüreğimdeki derin acıyla birlikte Eero'nun seninle kalmasını istiyorum.
Well, that's why I'm asking you.
İşte o yüzden sana soruyorum.
That's why I'm asking you.
Ondan soruyorum zaten.
That's why I'm asking you.
İşte bu nedenle size soruyorum.
I know, and that's why I'm not asking you to come with me.
Biliyorum. Bu yüzden de senden benimle gelmeni istemiyorum.
That's why I'm asking you to sit in the back with her.
Onunla arka koltukta oturur musun diye niçin sordum sanıyorsun?
That's why I'm asking you, please go.
O yüzden senden rica ediyorum, lütfen git.
Yes, good family, Roedean, not especially bright, but essentially harmless, and that's why I'm asking you.
İyi bir aile, Roedean Koleji, fazla parlak olmamakla birlikte bütünüyle zararsız biri.
And that's why i'm asking, during those years, for you to look ahead.
İşte bu yüzden emeklilik yılların için geleceğini şimdiden planlamanı istiyorum.
Well, that's why I'm asking you now.
İşte bu yüzden şimdi soruyorum.
That's why I'm asking each and every one of you to help me sell it by being the most classy, genteel ladies.
İşte bu yüzden her birinizden en şık, en kibar hanımlar gibi davranarak ürünü satmama yardım etmenizi istiyorum.
That's why I'm asking you- -
O yüzden sana soruyorum -
No, I know, exactly. That's why I'm asking, you know?
Biliyorum, bu yüzden istiyorum.
- I don't know, that's why I'm asking you.
- Bilmiyorum Morris. O yüzden sana sordum.
Now, if you're asking why I'm standing here, specifically, it's because I replaced that light bulb with a tanning bulb.
Neden özellikle burada durduğumu soruyorsanız eğer, sebebi şu ampulü bronzlaştırıcı ampulüyle değiştirmiş olmam.
That's why I'm asking you.
Bu yüzden, ben sana teklif ediyorum.
- That's why I'm asking you asking you and people like you, to remain strong and true.
Yapmayın lütfen! Bu yüzden siz ve sizin gibilerden güçlü ve doğru kalmanızı istiyorum.
Since you're asking, I'm gonna say that technally, biblically, oral sex is not intercourse, but I don't think that's why you called.
Sorduğunuz için cevaplayayım, teknik olarak ve dini açıdan oral seks tam bir birleşme değil ama... Bence siz bunun için aramadınız.
That's why I'm asking you like this. I know Dave, and I know his parents.
Dave'i tanırım ve ailesini de tanırım.