That doesn't matter traduction Turc
1,898 traduction parallèle
All right, that doesn't matter.
Neyse, önemli değil.
Try to understand. It doesn't matter that you were just along for the ride.
Şunu anlamaya çalış : yalnızca aracı sürüyor olman bir şey fark etmez.
It doesn't matter that you didn't actually shoot anybody.
Gerçekte birini vurmamış olman bir şey fark etmez.
No, that doesn't matter.
Hayır sorun değil.
Yeah, I am sure there is nothing bad about her, that isn't completely wonderful! And it doesn't matter.
Eminim onun mükemmel olmadığı tek bir şey bile yok.
- I think we've raised you kids with that, you know, color, creed, relig--you know, none of that stuff is--you know- - it doesn't matter to us.
Ne? - Sorun nedir? - Sorun yok tatlım.
That doesn't matter.
Beni kandırdın. Hiçbir şey fark etmez.
That doesn't matter.
Olsun, yargılayın.
No more lying to myself that it doesn't matter.
Artık kendime yalan söylemememe gerek yok.
Doesn't matter that we were here, there or anywhere What you will do? That's right never being born
Burada, orada veya her hangi bir yerde olmamız arasında çok az farklılık olur ve hepimiz için hiç doğmamış olmak çok daha iyi olurdu.
But that doesn't matter anymore.
Ama bunun artık bir önemi yok.
That doesn't matter.
Bu önemli değil.
It doesn't matter what you do or what you say or what goes on in that brain because there's never gonna be anything between us, never.
Ne yaptığın, ne söylediğin ya da aklından neler geçtiği hiç önemli değil çünkü asla aramızda herhangi bir şey olmayacak, asla.
That doesn't matter.
Boş ver şimdi. Başım sıkıştı.
Well, he's already away a lot, so it doesn't really matter that much, but...
Babam sürekli iş gezisinde, o yüzden çok da fark etmez ama...
That doesn't matter.
Önemli değil.
Don't listen to those asses telling you that it's not real or it's all in your head, and so it doesn't matter.
Yaşadıklarının gerçek olmadığını ya da her şeyin kafanın içinde olduğunu bu yüzden önemsiz olduğunu söyleyen götlere kulak asma.
Doesn't seem to matter. Oh, come on. That...
Hadi ama bu bu iğrenç.
That doesn't matter!
Bu fark etmez!
And, uh no matter how bad it gets, that doesn't change.
Ve işler ne kadar kötü olursa olsun bu değişmeyecek.
Look, Katie, now that you're here... It doesn't matter what crap you have in your past ; all that matters is that you leave it there.
Bak, Katie, şu an burada olduğuna göre, geçmişindeki ne tür bir pislik olduğu hiç önemli değildir ; önemli olan onları orada bırakmaktır.
And I need that in a cashier's cheque or a money order, doesn't matter.
Ve bu parayı çek veya banka havalesi olarak istiyorum, fark etmez.
That doesn't matter.
Bunun bir önemi yok.
And I can't believe you refuse to speak to me over something that doesn't matter to you.
Ben de fark etmezmiş gibi benimle konuşmayı reddettiğine inanamıyorum.
- I can't believe you refuse to speak to me over something that doesn't even matter to you anymore.
- Hiç de mühim olmayan bir konuyu tartışmayı reddettiğine inanamıyorum.
Doesn't matter what you talk about at first, just show the woman that you are passionate about something.
İlk başta ne konuştuğunun önemi yok, karşındakine tutkunu göster yeter.
Suburban seventh graders have more sexual experience than you do, but that doesn't matter.
Banliyölü yedinci sınıf çocuklarının senden daha fazla cinsel tecrübesi vardır, ama önemi yok.
And that doesn't matter.
Ve bunun bir önemi yok.
It doesn't matter, that's where it all went to hell.
Önemi yok, işler o noktada sarpa sardı.
It's great that you guys are losing, because in life, it doesn't matter how much effort you put in, or how hard you try, people will just give you things.
Kaybetmeniz çok güzel. Çünkü hayatta ne kadar çaba çabaladağınızın ne kadar didindiğinizin hiçbir önemi yoktur.
I mean, what happened to all that, uh, "it doesn't matter if you win or lose" stuff you preached when we were growing up?
Bize kazanmak veya kaybetmek önemli değildir dediğin zamanları unuttun mu?
It doesn't matter that you're not supposed to be together.
Birlikte olmamanız gerekse de bunun bir önemi kalmaz.
I feel so alone, like I'm the only person in the world that feels this way, and it doesn't even matter.
Yalnız hissediyorum sanki, dünyada bu şekilde hisseden tek ben varmışım gibi ve artık bir önemi yok.
Ignoring everything that doesn't matter.
Etrafındakileri yok saymak önemli değildir.
It doesn't matter that you're a bad dancer, it's just another thing we get to do together, and I love doing things with you.
Kötü bir dansçı olman önemli değil. Birlikte yapacağımız bir şey daha oldu. Seninle birlikte yapmaktan da çok mutluyum.
- That doesn't matter.
- Bunun önemi yok.
But I realized that that doesn't matter.
Ama anladım ki bu hiç önemli değil.
I wear that uniform just like they do, so doesn't matter if I'm playing or not, it's still my team.
Ben de onlarla aynı formayı taşıyorum, oynayıp oynamadığım önemli değil, yine de benim takımım.
But that doesn't even matter.
Fakat aslında hiç farketmez.
It doesn't matter that he didn't attack you physically.
Sana fiziksel olarak saldırmaması önemli değil.
It doesn't matter... Because, um, it's not gonna go that far.
Fark etmez, çünkü o kadar ileri gitmeyecek.
It doesn't matter what happened to him because knowing that is not your job.
Üstüne vazife olmadığına göre ona ne olduğu hiç önemli değil.
That doesn't matter.
Fark etmez.
Because when you don't bold the title, you're just saying that this event doesn't matter.
Çünkü başlıkları koyulaştırmadığında, "olaylar önemsizdir" demiş olursun.
Ms. Robinson, doesn't it matter to you That the man that you employed was killed And whoever murdered him might be looking for your witness?
Bayan Robinson, işe aldığınız adamın öldürülmüş olma ihtimali ve onu her kim öldürdüyse tanığınızı arıyor olması sizi rahatsız etmiyor mu?
It doesn't matter that the fiancee goes running to Joonpyo sunbae?
Joonpyo sunbae'nin peşinde dolaşması sorun değil mi?
What if that doesn't matter?
Ya bunun bir önemi yoksa? Ya...
That man just killed one of our people and you're acting like it doesn't matter.
O adam az önce bizden birini öldürdü ve sen önemli değilmiş gibi davranıyorsun.
But since that person probably wasn't Daniel, - it doesn't matter, anyway.
Gördüğüm kişi Daniel olmadığına göre bunların da bir önemi yok.
That's it? No, it doesn't matter now...
Hayır, artık bir önemi yok.
But that doesn't matter.
Ama bunun yaşla alakası yok.
that doesn't matter now 26
that doesn't seem fair 27
that doesn't exist 18
that doesn't make any sense 402
that doesn't sound like you 29
that doesn't bother you 34
that doesn't sound good 109
that doesn't even make sense 56
that doesn't mean 35
that doesn't sound right 46
that doesn't seem fair 27
that doesn't exist 18
that doesn't make any sense 402
that doesn't sound like you 29
that doesn't bother you 34
that doesn't sound good 109
that doesn't even make sense 56
that doesn't mean 35
that doesn't sound right 46