The street traduction Turc
25,399 traduction parallèle
So I'm pulling the street cam footage.
Bu yüzden mobese görüntülerini istedim.
- Yeah, we found a sniper's nest In the building across the street from the consulate.
Güvenlik kameralarından bir şey?
They should stick to their own side of the street. Leave the real criminals for us.
- Onlar kendi köşelerinde kalıp asıl suçluları bize bıraksınlar.
Not with us on the street corners like Jews for Jesus.
Biz Jews For Jesus gibi sokak köşelerinde sürterken değil.
Come to National City Park now if you don't want Cat's blood all over your hands or all over the street.
Cat'in kanının ellerinize veya tüm sokağa yayılmasını istemiyorsanız National City Parkı'na gelin hemen.
You want we should let you bleed out - right here in the street?
- Seni kan kaybından ölmeye terk edelim mi?
- There is trouble on the street.
- Yolda sorun var.
- Yes, there is always trouble on the street.
- Evet, her zaman yolda sorun yoktur.
Mr. Leonard, lives across the street.
Bay Leonard, sokağın karşısında oturuyor.
Well, apparently he was at the Rainbow Bar just down the street from where his body was found.
Görünen o ki Rainbow Bar'daymış bedeninin bulunduğu yerden bir sokak ötede.
We found his car parked down the street, but he doesn't live anywhere around here.
Arabasını aşağıda park halinde bulduk. Ama buraya yakın yaşamıyordu artık.
Out on the street.
Dışarıda, caddede.
♪ And just last week I helped a lady cross the street ♪
Ve daha geçen hafta bir kadının yolu karşıya geçmesine yardım ettim
It's just the other side of the street.
Hemen sokağın karşısında kalıyor.
Annie Quaintain struck a man in the street just now.
Annie Quaintain biraz önce sokakta adamın birine vurdu.
I heard that there was a large commotion in the alley down the street.
- Aşağı sokakta büyük kargaşa çıkmış.
Pick me up at the Denny's across the street!
Sokağın karşısındaki Dennys'den beni alırsınız!
- Better than on the street.
- Sokakta olmasından iyidir.
My office is down the street.
Ofisim sokağın hemen aşağısında.
My office is down the street, or- -
Ofisim sokağın aşağısında, ya da- -
I was out for a run in Silver Lake, and I saw this girl crossing the street, texting.
Silver Lake'te koşuya çıkmıştım. Caddeden geçen kızı gördüm, mesajlaşıyordu.
I'm not the one lying in the middle of the street.
Yolun ortasında yatan ben değilim.
A damn tree's blocking the street.
Ağaç, yolu kapamış.
Okay, so unlike before, when our unsub displayed the Australian's ears just down the street near City Hall, these were left right in the inside of San Fermín Cathedral.
- Salınmasını sağlayacağım. İlk fark ettiğim şey ağzına tıkılmış Amerikan bayrağıydı.
Most of the people that come here don't even know that the same bulls run through the street in the morning are slaughtered that night!
Tezgahtarın yüzündeki öpücükler de Che'nin en ünlü sözlerinden biri olabilir,
Hell, don't even cross the street the wrong way.
Sokaklarda karsi seride girme bile.
You can't live on the street.
- Sokakta yasayamazsin.
Word on the street is that I'm in the presence of royalty...
Sokakta konuşulana göre şu an kraliyet üyelerinin yanındayım.
And at the very least, you would have treated him the same as you would some common hooker who walked in here off the street.
Hiç olmazsa bir anda içeri dalan bir sokak fahişesine davrandığın gibi davranırdın.
I could end up on the street.
Sokaklara düşebilirim.
She could care less if I ended up on the street.
Sokaklara düşsem, umrunda bile olmam.
He owns the coffee place across the street.
- Sokağın karşısında bir kahve dükkanı var.
People have a very short memory, and you got to know that out there on the street, it's Chandler and Dr. Scott who get the credit.
- İnsanların kolay unutur. Ayrıca halk arasında asıl saygı görenlerin Dr. Scott ve Chandler olduğunu da unutma.
What I'm saying is I can push just as much product in the street, with fewer consequences.
Söylediğim şey aynı miktardaki malı sokaklarda daha az sorunla satabilirim.
If you help me get rid of Milan, I'll give you half the street business, along with Tommy.
Eğer Milan'dan kurtulmama yardım edersen Tommy'nin yanında işin yarısını veririm.
Maybe a suspicious looking vehicle parked on the street?
Park halindeki şüpheli bir araç olabilir mi?
We're investigating a homicide up the street.
Sokağın ilerisindeki bir cinayeti araştırıyoruz.
Across the street, the door to Fillory?
Sokağın karşısında, Fillory e gidiş?
[cellphone chimes] Uh, street cams weren't able to get our getaway car, But shotspotter was tripped by the engine noise.
Sokak kameraları kaçış arabasını yakalayamamış ama atış algılayıcısı motorun sesini yakalamış.
The high street here was half underwater.
Ana caddenin yarısı sular altındaydı.
Couple weeks later, Hector went after a member of a rival gang, the 86 Street Kings.
Olaydan bir kaç hafta sonra, Hector rakip çete 86 Street Kings'in bir üyesini yakaladı.
I can walk out on the fucking street and make people believe.
Lanet sokaklarda yürüyüp insanların inanmasını sağlayabilirim.
The Man of Steel brought to his knees all because he went to kindergarten and watched Sesame Street.
Çelik Adam dizlerinin üzerine çöküyor çünkü tek istediği anaokuluna gitmek ve Susam Sokağı'nı izlemek olduğu için.
Come across the bridge on 6th Street in four hours.
6 Caddesi'nde köprü üzerinden dört saat içinde gel.
My, my, a restaurant at the end of our street.
Bak sen, sonunda restoranımız da var.
I'll be the surrogate, but if my pregnancy boobs knock over a street lamp, that's on your insurance.
Ben taşıyıcı olacağım ama eğer hamilelik göğüslerim bir sokak lambasını patlatırsa sen karşılarsın
Let him know that I gave until start of business on Monday to counter our offer on the Baker Street property.
Baker Street'teki mülk için karşı teklifimizin pazartesiye kadar geçerli olduğunu bilmesini sağla.
Now, the feeling is the meeting is of the utmost importance so Downing Street was wondering whether we might be able to help.
Bu toplantının büyük bir öneme sahip olduğu söyleniyor. Bu yüzden Downing Caddesi yardım edip edemeyeceğimizi merak ediyor.
I've been asked by Downing Street to inform you first that President Eisenhower is no longer able to leave the United States, owing to a political crisis at home.
Downing Caddesi'nden önce size haber vermem istendi. Başkan Eisenhower ülkesindeki bir siyasi kriz nedeniyle Birleşik Devletler'den ayrılamayacağını bildirmiş.
Telegrams have been pouring into Downing Street today to wish Sir Winston Churchill, a happy 80th birthday on this the 30th of November.
Bugün Winston Churchill'in 80. yaşını kutlayan telgraflar Downing Caddesi'ne yağdı. Tarih 30 Kasım.
Like something I had in Taiwan, from a street cart in the capital city.
Tayvan'ın başkentinde bir sokak standından aldığım şey gibi.
the streets 29
street 118
streets 17
the simpsons 168
the sun 236
the sun is shining 35
the show must go on 78
the s 152
the same goes for you 21
the sky's the limit 40
street 118
streets 17
the simpsons 168
the sun 236
the sun is shining 35
the show must go on 78
the s 152
the same goes for you 21
the sky's the limit 40
the storm 50
the spectator 98
the same to you 32
the sound 24
the sun is out 17
the same as you 50
the sex 65
the same one 32
the song 78
the same thing happened to me 16
the spectator 98
the same to you 32
the sound 24
the sun is out 17
the same as you 50
the sex 65
the same one 32
the song 78
the same thing happened to me 16
the stairs 24
the same 389
the sword 66
the star 53
the show's about to start 17
the shoes 52
the singer 51
the stars 77
the same way 23
the same thing 67
the same 389
the sword 66
the star 53
the show's about to start 17
the shoes 52
the singer 51
the stars 77
the same way 23
the same thing 67