English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ T ] / Then i'm sorry

Then i'm sorry traduction Turc

557 traduction parallèle
And I'm sorry I put the Chemical Brothers in a headlock, made them kiss each other, say "I love you", then I bunched their heads together.
Chemical Brothers'ı boyunduruğa aldığım, herbirini öptüğüm, "Seni seviyorum" dediğim then I bunched their heads together. ve onları biraraya topladığım için özür dilerim.
Then I'm terribly sorry to have troubled you for nothing.
Sizi boş yere rahatsız ettiğim için özür dilerim.
If I was to drown myself then they'd be sorry.
Eğer kendimi suya atıp boğsaydım o zaman üzülürlerdi.
Then I'm sorry I troubled you.
Size sorun çıkardığım için özür dilerim.
Well, then, I'm sorry. I'm busy.
O halde üzgünüm ama biraz meşgulüm.
● I'm sorry. ● Now then, Mrs. Evans.
- Özür dilerim.
All right, then, I'm sorry about the window. I'll have it fixed.
Cam için üzgünüm, tamir ettireceğim.
I'm sorry, but Micky and I have to dine, then go to Ruffini's.
Üzgünüm, Micky ve ben akşam yemeği veriyoruz, Sonra Ruffini'n yerindeyiz.
Then I'm sorry to say I've eat your pie.
O halde böreğinizi yediğim için çok üzgünüm.
- Then I'm sorry I learned anything.
- O halde öğrendiklerim için üzgünüm.
Then I'm sorry I mentioned it, your sleep is far more important.
Öyleyse düşüncesizliğimi bağışlayın,... uykunuz her şeyden daha önemli.
I'm a fisherman! Then I'm sorry. I can't help you.
Üzgünüm, iş yok.
If you think I did, then I'm sorry.
Öyle düşünüyorsan, üzgünüm.
- Then I'm sorry i lost them.
- Kayboldukları yazık olmuş.
I'm sorry, but you slap me so I get back at you... and then I feel bad.
Üzgünüm, ama sen beni tokatladın, ben de intikam aldım... Ama sonra da kötü hissettim.
I'm sorry, I was not in business then.
Üzgünüm, o zaman bu işe atılmamıştım.
Then I'm sorry.
Öyleyse üzgünüm.
Well, then, I'm sorry, but here we follow Menga's laws.
O zaman söyleyecek birşeyim yok, biz kendi yolumuza gideriz..
I'm sorry but you said that your... aunts leave now and then, and they leave the house unattended...
Afedersin ama teyzelerim evde değil demiştin. Yani evin boş olması lazım.
Her Majesty awaited you until after midnight and then she retired. - I'm sorry.
Majesteleri gece yarısına kadar sizi bekledi sonra odasına çekildi.
Then I'm sorry.
- O halde ben özür dilerim.
No, I must go home, then I'm leaving now, sorry.
Hayır, ben eve gidiyordum. Şimdi gidiyorum. İyi geceler.
Sorry then, I get the message.
- Pardon! - Sorun değil! - Anladım!
Then I'm sorry that I...
O zaman patavatsızlığımın...
Then I won't say I'm sorry now.
O yüzden şimdi üzülüyorum diyemem.
I'm sorry I can't answer your questions, gentlemen, but then I don't know the answers to them myself right now.
Üzgünüm, şu anda sorularınızı cevaplayamam, beyler çünkü cevapları kendim de bilmiyorum.
Oh, well, then, I'm sorry.
Öyleyse, özür dilerim.
Not yet, but I'll do something terrible, and you'll be sorry then.
Daha yapamadım ama öyle bir şey yapacağım ki sana, bunu yaptığına pişman olacaksın.
So I'm sorry to have interrupted your exciting science-fiction story but then, crime's our business, you know.
Heyecanlı bilimkurgu öykünüzü böldüğüm için kusura bakmayın ama suç bizim işimiz, bilirsiniz.
Then I'm sorry.
O halde üzgünüm.
I'm sorry for you then
O halde, senin için üzgünüm.
Well, then I'm sorry, Crowe, but he had a lot of chances.
Üzgünüm, Crowe ama ona şans tanıdım.
I have a harsh tongue, Jered Maddox, and then I'm always saying I'm sorry, and there's no use your being out there... wanting to be in here and... me in here wishing that you'd come to me.
Dilime hâkim olamıyorum, Jered. Sonra da hep özür dilemek bana düşüyor. Bir gün bana döneceğin umuduyla yaşamak beni yiyip bitirecekti.
Well, then, I mean, no, no, I'm sorry.
Bunu kabul edemem.
Then I'm sorry, I cannot help you.
Üzgünüm, ben de yardım edemem...
I'm sorry, then.
Özür dilerim.
Then I'm sorry, Madam.
O zaman kusura bakmayın, Madam.
Settle things with my wife, then get out. I'm sorry, but under the circumstances, there's nothing I can do.
Karımla sorunlarımı halledip hemen burdan gidecegim üzgünüm, bu durumda yapabilecegim birsey yok.
Sorry, I can not help you. Then why did you come here?
Ben pahalıyım ve hiçbir işle duygusal bağ kurmam.
Sorry, buddy. The city only gives me 45 minutes for lunch, and I ain't gettin'back in that truck until then.
Bu şehir bana öğle yemeği için yalnızca 45 dakika ayırıyor, ve zamanım dolana kadar bu kamyonu geri çekmiyorum.
Then I'm sorry I bothered you.
Öyleyse seni sıktığım için özür dilerim.
I'm sorry. What is it then?
Peki konumuz ne o halde?
If all of that means nothing if I'm wrong, in spite of all that then I apologize, I'm sorry.
Pekala, eğer bütün bunlar sana birşey ifade etmiyorsa eğer tüm bunlara rağmen yanılıyorsam özür dilerim. Üzgünüm.
Then I'll say, "I'm sorry but I have to blow a hole in your skeevy heart."
Sonra da "Üzgünüm ama tiksinç kalbine büyük bir delik açmam gerek."
THEN YOU SAY, "I'M SORRY."
Sonra da "Özür dilerim" diyorsun.
If I go home, then I'm saying I'm sorry, so I can't go home, I gotta... make her wonder, make her... worry, make her... miss me.
Eğer eve gidersem, bu özür dilediğim anlamına gelir. Onun için eve gidemem, onu meraklandırmak, onu kaygılandırmak ve beni özlemesini sağlamam lazım.
Well, then, I'm sorry that I kept you waiting.
O zaman seni beklettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry. - Till then I'm all yours, as they say.
- O zamana kadar tamamen seninim.
If you want me to apologise for being rich, then I will, I'm sorry.
Eğer zengin olduğum için özür dilememi istiyorsan... dilerim o halde. Özür dilerim.
If you hated the meat business so much for 20 years then I'm sorry, but stop blaming me.
Et işinden 20 yıldır nefret ettiysen üzgünüm, ama beni suçlama artık.
I'm going to report you to Ms. Trumper... And then you'll be sorry!
Seni Bayan Trumper'a rapor edeceğim ve pişman olacaksın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]