Then what did you do traduction Turc
314 traduction parallèle
Then what did you do?
- Ya sonra ne yaptın?
And then what did you do?
Sonra ne yaptın?
Then what did you do?
Sonra sen yaptın?
Then what did you do?
Sonra ne yaptın?
- Then what did you do?
- Sonra ne yaptınız?
Then what did you do?
Sonra ne yaptınız?
Then what did you do, Marshal?
- Sonra ne yaptın Yüzbaşı?
Then what did you do it for?
Peki neden böyle bir şey söyledin?
Then what did you do, Miles?
O zaman ne yaptın Miles?
Then what did you do?
Sonrasında ne yaptınız?
And then what did you do?
Sonrasında ne yaptın?
You grabbed the skimmer... Then what did you do?
Kevgiri kavradınız ve sonra ne yaptınız?
And then what did you do?
Sonra ne yaptınız?
- And then what did you do?
- Sonra ne oldu?
What did you do then?
Sen ne yaptın o an?
What do you suppose they did in there then?
Onların orada ne yaptıklarını düşünüyorsunuz?
Then why did you trace me and what do you want?
Peki, öyleyse beni neden takip ettiniz ve ne istiyorsunuz?
Then how could you do what you did?
Öyleyse nasıl öyle bir şey yapabildin?
Then, major, you did just what Lieutenant Abrams said you would do.
Daha sonra Binbaşı, Teğmen Abrams'in yapacağını söylediği şeyi yaptın.
Then, do you forgive me for what I did? Forgive you?
O zaman yaptığım şey için beni affedebilecek misin?
- What did you do then?
- Ne yaptınız o zaman?
- And what did you do then?
Haydi söyle!
What did you do then?
Sonra ne yaptınız?
- What did you do then?
- Peki o zaman ne yaptı? - Bekledi.
What did you do then?
Sonra ne yaptın?
- What did you do then?
- Sonra ne yaptınız?
Do you realize what I did then?
Yaptığımı anladın mı?
You advanced to the middle of no-man's-land. What did you do then?
Tarafsız bölgenin ortasına geldiniz Sonra ne yaptınız?
After establishing the cause and the time of death, what did you then do?
Ölüm sebebini ve zamanını belirledikten sonra tam olarak ne yaptınız?
Now then, Henry, after you had killed Miss Wilkinson, what did you do with the body?
Şimdi, Henry, Bayan Wilkinson'u öldürdükten sonra, cesedi ne yaptın?
And what did you do then?
- Peki sonra ne yaptın?
Now, what did you do then?
Sonra ne yaptınız?
And you, Catherine, what did you do then?
Peki ya sen Catherine, sen ne yaptın sonra?
All right then, what did you do with the knives?
Peki o zaman, bıçaklara ne yaptın?
What did you do then?
Ne yaptın, öyleyse?
This is theirpetitionfor minister Yuan lf you really regret for what you did... Then hand this in personally to minister Yuan I'll do as you said
Buna bakan Yuan karar verecek gerçekten pişmansan... bunu bakan Yuan'a anlat öyle olsun
Yes. Then what did you intend her to do?
- Peki ondan ne yapmasını bekliyordunuz ki?
- What did you do then?
- Ne yaptın sen?
So back then, you did exactly what you do on the stage now.
Yani o zamanlar, sen şimdi sahnede yaptığını mı yaptın?
- What did you do then?
Ne yapıyordunuz peki?
And then do you know what he did?
Ve sonra ne yaptı, biliyor musunuz?
Do you know what God did then, Ez?
Tanrı sonra ne yaptı biliyor musun, Ez?
Do what you did last time, then we'll take over.
Geçen sefer yaptığın gibi olursa sonra üzerinde düşünürüz.
What did you do then?
Sen ne yaptın peki?
- What did you do then?
- Sonra ne yaptın?
What did you do then, madame?
Peki sonra ne yaptınız Madam?
On your discovery of the theft, what did you do then?
Sizin hırsızı bulacağız, peki sonra ne yaptınız?
Right after you heard Officer Cragie's gun discharge, what did you do then?
Memur Cragie'nin ateş ettiğini duyduktan sonra, ne yaptınız?
Jane, what did you do then?
Sonra ne yaptın?
Well, I'd assume we were having a big lad's joke about back-tickle, as the way we healthy fellows often do, and I'd grab you for a friendly wrestle and then we'd probably slap each other's sides like jolly good chums and laugh at what it would be like if we really did... fancy each other.
Öyleyse, biz sağlam dostların her zaman yaptığı gibi, güldürmek için sıkı bir espri yaptığını varsayar, seninle dostane bir güreş tutar, neşeli dostlar gibi, birbirimizi tokatlar, eğer gerçekten birbirimizi sevseydik, nasıl bir şey olacağına dair gülerdik.
- And then, what did you do?
- Ee, şimdi ne yapıyorsun?