There's more to it than that traduction Turc
281 traduction parallèle
But there's more to it than that, Kemp.
Ama bununla kalmadı, Kemp. Artık anlıyorum.
No, there's more to it than that!
Hayır, bundan fazlası da var!
There's more to it than that.
Dahası da var.
Excuse me, sir, but there's a little more to it than that.
Affedersiniz, efendim, ama buna sebep olan sadece rüzgar değil.
I can't get over the feeling that there's more to it than that that there's something else something beyond Becquerel's explanation.
Becquerel'in buluşundan daha fazlası olabileceği daha farklı sonuçlara ulaşılabileceğini biliyorum
Now, would you believe it, that was 45 years ago... and every time I get a few dollars ahead... There's always somebody that seems to need it more than you do.
Şimdi, inanır mısın, 45 yıI önceydi o, ne zaman elime biraz para geçse... hep senden daha fazla ihtiyacı olan birileri oluyor.
Already it has been under construction for more than half a century, and for that, there is exactly 16 miles to show.
Yapımına başlanalı şimdiden yarım yüzyıl geçmiş. O zamandan beri sadece 16 mil yapılmış.
But there's more to it than that.
Ama dahası da var.
There's more to it than that, Michael.
Bu işin içinde bir iş var Michael.
If we could stop them, we would. But a clue that's so vague... it's not much more use to us than no clue at all... unless you think there's something phony about this call... and somebody's planning to murder you.
Durdurabilsek durdururduk ama elimizdekiler bu kadar belirsizken neredeyse hiçbir ipucumuz yok gibi bir durumdayız.
There's a great deal more to it than that Mrs. Tremayne.
Daha büyük bir çarkın parçası bunlar Madam Tremayne.
There's more to it than that.
O kadar basit değil.
I think there's more to it than that.
Sanırım, bundan daha fazlası var.
- Well, there's more to it than that, sir.
- Aslında hepsi bu kadar değil efendim.
All right, so she's scared. There's more to it than that.
Ama bundan daha fazlası var.
Oh, there's much more to it than that, as I have mentioned to you on the telephone.
Oh, Tabiki size telefonda bahssettiğimden, daha çok daha fazlası var.
No, I think there's something more to it than that.
Hayır, sanırsam bundan fazlası var.
He could handle a marriage financially, but there's more to it than that.
Parasal açıdan evliliğe hazır olabilir ama iş bununla bitmiyor.
There's more to it than that.
Fazlası var.
- No, there's more to it than that.
- Hayır, başka konular da var.
Even if there's no poverty to be seen, because the poverty's been hidden even if you got more wages and could afford to buy more of these new and useless goods and even if it seemed to you that you never had so much that is only the slogan of those who have that much more than you.
Sefaletin üstü iyi örtüldüğü için ortada gözle görülür bir sefalet kalmamış olsa bile maaşlarınız arttığı için bu yeni ve işe yaramaz ürünlerin daha çoğunu almaya gücünüz yetiyor olsa bile ve size daha önce hiç bu kadar çok şeyiniz olmamış gibi gelse bile hâlâ sizden çok daha fazlasına sahip olanların savaş çığlığıdır bu sadece.
I mean, there's more to it than that.
Bundan fazlası lazım bize.
Oh, I've been to Philadelphia, but there's more to it than that, I'm sure.
Philadelphia'da bulundum ama, eminim bundan fazlası vardır.
But I can tell you, there's a bit more to it than that.
Ama başka şeyler olduğu belli.
There's gotta be more to it than that.
Bu işte bundan daha fazlası olmalı.
- There's more to it than that.
- Başka bir sebebi yok.
Oh, but there's more to it than that.
Dahası da var.
But there's more to it than that.
Fakat bundan daha fazlası var.
And, I mean, I just - I just don't know how anybody could enjoy anything more... than I enjoy, uh, reading Charlton Heston's autobiography... or, uh, you know, uh, getting up in the morning... and having the cup of cold coffee that's been waiting for me all night... still there for me to drink in the morning... and no cockroach or fly has-has died in it overnight.
Yani bilemiyorum, nasıl olur da başka birisi benim Charlton Heston'ın otobiyografisini okurken aldığımdan daha fazla keyif alabilir veya sabah kalkmaktan ve bütün gece beklemiş soğuk, içinde hamam böceği veya sinek ölüsü olmayan bir bardak kahvenin sabah onu içmemi beklemesinden.
There's more to it than that.
Ondan daha fazlası var.
There's more to it than that.
Bundan daha fazlasi var.
There's no way for her to really know that nobody hates this war more than those who have to fight it.
Bu savaştan en fazla orada savaşan askerlerin nefret ettiğini anlamasına imkan yok.
Surely there's more to it than that.
Bundan daha fazlası var tabii.
But there's a lot more to it than that.
Ama bundan çok daha fazlası var.
There's more to it than that.
- O kadar basit değil.
Well, it seems to me there's more to it than that.
Bana sanki, o kadar basit değilmiş gibi geliyor.
- There's more to it than that.
Bu konuyla ilgili daha bir sürü şey var.
There's more to it than that.
Bundan daha fazlası var.
Seems like there's a little more to it than that.
Bundan daha fazlası varmış gibi.
Please don't take umbrage but in the plan that I have formulated there's much more to it than just you and I making love.
Gücenmeyin ama... tasarladığım planda... sadece sizin ve benim sevişmemizden daha fazlasına yer var.
- There's a little more to it than that.
Bundan daha fazlası var.
If that's all point of life, then what are we here for? There's got to be more to it than that.
Bundan çok daha fazlası olmalı.
There's more to it than that, Mr. Holmes.
Bundan daha fazlası var, Bay Holmes.
Barry, in your heart of hearts, do you think it's possible. That there's more to harrison. Than people have been led to believe?
Barry, kalbinin derinliklerinde, Harrison Wells'in herkesin tanıdığından daha fazlası olma ihtimalinin olduğunu düşünmüyor musun?
There's a lot more to it than that.
Bundan çok daha karışık.
There's more to it than that...
Başarmanı isterim...
It might seem that there could not be a more harsh existence than this, but the environment here is comparatively constant and these seals are adapted to it - protected by a coat of dense hair and insulated by blubber immediately beneath the skin.
Bundan daha zorlu bir yaşam mücadelesinin olamayacağı düşünülebilir fakat buradaki ortam çok değişkenlik göstermez ve sık tüylere sahip kürkleri ile korunan, derilerinin hemen altındaki yağ tabakası ile izole olan bu foklar ortama uyum sağlamışlardır.
- There's more to it than that.
Daha fazlası var.
No, there's more to it than that.
Hayır, dahası da var.
There's no more to it than that.
Bundan daha fazlasını yapmana gerek yok.
In a part of space where there are few rules, it's more important than ever that we hold fast to our own.
Uzayın bu bölümünde, bizi evimize hızlı bir şekilde götürebilecek tek bir kural var.