There's no time to lose traduction Turc
91 traduction parallèle
There's no time to lose.
Kaybedecek zamanımız yok.
There's no time to lose.
Kaybedecek vakit yok.
There's no time to lose, sir.
Kaybedecek zamanımız yok efendim.
There's no time to lose!
Kaybedecek vakit yok!
There's no time to lose.
Kaybedecek zaman yok.
There's no time to lose.
Fazla uzatmaya gerek yok.
- There's no time to lose.
- Kaybedecek vaktimiz yok.
That's fine, Livia, but now there's no time to lose.
Sorun değil Livia ama artık kaybedecek zamanımız yok.
There's no more time to lose!
Kaybedecek zamanımız yok!
There's no time to lose.
Kaybedecek zaman yok!
- There's no time to lose.
- Kaybedecek vakit yok.
- There's no time to lose.
- Kaybedecek zaman yok.
There's no time to lose.
Zaman çok önemli.
There's no time to lose.
Vakit kaybetme zamanı değil.
Now there's no time to lose.
Kaybedecek zaman yok.
Now there's no time to lose.
Şimdi kaybedecek zamanımız yok.
There's no time to lose
Kaybedecek zaman yok!
There's no time to lose.
Haydi bakalım. Kaybedecek vaktiniz yok.
- Yes, there's no time to lose.
- Evet, kaybedecek zaman yok.
There's no time to lose!
Kaybedecek zaman yok.
THERE'S NO TIME TO LOSE.
Ama efendim herkess gitti.
There's no time to lose.
Yitirecek zaman yok.
There will be no time to lose when you find he's not there.
Onun evde olmadığını görünce kaybedecek zaman olmayacak.
- There's no time to lose.
Kaybedecek zaman yok.
- Hurry, there's no time to lose!
- Acele et, kaybedecek zaman yok!
Let's go, people, there's no time to lose.
Hadi, millet! Kaybedecek zaman yok!
There's no time to lose!
- Kaybedecek zaman yok!
I came back from Salo early because there's no time to lose... not just for me, but for you too.
Salo'dan erken geldim çünkü kaybedecek zaman yoktu sadece benim değil ikimizin de yok.
There's no time to lose
Kaybedecek vaktimiz yok.
Let's start, there's no time to lose.
Efendi Kagetora!
There's no time to lose, they'll be here any minute!
Kaybedecek zaman yok. Birazdan burada olacaklar.
There's no time to lose!
Yitirecek zaman yok!
There's no time to lose.
Yıldönümü pazar günü. Kaybedecek vaktimiz yok.
Tell him that there's no time to lose.
Söyle ona, vakti azalıyor.
There's no time to lose.
Kaybedecek vaktimiz yok.
gather your men we have four days to full moon take this to Varek he goes north... tel him there's no time to lose you find this boy or it's the end of us
Adamlarınızı toplayın. Dolunaya kadar dört gününüz var. Nick sen Varek'i al, kuzeye gidiyorsunuz.
I feel fine. There's no time to lose.
Kaybedecek zaman yok.
There's no time to lose.
Vakit kaybetmeyelim.
There's no time to lose.
Zaman kaybetmemem lazım.
Put on your hat, there's no time to lose!
Şapkanızı alın, kaybedecek zamanımız yok!
Hurry, there's no time to lose.
Çabuk ol, kaybedecek zamanımız yok.
Take only what's indispensable there's no time to lose.
Sadece çok gerekli şeyleri al kaybedecek zaman yok.
There's no time to lose, Daniel.
Kaybedecek zaman yok, Daniel.
There's no time to lose.
Kaybedecek zamanınız yok.
Now. There's no time to lose.
Şimdi, kaybedecek zamanımız yok.
Then there's no time to lose!
O zaman kaybeecek vakit yok!
Your child needs a doctor There's no time to lose
Çocuğuna doktor lazım Kaybedecek vakit yok
there's no time to lose!
Daha fazla kaybedecek zamanım yok!
There's no need to lose focus and waste time on things like that.
Bu tür şeylere odaklanıp zaman harcamanın gereği yok.
There's no time to lose.
Kaybedecek hiç vaktimiz yok.
There's no time to lose.
Ancak zaman daralıyor.