There's nothing else traduction Turc
1,023 traduction parallèle
And, I guess there's nothing else to say except I hope you'll understand.
Umarım bizi anlayışla karşılayarsın ve herhangi bir sorun çıkmaz.
There's nothing else I can want.
İsteyebileceğim başka bir şey yok.
But I am. There's nothing else for me to do.
Yapabileceğim başka bir şey yok.
I don't want to go. But there's nothing else for us to do.
Mektup onda olduğu sürece yapacak bir şeyimiz yok.
No, there's nothing else.
Hayır, başka bir şey yok.
With your kind of brain there was nothing else he could do!
Senin gibi bir beyin karşısındayken yapacak başka bir şeyi yoktu.
It's horrible, but there's nothing else we can do.
Korkunç ama elimizden başka bir şey gelmez.
There's nothing else they could do?
Başka yapabilecekleri bir şey var mı ki?
You sure there's nothing else I can do for you?
Başka birşey istemediğinize emin misiniz?
If there's nothing else...
Başka bir şey yoksa...
There's nothing else between us!
Aramızda başka bir şey yok!
There's nothing else to do here.
Burada yapacak başka bir şey yok.
There's nothing else like it...
Başka hiç bir şeye benzemeyen...
You see, there's no hospital for miles... and there was nothing else they could do.
Bildiğiniz gibi buralarda hiç hastane yok ve geriye onu götürebilecekleri tek bir yer kalıyor.
There's nothing else you wish to add?
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
There's nothing else I can do.
Yapabileceğim başka bir iş yok.
No, I'm right... there's nothing else to do.
Ben yapamam. Yapacak başka bir şey yok.
Because after about a week when the fruit runs out... there's going to be nothing else but... raw fish, at that.
Çünkü bir hafta sonra meyveler bitince.. .. çiğ balıktan başka birşey olmayacak.
Well, I guess there's nothing else to do except to walk to the nearest station.
Şey, sanırım en yakın durağa kadar yürümekten başka çare yok.
Well, if there's nothing else?
Şey, başka bir şey yoksa?
We work because there is nothing else to do.
Çalışıyoruz çünkü yapacak hiçbir şey yok.
I guess there's nothing else you can find out here, Steve.
Burada bulabileceğin bir şey olduğunu sanmıyorum Steve.
There's nothing else about.
Yapacak bir şeyimiz kalmıyor.
There's nothing else I can hope for.
Umut ettiğim başka hiçbir şey yok.
At home, there's nothing else to do. It doesn't matter.
Ben her zaman gidiyorum, zaten yapacak başka iş yok ki.
When there's news of nothing else... "
Tüm şatoda...
There's nothing else to be done... except to go to their uncle, tell him everything and force him to understand.
Yapılabilecek başka birşey kalmadı... sadece amcalarına gidip tüm gerçeği anlatabilir, anlamasına uğraşabilirim.
There's nothing else to tell.
Söylenecek başka bir şey yok.
Well, if there's nothing else you want me for? No.
- Benden başka bir isteğiniz yoksa gideyim?
- There's nothing else on.
- Yapabileceğimiz başka bir şey yok.
There's too many people in this town with nothing else to do but talk.
Burada konuşmaktan başka yapacak şeyi olmayan çok insan var.
There's nothing else for it.
Başka da bir rakam olamaz.
Well, if there's nothing else, I'll be going.
Pekala. Bana ihtiyacınız yoksa gidiyorum.
There's nothing else for it, then.
O zaman başka seçenek yok.
But there's nothing else I could do.
Nereye geldik böyle?
There's nothing else in life but love.
Hayatta aslolan tek şey aşktır.
I stand by what I said, there's nothing else in life but youth and love, unending tenderness and quiet happiness, Axel.
Söylediklerimin arkasındayım hayatta aslolan şeyler aşk ve gençliktir sonsuz şefkât ve sessiz mutluluk, Axel.
There's gonna be nothing else going on until we finish the show.
Yaklaşın! Biz gösteriyi bitirene kadar başka hiçbir şey yapılmayacak.
There's nothing else to do.
Yapacak başka şey yok. Yok mu?
There's nothing else we can do.
Yapabileceğimiz başka bir şey yok.
There's nothing else I can tell you.
Hatırladıklarım bu kadar.
- There's nothing else?
- Başka bir şey yok mu?
Well, we're very civic-minded and all that, but it is getting late and if there's nothing else we can do here...
Bakın, hepimiz iyi yurttaşlarız, ama vakit geç oldu burada yapabileceğimiz başka bir şey yoksa...
Marat, forget the rest there's nothing else beyond the body.
Marat, gerisini boşver bedenden öte bir şey yok.
There's nothing else to see, except me and the books.
Ben ve hesap defterleri dışında görecek başka bir şey yok.
There's nothing else.
Başka bir şey yok.
There ´ s nothing else to tell.
Anlatacak başka birşey yok.
- Then there's nothing else to say
- Öyleyse konuşacak birşey kalmadığını...
As far as the instruments can make out there is nothing else down there that's alive.
Aygıtların okuyabildiği kadarıyla, aşağıda canlı bir şey yok.
There's nothing else to say.
Söylenecek bir şey yok.
Well it's a disgrace, it's a shame... it's absurd, ridiculous and its just plain silly and there's nothing else... to add unless it's to say that your stable is infamous, oh Caesar! But you really do have to face the facts oh Queen, that Egypt is decadent.
Ama Kraliçe, yüzleşmek zorunda olduğunuz gerçek, Mısır'ın itibarını yitirmekte olduğudur.
there's nothing else to do 23
there's nothing else we can do 17
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there's nothing to see 65
there's nothing i can do about it 58
there's nothing in here 52
there's nothing wrong with that 87
there's nothing to be scared of 52
there's nothing else we can do 17
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there's nothing to see 65
there's nothing i can do about it 58
there's nothing in here 52
there's nothing wrong with that 87
there's nothing to be scared of 52
there's nothing we can do 240
there's nothing i can do 295
there's nothing to do 49
there's nothing in it 38
there's nothing there 265
there's nothing left 101
there's nothing you can do 232
there's nothing to tell 117
there's nothing to say 89
there's nothing wrong with it 53
there's nothing i can do 295
there's nothing to do 49
there's nothing in it 38
there's nothing there 265
there's nothing left 101
there's nothing you can do 232
there's nothing to tell 117
there's nothing to say 89
there's nothing wrong with it 53