There's nothing in here traduction Turc
333 traduction parallèle
[Chang] There's nothing at all in here.
Burada hiçbir şey yok.
Here on St. Joseph's Isle, there's a building like nothing else in the world.
Joseph's adasında dünyada eşi benzeri olmayan bir yapı var.
There's nothing in here but some stale cheese... some old milk, and a can of lard.
İnanabiliyor musun? Burada biraz bayat peynir bayat süt ve bir konserve domuz yağından başka bir şey yok.
Don't worry about that. There's nothing in here anybody'd wanna steal.
Merak etmeyin evde çalınacak bir şey yok.
There's nothing more for you here.
Artlk burada bir I § in kalmadl.
There's nothing to keep him here in Stafford.
Onu Stafford'a bağlayan bir şey yok.
There's nothing about Warhol in here.
Burada Warhol hakkında bir şey yok.
There's nothing in here.
Burada bir şey yok.
There's nothing in here.
Burada bir şey yok. Gitmişler.
- There`s nothing in here.
- Orda para yok.
There's nothing in here.
Burada hiçbir şey yok.
Why, there's nothing in here but lettuce and an apple.
Burada maruldan ve bir elmadan başka bir şey yok.
Old hedgehog, you come here in rage bitch around there's nothing to be discussed between us
Yaşlı kirpi, buraya sinirle gelip asabımı bozdun Artık konuşacak bir şey yok
There's nothing I could do here in California.
Zaten California'da yapacağım hiçbir şey yok.
There's nothing but money in here.
Paradan başka bir şey yok.
And unless there's afire in some other part of the building, there are an awful lot of people here with nothing better to do.
Ve binanın bazı başka bölümlerinde yangın olmasada burada bir sürü insan var daha başka hiçbir yapacak işi olmayan.
There's nothing to see up here, go back down.
Burada görülecek bir şey yok, in aşağıya.
There's nothing fun in here
Burada eğlenceli bir şey yok ki
There aren't any sensible people here in Gdansk, nothing but wimps.
Burada, Gdansk'da, mantıklı insan yok, sadece pısırıklar var.
There's nothing in here.
Orada hiçbir şey yok.
There's nothing in my life to keep me here anymore.
Hayatımda beni burada tutan birşey yok, artık.
But there's nothing written in here.
Burada bir şey yazmıyor ki.
Well, there's... there's nothing you'd really be interested in here anyway.
Zaten bunlar pek sana göre değiller.
No, there's nothing in here.
Hayır, onda hiçbir şey yok.
THERE'S NOTHING IN HERE.
Adamım, burada hiçbir şey yok.
- Nothing. You are last in God's great chain. Unless, of course, there's an earwig around here that you'd like to victimise.
Biri beni taciz eder, ben de kediye tekme atarım, kedi de fareyi pençeler, ve nihayetinde de fare...
There's something wrong here. This guy had nothing to do with Bogomil getting shot.
Bu adamın, Bogomil'in vurulmasıyla hiçbir ilgisi yok.
That's good, because there's nothing in here.
Bu güzel, çünkü burada birşey yok.
Ray, there's nothing in here. We practically checked this whole truck.
Ray, burada bir şey yok, tüm kamyonu aradık.
- There's nothing in here.
- Burada hiçbir şey yok.
It smells like a toilet in here. There's nothing...
Burası tuvalet gibi kokuyor!
There ´ s nothing in here!
Burada hiçbir şey yok!
At least we all got out alive. 'Course, there's nothing left for us here now, so we're planning to move in with my grandson-in-law.
Tabii, burda bize ait olan hiçbir şey kalmadı, biz de taşınmaya karar verdik kanuni torunumun yanına.
There's nothing to eat in here.
Burada yiyecek hiçbir şey yok.
In the papers we find here, there's nothing.
Burada bulunan gazetelerde hiçbir şey yok.
There's nothing here in the schedules.
Tarifelerde böyle bir şey yok.
There's nothing for you to steal in here.
Burada çalabileceğiniz bir şey yok.
Wait a minute. There's nothing in here about the Be Sharps!
Burada The be Sharps ile ilgili hiçbirşey yok.
In fact, there's nothing more I can do here.
Aslında, burada yapabileceğim fazla bir şey yok.
You know, Peg, I hope there's nothing important in here.
Biliyor musun Peg, umarım buradan önemli bir şey çıkmaz.
There's nothing edible in here.
Yiyecek hiçbir şey yok burda.
There's nothing edible in here.
Yiyecek hiçbir şey yok burada.
There's nothing to plan. My dad never would have left here, not unless he was in trouble.
Babam, bizi burada bırakıp gitmez başları bir tür belada.
I was surprised that there's nothing in here.
Şaşırdığım bir noktada bu cihazda seni engelleyecek hiçbir şey yok.
Maybe orphans, because there's nothing in here for an adult.
Belkide yetim çocuklardır, burda ki hiçbir şeyl büyükler için değil çünkü.
I had to convince him to come here, to have our own place. Because I know in Italy you work hard and there is nothing. But here, you work hard and...
Onu buraya gelip kendi restoranımızı açmaya ben ikna ettim çünkü İtalya'da ne kadar çalışırsan çalış, hiçbir şeyin olmaz ama burada çok çalışırsan...
THERE'S NOTHING YOU CAN DO IN HERE.
Burda yapabileceğin bir şey yok.
There's no... there's nothing in that bag that could possibly lead them here
Yok... çantamda onları buraya getirebilecek hiçbirşey yok.
I long to be in the country, and there's nothing to keep you here, is there?
Kır hayatını çok özledim. Zaten seni burada tutan bir şey de yok.
I ask you, if a girl from here goes to another land... where she has nothing in common, why should she go there?
Sorarım sana, bir kız burdan başka ülkeye giderse... hiç alışık olmadığı bir yere, Neden oraya gider?
There's nothing in here but silly money.
Burada aptal parasından başka birşey yok.
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there's nothing to see 65
there's nothing i can do about it 58
there's nothing to be scared of 52
there's nothing wrong with that 87
there's nothing we can do 240
there's nothing i can do 295
there's nothing to do 49
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there's nothing to see 65
there's nothing i can do about it 58
there's nothing to be scared of 52
there's nothing wrong with that 87
there's nothing we can do 240
there's nothing i can do 295
there's nothing to do 49