They're all traduction Turc
18,649 traduction parallèle
They're dead so my family, all those people out there, can be alive.
Ailem ve disaridaki tum o insanlar yasasinlar diye olduler. Oy oy.
They're all mine now.
Hepsi benim artik.
They're all in there, to the best of my knowledge.
Bildigim kadariyla hepsi orada.
They're the ones that killed all your men?
Tüm erkeklerinizi öldüren onlar mıydı?
Like, when they're all eating ham, and Diana Ross is just complaining about how she's never been below 125th Street.
Herkes but yerken Diana Ross 125. sokağın öteki tarafına geçmediğinden şikayet ediyor.
You don't understand what it's like. Everyone's beautiful. They're all blonde and perfect.
Herkes güzel, sarışın ve harika.
They're all dead.
Hepsi öldüler.
So Dmitri, Julius, Rebecca... they're all what, they're all different?
Dmitri, Julius ve Rebecca da.
Vanessa will be fine, they can't turn and they're not likely to kill her if they came all this way.
Vanessa'yı öldürmezler ve bu kadar yol teptilerse eğer geri dönmezler.
All with a bite. That's why they're hunting you.
Hepsi de bir ısırıkla.
The elders, they're all gone.
- Bilgelerin hepsi gitti.
* And we'll all realize as they're gouging out our eyes *
# Ve fark edeceğiz ki # # Gözlerimiz oyulurken #
- So I just ignore they're people at all?
Onları insan olarak görmeyeyim mi?
And all of them, they're all working with different powers.
- Hepsinin de farklı farklı güçleri var.
E * X * C * L * U * S * I * V * E * ^ T ^ U ^ S ^ U ^ B ^ T ^ I ^ T ^ U ^ L ^ O You know, all doppelgangers... they're mirror images of themselves.
Bütün görsel ikizler birbirlerine görsel olarak benziyorlar sadece.
They're all back home on our Earth.
Hepsi kendi Dünya'mızda kaldı.
But, uh, now this troll is being copied by other trolls who are all dog-piling to see if they can get her to quit, and, well, God only knows what they're gonna do tonight.
Ama, uh, şimdi bu trol bu kızın bırakmasını köpek gibi bekleyen diğer troller tarafından kopyalanıyor. ve, evet, bu gece ne yapacaklarını sadece Tanrı biliyor.
We got sales, manufacturing, design, assembly, logistics teams, they're all ready to go.
Satış, imalat, dizayn, montaj ve lojistik takımımız var. Hepsi hazırlar.
Well, maybe it's good they're all gang members.
Belki de çete üyeleri olmaları iyi bir şeydir.
They're all in your head.
Onları kafanda kuruyorsun.
All they'll know is that they're getting higher faster.
Kafayı daha çabuk bulduklarını umursarlar sadece.
Those are off the top of my head, they're all gold.
Şu an aklıma gelenler bunlar ve hepsi olur.
Now unfortunately for us, everyone on this board must really like their boss's movies, because for the holidays, they're all Gone Girl.
Ne yazık ki, panodakiler patronlarının filmlerini çok beğeniyor olmalı çünkü tatillerde hepsi birden Kayıp Kız.
[sighs] Diane, do you ever look up at the stars and feel like they're tiny holes in the sky, sucking out all the oxygen, and suddenly you can't breathe because you're thinking about how small you are and how meaningless it all is?
Diane, yıldızlara bakıp onların küçük delikler olduğunu ve bütün oksijeni emdiklerini düşünüp ve kendini çok küçük görüp her şey anlamsızlaştığı için nefes alamadığını hissettin mi hiç?
So all that "they're our children" shit I was spewing, - that was naive.
"Hepsi bizim çocuklarımız" saçmalığı naifçeydi.
And I'm just worried that if... If people look at my Internet history, they're gonna think that all that stuff came from me!
Şu an korkum şu ki, eğer insanlar internet geçmişimi görürlerse o mesajların hepsinin benden geldiğini sanacaklar!
Deng, they're all just so good.
- Lanet, hepsi çok iyi görünüyor.
They're all alive!
Hepsi yaşıyor!
They're probably just sitting on their backsides all day because no-one's keeping tabs on them.
Muhtemelen bütün gün sadece kıçüstü oturuyorlar... çünkü kimse onlara dokunmuyor.
Then again, maybe we all rebel against our fathers when we discover they're not perfect.
Sonra yine, belki hepimiz atalarımıza isyan ederiz... onların mükemmel olmadıklarını keşfettiğimizde.
But just at the last second, at the very last second,'fore they get the bolt and drop, they get a look in their eyes,'cause they know what's comin and they're realizing'... all the "don't wanna" in the world is not gonna change this, 'cause they're "gonna."
Ama son saniyede, tam son anda iğneyi yiyip yere düşmelerinden önce bir bakış atarlar çünkü başlarına ne geleceğini bilirler bir şeyin farkına varırlar ne kadar "istemiyorum" deseler de bir şey değişmeyecektir çünkü "öleceklerdir."
I'm sure they're all over this.
Eminim haberleri vardır.
And they're all from Fort Rozz.
- Ve hepsi Fort Rozz'da hapis yatmış.
Those kids, their parents, they're all wondering how a little girl pulled off that rescue today.
Çocuklar ve aileleri hepsi küçük bir kızın o insanları nasıl kurtardığını merak ediyor.
I'm good. If they're taking care of it, that's all I need to know.
Çaresine bakıyorlarsa sıkıntı yok, bilmek istediğim buydu.
Ker-rah, call Harrison Ford and tell him that I'm flattered, but once and for all, I do not date older men, especially when they're married.
Ker-rah, Harrison Ford'u ara ve gururumu okşadığını söyle ama hiçbir zaman yaşlı erkeklerle çıkmam, hele de evli olanlarla.
All of you are letting your fear guide you, but somebody has to find the courage to stand up even though they're afraid.
Hepiniz korkunuzun sizi yönlendirmesine izin veriyorsunuz ama bazılarının korkmasına rağmen buna karşı gelecek cesareti bulması gerek.
- But maybe they're all torched.
- Belki hepsi yakılır.
So, either we have a very methodic serial killer or they're not connected at all.
Ya çok metodik bir seri katilimiz var ya da bağlantılı değiller.
Pretty soon, they're gonna find me, all right?
Çok yakında onlar olacak, tamam beni bulacaksın?
It's about, like, all of the landlords, and they're in cahoots with a multi-billion dollar company, and they're exploiting... everybody.
Bütün ev sahiplerini kapsıyor. Milyon dolarlık bir şirketle anlaşmışlar ve herkesi sömürüyorlar.
They must have heard about all the calls we're making and the motions we're filing, and that water company's confidence has evaporated.
Yaptığımız aramaları ve verdiğimiz dilekçeleri öğrendiler herhalde. Su idaresinin kendine güveni buharlaştı.
They're the only reason work carries on at all.
Herkes bunlar için çalışmaya devam ediyor.
That means they're not gonna stop until all of us either join them or die.
Yani hepimiz onlara katılana ya da ölene kadar durmayacaklar.
That they're all gonna die? I've seen what happens when people think their days are numbered.
Günleri sayılı olduğunda insanların neler yapabileceklerini gördüm.
They're all gone.
Hepsi öldü.
They're all moving their heads in different directions.
- Hepsinin kafası farklı yöne hareket ediyor.
When's all is quiet, they're all asleep...
Herkes uyurken, sizi içeri alacağım.
Mission control is over a mile from the launchpad, so camera surveillance is all they're seeing of the rocket.
Görev kontrol, fırlatma rampasından bir kilometre uzakta dolayısıyla roketle ilgili tek görebildikleri güvenlik kamerasındakiler.
All we need are the dates that they're on William.
Bize sadece William'ın izlendiği günler gerekiyor.
They're the ones who have to start all over again.
Baştan başlamak zorunda kalanlar onlar.