English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ T ] / They're all in there

They're all in there traduction Turc

238 traduction parallèle
They're all going nuts in there.
Herkes çılgına dönmüş durumda.
They're all in there, Johnny,
Her şey burada, Johnny,
- They're all in there?
- Hepsi içeride mi?
They're all there in the house.
Herkes evde.
Well, they're all finished eating down there... so you hightail it in the house and fill your belly afore the coffee gets cold.
Hepsi yemek yemeyi bitirdiler. Fırlayıp eve gir ve kahve soğumadan karnını güzelce bir doyur.
Sure, Spanish and the sheriff pulled the triggers that killed that Texan, but we're all guilty, just as guilty as they are. And unless we do something about it, there's another killing coming up.
Elbette şu Teksas'lıyı öldüren mermi İspanyol ve Şerif'in silahından çıktı ancak, eğer birşeyler yapmaz isek en az onlar kadar bizler de suçlu oluruz.
They're all asleep in there!
Hepsi orada uyuyor!
They're all rolling around together in the dark in there.
İçeride herkes sarmaş dolaş halde.
Yes, you see, we're from the planet Skyron in the galaxy of Andromeda and they're all that size there.
Biz Andromeda galaksisindeki Skyron gezegenindeniz. Orada o boyda olurlar.
- Those silly jackasses over there can laugh at me all they want, but they're in trouble.
- Oradaki ahmaklar bana istedikleri kadar gülebilirler, ama başları dertte.
If you were some cheap gunsel with a big name running out in front of ya, they'd all be buying you drinks, rubbing up against you, fixing up what they're gonna tell the kids and the ones who weren't there.
Ensesi kalın birinin yanında tetikçi olarak çalışıyorsan sana barda içki ısmarlarlar. Kimse sana karşı gelmez. Yanına arkadaşlarını da alıp gününü gün de edersin.
They're out there, all right, camped in the shelter of some trees.
Oradalar, evet. Ağaçların altında kamp kurmuşlar.
But if they're all shut up tight in there how we going to get to see them?
Ama eğer hepsi orada kapalıysa onları görmek için nasıl gireceğiz?
Uh, while you're there, see if they can make sense out of why a woman drives into a canyon by herself dressed in nothing but a housecoat and blows the place all to hell.
Hazır oradayken, bak bakalım üzerinde bornozdan başka bir şey olmayan bir kadının kanyona gitmesi ve bir güzel havaya uçurması mantıklı geliyor muymuş.
No, they're not all in there.
Hayır, orada değil.
I mean... there's nobody else... they're all in your head.
Demek istediğim... başka biri yok, bunların hepsi senin kafanda.
And all your friends down there they're in the same shape!
Ve aşağıdaki tüm o arkadaşların...
They got guys out there that are mugging people in the subways, stabbing people, throwing people onto the tracks and all that, and they're wasting their bullshit money trying to get us.
Onlar metrolarda soygun yapan bazı elemanlara sahipler, bıçaklayan kişiler, raylara atılan kişiler, bizi para karşılığı satın almak için boşa nefes tüketiyorlar.
They're all bottlenecked in there.
Orada tıkışıp kalmışlar.
I mean, they're as clear as print. But the writing in between is very bad, and there's several places where I can't read it at all.
Baskı kadar temiz ama bazı yerlerde yazı çok kötü bazı yerleriyse hiç okuyamıyorum.
But someday, man, someday when you're out of here, and you've forgotten all about this place, and they've forgotten about you, and you're wrapped up in your own pathetic life I'm gonna be there.
Ama bir gün, adamım senin bu yerleri onların ise seni unuttuğu zaman ve sen zavallı hayatının içine sıkıştığın zaman, orada olacağım.
And there's gonna be beautiful girls in there, four of'em, and they're all gonna be naked.
İçinde güzel kızlar olacak, tam 4 tane ve hepsi de çıplak olacak.
They're in there, all right.
Onlar çoktan içerde!
There are these people in my parents'house... and they're eating all their food!
Bu insanları tanımıyorum... ve ailemin evinde... tüm yiyeceklerimizi yiyorlar!
Check inside, they're all in there.
- İçeri bakın. Hepsi oradalar.
Stay in there and keep fucking them until they're all dead!
Orada durun ve hepsi ölene kadar... hepsini becerin!
They're just sitting there getting all dusty in the closet.
Sadece dolabın içinde durup tozlanıyorlar.
They're having all the fun in there and you out here getting bored, eh?
Onlar içerde eğleniyor sen de burada sıkıntıdan patlıyorsun.
They're gonna widen this road and take a big chunk of land out of that side with all these trees... and put 12 dream homes back in there.
Bu yolu genişletecekler ve o ağaçların da olduğu kocaman alanı sökecekler. On iki tane daha hayallerdeki evlerden koyacaklar.
You know what I mean? They're all right up in there, so they're all whack.
Hepsi orada toplanır, sorun da bu.
There's no point, they're all in her name.
Anlamı yok. Hepsi onun adına.
When you're in a store, does it bother you that they make the security guard stand there all day?
Bir dükkandayken güvenlik görevlisinin bütün gün boyunca ayakta durması senin canını sıkmaz mı?
And now, finally... those not worthy - the Jew, the African, he who lies with another man - they're all digging their own graves and when we pile them in there
Ve şimdi, sonunda. hak etmeyen bu Yahudi, Afrikalı başka bir adamla yatanlar, hepsi kendi mezarlarını kazıyorlar.
He says there are a thousand beautiful girls in Hollywood who can act and they're all looking for work.
Hareket edebilir Hollywood ve hepsi iş arayan O bin güzel kız olduğunu söyledi.
You got all those opinions, they're just fermenting in there.
Kafanın içinde olgunlaşan bir sürü fikir olmalı.
Besides, there's all kinds of gray mice in this factory and they're crazy.
Hem bu fabrikada bir sürü lağım faresi var ve hepsi manyak gibi.
They're all out there in their mobile homes.
Ne bileyim mobil evler falan var.
That's ridiculous. He felt like an idiot,'cause they're all gathered in there like there's some huge emergency over there, you know?
Aptal gibi hissediyordu, çünkü sanki orada büyük bir cinayet işleniyormuşçasına hepsi içeri doluşmuşlardı.
They got an army out there. They're gonna come in here and shoot all of us.
İçeri girip hepimizi vuracaklar.
They're cleaner, if you don't count viruses. And there's not all that hair in their ears and noses and stuff.
Daha temizdi ve göğsünde, kulaklarında ve burnunda kıl yoktu.
They're all over the phone. And there's a needle in the earpiece.
Telefonun her yerindeler ve kulaklıkta da bir iğne var.
And they're all locked together in there.
Hepsi orada kilitli. Gitmelerine izin vermiyor.
They're all mad in there.
- Burada herkes sıyırmış.
- They're all still in there.
- Hepsi hâlâ içeride.
They're in the lounge. Let's meet back there in half an hour, all right?
Yarım saat sonra burada buluşalım.
There are too many dates and titles to remember and they're all in French.
Çok tarih ve yer ismi var ve hepsi Fransızca.
There's a box of parisian nightsuits in the back, And they're not gonna unpack themselves, all right?
Arkada bir kutu Parisli gece elbisesi var ve kendi kendilerine kutudan çıkmayacaklar.
There's over 20 buildings over there, and they're all filled with computers. No, no, no.
Orada 20'in üzerinde bina var ve hepsi bilgisayarlarla dolu
They can leave a bicycle in there for all I care... just as long as they take everything out that they're supposed to.
İsterlerse bisiklet unutsunlar, yeter ki şu şeyi çıkarsınlar.
We have some kind of immunity to it but I think it's possible that there's an occurrence in somebody's life a tragedy or a loss that leaves them vulnerable hurts their immunity to evil and all of a sudden at that point in their lives when they're weakened, they're open to evil and they can become evil.
Buna karşı bir tür bağımlılığımız vardır ama birileri, hayatlarında yaşadıkları bir tür trajedi veya kayıp sonrasında bağışıklıklarını kaybediyor olabilir... Kötülüğe açık hale geliyorlar. Hayatlarında zayıf düştükleri o noktadan sonra kötü dediğimiz kişiler oluyorlar.
I'm sure. They're all in there.
Kim olduklarını biliyorsun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]