They said that traduction Turc
4,573 traduction parallèle
And they said that they were looking for the same shit. So.
Onlar da aynı şeyi aradıklarını söylediler.
But when I called, they said that someone else had already called in.
- Evet. Ama ben aradığımda, birinin zaten aradığını söylediler.
Well, they said that it was unusual to get a tape these days.
Bu günlerde kasede kayıt yapmanın alışılmadık olduğunu söylediler.
It's because they said that it was you, and people believed it.
Çünkü senin o olduğunu söylediler ve insanlar buna inandı.
Right? They said that Montana was too small, that he'd get hurt, he'd get banged up, but that didn't seem to matter, did it?
Montana'ya da sıkça sakatlanacak, canına okunacak kadar küçük diyorlardı ama önemli görünmüyordu, değil mi?
No. They said that you passed the lie detector test?
Hayır, yalan testini geçtiğini söylemek için aramışlar.
But... but they said that she was talking to another girl.
Ama başka bir kızla konuştuğunu söylediler.
And they said... they said that... you know, they're always looking for children and that Cass is like a...
And they said... dediler ki.. Bilirsin.. Her zaman Cass gibi kızları araştırıyorlar...
Yeah. They said that it was not uncommon.
Yaygın olduğunu söylediler.
I swear to God, as I heard the paramedics take him away, they said that one of his testicles had swollen to the size of a grapefruit.
Sana yemin ediyorum, doktorlar onu götürürken testislerinden birinin greyfurt büyüklüğünde şiştiğini söyledi.
They said that...
Diyorlarki...
They said that...
Dediklerine göre...
Well, I called your work and they said that you left hours ago.
İş yerini aradım saatler öncesinden.. .. ayrıldığını söylediler.
In ancient Egypt, they said that the Earth god and the sky goddess were madly in love.
Antik Mısır'da dünya ve gök tanrısının birbirlerine deliler gibi aşık olduğunu söylenirdi.
They said that $ 2,000 a day is going to some sketchy Planet India company.
Dediler ki bir taslak için Planet India şirketine günde 2000 dolar verecekmişiz.
Well, they said that Western medicine, you know, couldn't... Couldn't save him.
Modern tıpın yapabileceği bir şey olmadığını söylediler.
I'm not sure, but they said that they found two bodies.
Bilmiyorum ama iki ceset bulduklarını söylediler.
They said it would be "meaningful." Whatever that means.
Teklif çok'anlamlı'olacakmış, artık ne demekse?
Uh, this place that they said. San Antonio.
- Birine göre orası San Antonio'daymış.
She said that they would all pay in the end.
Bu işin sonunda başlarına dert açacağını söylemiş.
When the Rosenthal gang attacked that bank car the Voice of America said they were all wearing Patriot Guard uniforms.
Rosenthal çetesi o banka arabasına saldırdığında Amerika'nın Sesi radyosu, hepsinin yurtsever muhafız üniforması giydiğini söylemişti.
That's what they said, to kill a family member.
Bana dedikleri bu. Aileden birini öldür.
The studio said they would wait. That...
Stüdyo bekleyeceğini söylemişti...
Is that all they said?
O kadar mı dediler?
That's what they said.
Aynen böyle dediler.
They said they didn't do that.
Çalmadıklarını söylediler.
He said that the two presences in the house, the two females, they're both you.
Evde iki varlık olduğunu, ikisinin de dişi olduğunu söyledi. İkisinin de sen olduğunu söyledi.
- They said on the news that he found Cecil Ackerman in the road.
Haberlerde Cecil Ackerman'ı yolda bulduğu söyleniyor.
I can tell you what they said, if they said anything and if I heard what it was that they said.
Bir şey söylemişlerse, ben de söylediklerini duymuşsam, sana söylediklerini söyleyebilirim.
You said we were done with this, that they were out of our lives.
Bu iş bitti, hayatımızdan çıktılar, demiştin.
They actually wanted us to change the opening of the show every week so that Roger would be first one week and Gene would be first the next week, and we said no.
Açıkçası programın açılışını her hafta değiştirmemizi istediler. Böylece bir hafta Roger, bir hafta Gene programı açacaktı. Hayır, dedik.
I asked her if there was anything she thought you could do, and she said that none of your ex's that she interviewed were sympathetic until they fully understood the magnitude of your problem.
Yapabileceğin bir şey olup olmadığını sordum ve bana, senin eski kız arkadaşlarının hiçbirinin sorununun büyüklüğünü anlayana kadar empati kurmadığını söyledi.
Ali said this is a house where they do a final ritual, and that's where he's gonna be.
- Ne? Ali, bu evin son ayini yaptıkları yer olduğunu söyledi... Emin miymiş?
I thought that Brick said that they were out of Ammo.
Brick'in, cephanelerinin bittiğini söylediğini aklımdan geçiriyorum.
You said they couldn't do stuff like that.
Öyle şeyler yapamazlar demiştin.
She said they're not dangerous, but it's what you can do to yourself while you're asleep that can be.
Tehlikeli olmadığını ama uyanıkken yaptığın şeyleri sana yaptırabildiğini söyledi.
- That's all they said?
- Bu kadarınımı söylediler?
Next day the fella that booked the movies and he said well the men have demanded to see it, Next day the fella that booked the movies they demanded to see it.
ve bende ne demek, o filmi geri istiyorsun dediğimde, o bana herkesin o filmi izlemek istediğini söyledi,
- All they said is that somebody has to take his place. - You're forgetting what the old Chinaman said.
- Onların dediği tek şey, birinin onun yerine feda edilmesi.
- All they said is that somebody has to take his place.
- Yaşlı çinlinin söylediğini unutuyorsun :
When you go on a journey of revenge... - All they said is that somebody has to take his place. Dig two graves.
"İntikam seferine çıkacaksan... iki mezar kaz."
Ronaldo said that they had taken something from us.
Ronaldo bizden bir şey aldıklarını söyledi.
I read in a newspaper article that said when people had stopped breathing, when people's heart stopped, they die and then when they die, they felt themselves leave their bodies and they find themselves hovering their own bodies
Gazetede okumuştum. İnsanlar nefes almayıp kalpleri durduğu zaman ölüyorlar. Öldüklerinde bedenlerini terk ediyor gibi hissediyorlar.
He said that, uh... they- - they sacrifice kids and whatnot.
Dedi ki çocuk falan kurban ediyorlarmış.
Look, Roma, the lawyer said that if there's no one to take care of you, they'll put you in an orphanage.
Bak, Roma, Avukat sana bakacak kimse olmazsa, Seni yetimhaneye alacaklarını söyledi.
Now he asks me to back off Charles, to proclaim to the world that what happened to Max is acceptable, to apologize to those animals for having ever said otherwise, and smile while they lord it over me.
Benden Charles'ın yakasını bırakıp herkese Max'e yapılanların kabul edilebilir olduğunu duyurmamı istiyor. Söylediklerim için o hayvanlardan özür dileyip beni küçümsemelerine rağmen yüzlerine gülmemi istiyor.
Your Honor, I just want to say that, um, the things that Mr. Anderson said about me last week, they were hard to hear, but they were true.
Efendim, ben şunu söylemek isterim ki geçen hafta Bay Anderson'ın benimle ilgili söyledikleri kulağa çok ağır geldiyse de, doğruydu.
He got mean. He said these two tweakers, that they could tag-team me and share me or some shit
İki zencinin beni paylaşacağını, ekip olacaklarını ve bana bir...
I said that they could be in the Peace Corps.
Barış Heyeti'nde olabilirler demek istedim.
Well, they also said that stress could exacerbate his condition.
Ayrıca stresin, durumunu kötüleştirebileceğini de söylemişlerdi.
He said I seemed sad and buzzy, and he didn't want to take advantage of that, so we just laid there staring at the ceiling all night like two sad paralyzed people they just happened to put in the same hospital bed.
Üzgün ve sarhoş göründüğümü söyledi ve bundan faydalanmak istemedi. Sonra tüm gece hastanede aynı yatağa koyulmuş felçli hastalar gibi tavanı seyrettik.
they said 545
they said no 29
they said yes 18
they said you were dead 17
said that 16
that 10639
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
they said no 29
they said yes 18
they said you were dead 17
said that 16
that 10639
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161