This isn't the way traduction Turc
417 traduction parallèle
This isn't the way I remember how Han Na looked.
Benim hatırladığım Han Na'nın yüzü böyle değildi.
This isn't the best way to do it.
- O zaman yanlış yoldasın canım.
This isn't the way I pictured an ocean voyage.
Okyanus yolculuğunu böyle hayal etmemiştim.
You know, this isn't the way I anticipated my breakfast.
Kahvaltımı böyle hayal etmemiştim.
I know this isn't the proper way to train him.
Bunun onu eğitmek için doğru yol olmadığını biliyorum.
This isn't the way my Treasure Island looks.
Benim Define Adası kitabım böyle görünmüyor.
- This isn't the right way!
- Bu doğru yol değil!
This isn't the way back to your trucks.
Kamyonlara geri dönüş yolu bu değil.
Hey, this isn't the way to headquarters.
Bu yol merkeze gitmiyor.
This is the way to the stage, isn't it?
Sahneye bu taraftan gidiliyor, değil mi?
This isn't the way you'll settle the difference... our organization has with you.
Organizasyonumuzun sizinle olan sorununu çözmenin yolu bu değil.
Oh, by the way, isn't this Anne's night to visit you?
Bu arada, bu gece Anne'nin seni ziyaret günü değil miydi?
By the way, this isn't your space, is it?
Hem bu oda sizin değil, değil mi?
- The dance floor is this way, isn't it?
- Dans pisti bu tarafta, değil mi?
This isn't the way we'd planned on spending the night.
Geceyi böyle geçirmek hesapta yoktu. Bir ambarda!
I know this isn't the most suitable time or place... but maybe it's better this way.
Çok uygun bir zaman ve yer değil biliyorum ama belki de böylesi daha iyi.
This isn't the healthiest way to come visiting.
Bu sağlıklı bir ziyaret yöntemi değil.
And furthermore, this isn't the first time you've gone out of your way... to annoy me with yourjingle-jangle in, jingle-jangle out.
Ve dahası bu gürültülerle beni ilk kez rahatsız etmiyorsun.
Well, look, isn't the table this way?
Masamız bu tarafta değil mi?
Maybe this isn't the way you dance this.
Bana öyle geliyor ki bu dans böyle yapılmıyor, değil mi?
Perhaps you don't realise this isn't the way theatres are rented.
Belki farkında değilsiniz ama, tiyatrolar böyle kiralanmaz.
I know I said it could be toothpaste, but isn't this the hard way?
Diş macunu olsun dedim ama böyle bir tesir beklemedim.
- This isn't the way it should be.
- Seni istiyorum. - Deanie, bu şekilde olmaz.
This isn't workin'out the way we figured.
Biliyor musun, işler planladığımız gibi gitmiyor. Senin planladığın gibi gitmiyor.
This isn't exactly the safest way to travel!
Kesinlikle rahat bir yolculukta değilsin.
No, Mr. Spock. That isn't the way. You place this arm under here to support its back, and this hand here, to support its head.
Bu kolu buranın altına koyacaksın, sırtını desteklemek için ve bu eli...
- This isn't the right way.
- Doğru olan bu değil.
Isn't this the way martyrs sacrifice themselves?
Bu hareketi, Hıristiyanlığın büyük acılar çeken ilk şehitlerin fedakarlıklarını hatırlatmıyor mu?
- This isn't the right way!
- Doğru yol değil!
This isn't the way it's done
Bu işler böyle olmaz...
This is the way your brother came in that night, isn't it?
- Bu kardeşinin o gece kullandığı yol, değil mit?
This isn't the way to the nightclub!
Gece kulübüne gitmiyorsun!
Chris, this isn't the way to Magdalena.
Chris, burası Magdalena yolu değil.
This isn't the right way, is it?
Bu doğru yol, değil mi?
This isn't the way. Hurting people.
İnsanları yaralamak çare değil.
Let me put it this way... It isn't the point.
Şöyle söyleyeyim mesele o değil!
Ah, look at it this way, Boomer. It isn't the worst duty in the fleet, asking a lot of questions.
Filoda, soru sormaktan daha kötü işler de var.
Ah, look at it this way, Boomer. It isn't the worst duty in the fleet, asking a lot of questions.
Pek çok soru sormak filodaki en kötü görev değil.
So, this is a real pain-in-the-ass way to meet, isn't it?
Tanışmak için çok can sıkıcı bir yöntem öyle değil mi?
So, this is a real pain-in-the-ass way to meet, isn't it?
Tanışmak için berbat bir yol öyle değil mi?
This isn't the way.
Bu yol değil.
This isn't the way I wanted it at all.
Böyle olmasını istemiyorum.
This isn't... this is not the way I look.
Ben... Ben böyle görünmüyorum.
- This isn't the way back to the office.
- Şirkete giden bu yol değil ki.
I hate to say this, but this isn't the way I thought it would be at all.
Bunu söylemek istemezdim ama hiç de düşündüğüm gibi değil.
This isn't the way we really are.
Biz aslında böyle değiliz.
Look, Charlie, this isn't you and me in Nam. And there wasn't a Shirley or a little one on the way back then either. Yeah, I know.
Bak, Charlie Vietnamda ki sen ve ben yok artık o zaman ne Shirley vardı ne de yolda bir ufaklık.
Just hoping this isn't the usual way our missions will go.
Sadece görevlerimizin genelde bu şekilde geçmemesini umuyordum.
Isn't this the way they wear jackets in the mental hospital?
Akıl hastanesinde deli gömleğini böyle giydirmiyorlar mı?
This isn't the way!
- Piggly Wiggly'ye açıldığından beri giderim. Gidiş yolu bu değil!
Not very well-liked in this neighborhood, I've heard, but isn't that just the way in these stuck-up English places?
Çevrede pek sevilmiyormuş duyduğum kadarıyla ama bu burnu havada İngiliz mahallerinde hep böyle değil midir?
this isn't you 235
this isn't right 330
this isn't 241
this isn't going to work 72
this isn't over yet 34
this isn't about you 154
this isn't a joke 83
this isn't your fault 106
this isn't about money 38
this isn't happening 184
this isn't right 330
this isn't 241
this isn't going to work 72
this isn't over yet 34
this isn't about you 154
this isn't a joke 83
this isn't your fault 106
this isn't about money 38
this isn't happening 184