Thursday traduction Turc
5,831 traduction parallèle
Thursday evenings here are always so exciting.
Burada perşembe akşamları daima çok heyecanlıdır.
Hopefully we'll start our Thursday evenings very soon.
Umarım yakında perşembe akşamlarımıza başlarız.
The next occurrence is at 12 : 37, on Thursday, the 12th of this month.
Bir sonraki olay, saat 12 : 37 olduğunu Perşembe günü, bu ayın12..
Understood, but you will have your day in court on Thursday, Mr. Gray.
Anlaşıldı ama Perşembe gününüz mahkemede geçecek Bay Gray.
- We'll hear from Permits by Thursday. - Yeah?
İzinleri perşembe günü almış oluruz.
Wednesday the World's Fair opens, Thursday our book goes on sale.
Çarşampa günü Dünya Festivali açılıyor, perşembe günü kitap satışa çıkıyor.
- It's Thursday.
Perşembe.
He asked if you were working here Thursday.
- Perşembe günü çalışıp çalışmadığını sordu.
I got Thursday nights.
Perşembe akşamı işlerim var.
" I'll be catching the 2 : 20 train on Thursday and I'll be travelling alone.
Perşembe günü 02 : 20 trenine binmiş ve tek başıma seyahat ediyor olacağım.
" Leave for France Thursday.
Perşembe günü Fransa'ya gidiyorum.
You know, I might be able to fit you in next Thursday.
Aslında, önümüzdeki perşembe müsaitim sanırım.
Thursday.
Perşembe.
No, not Thursday.
Hayır, perşembe değil.
Like Thursday?
Perşembe mi?
That's not Thursday.
Perşembe günü değil.
Thursday's now.
Bugün perşembe.
Now, what kind of an inane question is that for a Thursday evening?
İşte bu bir cuma akşamı için ne kadar beyhude bir sorudur.
You know, I happen to be free on Thursday
- Aslında perşembe günü boşum.
Not thursday mornings, which is tomorrow.
Yarın olan perşembe sabahı da.
Thursday, I won for the silver, then on Saturday, I won the gold medal.
Perşembe gümüş madalya. Cumartesi de altın madalyayı kazandım.
It's seven o'clock on a Thursday.
Perşembe, saat 7.
Thursday is New Year's Eve.
Perşembe günü yılbaşı.
Double shift on Thursday.
Perşembe çifte vardiya.
- I was certain it was Thursday.
- Perşembe olduğuna emindim.
But it felt like Thursday.
Bana sanki perşembe gibi gelmişti.
Yesterday was Tuesday today is Wednesday and tomorrow is Thursday.
Dün salıydı bugün çarşamba, yarın da perşembe.
Thursday afternoon
PERsEMBE ÖgLEDEN SONRA
Maybe Thursday.
- Perşembe günü olabilir.
for several years now. Last week Thursday, Conrad's parents had capsized and had become stranded on a small island in the Mediterranean.
Geçen perşembe Conrad'ın ebeveynlerinin teknesi alabora olup kendileri de Akdenizde küçük bir adada mahzur kaldılar
I'll do this job on Thursday, and they'll get their money on Friday.
Perşembe işi halledeceğim. Cuma günü de paralarını alacaklar.
Um, it's Thursday the 24th?
Şey, Perşembe bugün. Ayın 24'ü.
Which reminds me next Thursday is the big fundraiser so don't put us down for anything.
Hazır aklıma gelmişken, gelecek Perşembe büyük bir bağış gecesi var. - Bu yüzden sakın bir yerlere söz verme.
Okay. And um, I'll see you Thursday at the fundraiser.
Tamam, Perşembe bağış gecesinde tekrar görüşürüz.
Tuesday I'm seeing my momma, but I think Thursday I'm free.
Salı annemi ziyaret ediyorum, ama sanırım Perşembe boşum.
I'm busy Thursday night.
- Perşembe gecesi meşgulüm.
Phillip and I have a fundraiser Thursday night, you dope.
Perşembe günü Philip ile benim bağış gecemiz var, ahmak.
We go in Thursday night.
Perşembe akşamı giriyoruz.
It's Thursday!
Bugün Perşembe!
Because, on Thursday... we have to sign the contract for the warehouse.
Çünkü perşembe günü... Deponun kontratını imzalamamız gerek.
Speaking of, what are you up to on Thursday?
Lafı gelmişken, Perşembe günü ne yapıyorsun?
I'll see you on Thursday.
Perşembe görüşürüz.
Thursday to Monday, 5 days.
Pazartesiden cumaya, 5 gün.
Remember : off-book by Thursday.
Unutmayın, perşembe ezberden.
Here'til Thursday.
Perşembeye kadar buradayım.
How does one secure a corner table at Chez Dominique on a Thursday?
Perşembe günü Chez Dominique'de köşe masayı kapmayı nasıl becerirsin?
- No, next Thursday.
- Yok, haftaya perşembe.
But you come back on Thursday at 9 : 00 a.m. for interview.
Perşembe sabah 9'da görüşmeye gelebilir misiniz?
I'll bell you Thursday, Chelle.
I'll bell you Thursday, Chelle.
Thursday is Pizza Hut.
Perşembe Pizza Hut.
- It's Thursday.
- Bu akşam?