Tickles traduction Turc
552 traduction parallèle
Shave Uncle Se-jin... That tickles.
Tıraş olmalısın Se-jin amca gıdıklanıyorum.
That tickles!
Gıdıklama.
That tickles!
Gıdıklıyor!
And this weekly return tickles me more.
Bu haftaki kazanç da hoşuma gitti.
Ooh! That tickles.
Gıdıklıyor.
We're married eight years, and she still tickles me pink.
Sekiz yıldır evliyiz, hala içimi gıcıklıyor.
She tickles! [Giggles]
Gıdıklıyor!
That tickles!
Gıdıklanıyorum!
It tickles.
Gıdıklanıyorum.
How many years has it been since I said,'Oh, it tickles'?
Bir içkinin beni heyecanlandırdığını söylemeyeli kaç yıl oldu.
That tickles!
BayıIdım!
It tickles. It does?
Öyle mi?
But, Nan, the grass tickles my toes and makes me think.
Ama Nan, çimenler ayak parmaklarımı gıdıklıyor ve beni düşünmeye sevkediyor.
It tickles all over.
Her yerimi karıncalandırıyor.
Grape vineyards, huge barrels aging forever... poor little old monks running around testing it... just so some woman in Oklahoma can say it tickles her nose.
Büyük üzüm bağları, yıllanan fıçılar, tadına bakan rahipler, Oklahoma'daki bir kadın kafayı bulmak için!
Let ´ s see if it tickles him.
Gıdıklanıyor mu, görelim.
- Tickles.
- Gıdıklıyor.
That tickles, ma'am. That tickles. That's because I hit a very sensitive nerve that... ( CLEARING THROAT )
Alisha, Eyalet Sosyal Hizmetler şefi.
She's shy, but the idea tickles her.
Utangaçtır ama bu fikir hoşuna gitti.
- It tickles.
- Gıdıklanıyor.
It tickles.
İnsanı gıdıklıyor.
It tickles.
Eğlendiriyor.
That tickles.
Gıdıklandım.
That tickles.
Gıdıklanıyorum.
It tickles.
Gıdıklandım.
That tickles!
Gıdıklanıyorum.
You'll never know what tickles me pink pink pink
# İçimi neyin ufak ufak gıcıkladığını Hiçbir zaman bilemeyeceksin #
- It tickles.
- Gıdıklıyor.
That tickles, silly.
Gıdıklanıyorum sersem.
We'll take a little thing that tickles a bit and then hop, hop.
Hastanede tek bir gün, alıp şöyle yapacaklar, ve sonra da gıdıklanacak... ondan sonra da aynı bir havlu gibi, bu kadar.
Ginger ale, ginger pop, ginger beer, beer bubbles bubble cola, double cola, double-bubble burp-a-cola that carbonated stuff that tickles your nose.
Zencefil suyu, zencefil kökü, zencefil birası, bira köpüğü köpüklü kola, çifte kola, çift köpüklü geğirtici kola bu karbonatlı şeyler burnunuzu gıdıklayabilir.
That tickles.
O gıdıklamalar.
That tickles.
Sahiden de çok komiksin.
It tickles
Gıdıklanıyorum.
Well, if that tickles your fancy.
- Peki madem seni eğlendiriyor.
Sometimes it tickles, but sometimes they get stuck.
Bazen gıdıklar ama bazen de sıkışıp kalırlar.
I see my little collection of coins tickles your interest.
Size para kolleksiyonu mu göstermekten şeref duyarım.
But it tickles.
Ama batıyor.
- lt tickles.
- Gıdıklıyor.
Don't, it tickles!
- Yapma gıdıklanıyorum.
It tickles!
Gıdıklanıyorum!
No, it tickles.
Yapma gıdıklanıyorum.
- It tickles.
- Gıdıklandım.
Oh, when one gets hold of the ball, and... tickles it along...
Biri topu kapıp da topu sürer ya...
That tickles.
Bu gıdıklıyor.
Let me know if this tickles.
Gıdıklanırsan söyle.
It tickles.
Gıdıklanıyor.
You usually like it when it tickles.
Gıdıklandığı zaman genellikle hoşuna gider.
It tickles!
Gıdıklanıyorum.
It tickles!
Rahat dur, gıdıklanıyorum!
Stop, that tickles.
Yardım et.