To london traduction Turc
5,188 traduction parallèle
Identify the 10 most heavily-armed drones closest to London, and Naveed will take over the piloting.
Londra'ya en yakındaki en ağır silahlı 10 İHA'yı belirle. Sonra Naveed devralıp pilotluk yapacak.
As most of you are already aware, we received notice of an imminent terrorist threat to London a short while ago.
Pek çoğunuzun zaten bildiği üzere, kısa süre önce Londra'ya karşı bir terörist tehdidi bilgisi aldık.
She pulled the sixth one out of a dive, now it's headed back to London.
Altıncıyı dalmaktan kurtardı, şimdi Londra'ya doğru yol alıyor.
Jimmy, come on, man, the guy's got a red-eye to London.
Jimmy, hadi dostum, adamın Londra'ya gece uçuşu var.
I invited them to London with the promise that the cuisine here is... Excellent.
Onları buraya davet etmemin sebebi buradaki yemeklerin mükemmel olmasıydı.
Yeah, when I go back to London.
Evet. Londra'ya geri gidince.
But listen, when you get back to London, let's talk about this face to face.
Ama Londra'ya dönünce bunu yüz yüze konuşalım.
Listen, next Friday, I'm taking a few graduates of merit to London to attend a talk by the mathematician Roger Penrose.
Dinle, gelecek cuma birkaç başarılı mezunu Londra'ya götüreceğim. Matematikçi Roger Penrose'un konuşmasını dinleyeceğiz.
The train now departing from platform three is the nine-seventeen service to London King's Cross.
3 numaralı peronda Londra King's Cross istasyonuna giden 9. 17 treni kalkmak üzeredir.
After my mother was killed, Papa decided to bring the family to London.
Annem öldürüldükten sonra babam aileyi Londra'ya getirmeye karar verdi.
Have you ever been to London Zoo?
Londra Hayvanat Bahçesi'ne gittin mi hiç?
Pass it on to London, then.
Londra'ya gönder öyleyse.
You really think there could be something to London?
Gerçekten Londra'dan bir şey çıkar mı sence?
My wife had taken a pupil up to London for her Grade-something at the Royal College.
Karım bir öğrenciyi Londraya Kraliyet Kolejine bir şey için götürmüştü.
They brought him back to London for something...
Babanı bir şey için Londra'ya getirdiler.
You have any idea what that could do to a city like London?
Bunun Londra gibi bir şehre neler yapabileceğinin farkında mısın?
Tanner's about to arrive at the U.S. embassy in London, where the handover will take place.
Tanner, Londra'daki Amerikan elçiliğine varmak üzere, onu orada teslim edecekler.
Tanner's about to arrive at the U.S. embassy in London, where the handover will lake place.
Tanner, Londra'daki Amerikan elçiliğine varmak üzere, onu orada teslim edecekler.
We're still trying to get a complete picture, but you gave me specific instructions to keep Bauer's presence here in London a secret.
Hâlâ olup biteni tam olarak anlamaya çalışıyoruz ama siz bana Bauer'in buradaki, Londra'daki varlığını gizli tutmam için kesin talimat vermiştiniz.
Look, when Bauer cornered me in the tower block, he said that he was in London to stop an attack on President Heller.
Bak, Bauer beni kulede sıkıştırdığında Başkan Heller'a karşı bir saldırıyı durdurmak için Londra'ya geldiğini söyledi.
Unless President Heller surrenders himself to me in three hours at a place of my choosing, thousands of people in London will die in his stead.
Eğer Başkan Heller üç saat içinde belirlediğim yerde bana teslim olmazsa Londra'da binlerce kişi onun yerine ölecek.
If Naveed had planned to take his sister out of London, then he must have told her about our operation. No, no.
Eğer Naveed kız kardeşini Londra'dan götürmeyi planladıysa o zaman kıza operasyonumuzdan bahsetmiş olmalı.
Surely you can't say it's because a half dozen stealth drones are soon to be over London and under terrorist control.
Elbette söyleyemezsiniz çünkü yarım düzine görünmez İHA yakında Londra semalarında ve terörist kontrolünde olacak.
I'm actually the one who suggested we spend some time out of London, just to clear our heads.
Londra dışında vakit geçirmeyi öneren de bendim zaten. Kafamızı boşaltırız diye.
I need to narrow it down, but the phones somewhere in South London.
Alanı daha daraltmam gerek ama telefon Güney Londra'da bir yerde.
Unlike my enemies, I care for the lives of innocents, but unless President Heller surrenders himself to me in three hours at a place of my choosing, thousands of people in London will die in his stead.
Düşmanlarımın aksine ben masumların canlarına değer veririm. Ama Başkan Heller üç saat içinde belirlediğim yerde bana teslim olmazsa Londra'da binlerce kişi onun yerine ölecek.
We now believe that they're under the control of Margot Al-Harazi, who intends to use them against targets in London.
Onların şu an Margot Al-Harazi'nin kontrolünde olduğunu düşünüyoruz. Kendisi bunları Londra'daki hedefler üzerinde kullanmak niyetinde.
But unless President Heller surrenders himself to me, thousands of people in London will die in his stead.
Eğer Başkan Heller bana teslim olmazsa Londra'da binlerce kişi onun yerine ölecek.
If Naveed had planned to take his sister out of London, then he must have told her about our operation.
Eğer Naveed kız kardeşini Londra'dan götürmeyi planladıysa o zaman kıza operasyonumuzdan bahsetmiş olmalı.
She told Mum that we had to get out of London.
Anneme Londra'dan gitmemiz gerektiğini söyledi.
But she said that before the situation went south, Simone was urging them to get out of London.
Margot'yu tanımıyor ama dedi ki işler raydan çıkmadan önce Simone onları Londra'dan gitmeye zorluyormuş.
She said Simone was warning them to get out of London?
Dedi ki Simone onları Londra'dan gitmeleri için uyarıyormuş.
She told us that you tried to get her and her mother to leave London.
Onu ve annesini Londra'dan yollamaya çalıştığını söyledi bize.
Once she gets me, she'll no longer have a reason to destroy half of London...
Beni ele geçirince, Londra'nın yarısını havaya uçurmak için bir sebebi kalmayacak.
Despite the Prime Minister's advice to stay indoors, an unprecedented number of people are queuing for trains out of London.
Başbakanın, içeride kalın tavsiyesine rağmen eşi benzeri görülmemiş miktarda insan Londra dışına çıkan trenler için kuyruk bekliyor.
I've narrowed down the location to somewhere in East London.
Konumu Londra'nın doğusu olarak daralttım.
I mean, I put on a concert at the London Meltdown with Nina Simone, and before she went on, she called me to her room, and she was sitting there in this chair, and she was like the nastiest woman.
Londra Meltdown'da Nina Simone'la bir konser düzenledim. Sahneye çıkmadan önce beni odasına çağırdı. Bir koltukta oturuyordu, çok huysuz bir kadına benziyordu.
Oh, we're going to sweep across London, root out every one of the swine, and butcher them in their lairs.
Londra'yı baştan aşağı tarayacağız her şerefsizin kökünü kurutacağız ve onlar yuvalarında katleteceğiz.
Tonight, the citizens of London will have a historic opportunity to see for themselves the wonder of clean, wireless electricity.
Londra sakinleri bu akşam temiz, kablosuz elektrik mucizesini kendi gözleriyle görmek gibi tarihi bir fırsata kavuşacaklar.
Eight months ago I arrived in London to engage the world's leading scientific minds, men who had a vision of the future. Men determined, like me, to see that vision become a reality to the benefit of all mankind.
Sekiz ay önce, dünyanın önde gelen benim gibi azimli, geleceği görebilen bilimsel zekalarını işe almak ve görülen geleceğin tüm insanlığın yararına gerçeğe dönüşmesi için Londra'ya geldim.
Well, I'm looking forward to getting out of London.
Londra'dan gitmeyi dört gözle bekliyorum.
Mm, jellied eels - the finest London has to offer.
Yılan balığı çorbası - Londra'nın güzellikleri.
You're smacked off your tits in a central London hotel trying to get your life together.
Londra'nın merkezindeki bir otelde yüzüstü yatıp hayatını toparlamaya çalışıyordun.
A big, fucking diamond that used to be on display in the Tower of London...
Londra Kulesi'nde sergi için kullanılan büyük bir lanet elmas...
To the most mysterious thing in London, Miss Vanessa Ives.
- Londrada'ki en gizemli şeye. Bayan Vanessa Ives'a.
To the most mysterious thing in London...
Londrada'ki en gizemli şeye.
This used to be the most feared pub in London, and now... It looks like a badly decorated job center.
Eskiden burası Londra'nın en çok korkulan barıydı..... şimdi ise kötü dekore edilmiş bir iş bulma kurumu gibi.
My knowledge of the Japanese took me to London where I oversaw the quadrilateral international.
[Amerikan Kahramanı Okajaba'yı tek başına aldı! ]
After the war, I stayed in London and tried hard to forget Cynthia.
Savaştan sonra Londra'da kaldım ve Cynthia'yı unutmak için çok çabaladım.
So, these aliens decide to invade Earth, and to show they mean business, what they do is, first, they destroy London, then New York, and then they land, right on the Green Line between Israel and the West Bank.
Bu uzaylılar yeryüzünü işgal etmeye karar veriyorlar ve ticareti kastettiklerini göstermek için yaptıkları şey, ilk olarak Londra ve New York'u yerle bir etmek ve sonra da İsrail ve Batı Şeria arasındaki Yeşil Sınır'a iniyorlar.
And to show they mean business, what they do is first they destroy London and New York and Paris, and then they land... .. right on the Green Line between Israel and the West Bank.
Ve ticareti kastettiklerini göstermek için yaptıkları şey ilk olarak Londra, New York ve Paris'i yerle bir etmek ve sonra da İsrail ve Batı Şeria arasındaki Yeşil Sınır'a iniyorlar.