To sell traduction Turc
12,977 traduction parallèle
She was trying to sell something and she wanted a guarantee that the buyer wouldn't reveal the nature of the transaction.
Bir şey satmak istiyordu ve alıcının alışveriş kaynağını gizli tutması garantisi istiyordu.
One of Abby Campbell's ex-spouses seems to think she was trying to sell something that she had stolen.
Abby Campbell'in eski eşlerinden birisi, onun çaldığı bir şeyi satmaya çalıştığını düşünüyor gibi.
Santos was never going to sell.
Santos hiçbir zaman satmayacaktı.
And their terrorist M.O. of choice is car bombs and blowing up Santos doesn't want to sell government buildings.
Terör yöntemleri de bombalı araçlarla devlet binalarını patlatmak.
This man never wanted to sell Binetex.
- Bu adam Binetex'i satmayı istemiyor.
They expect to sell out soon.
Yakın zamanda satışa çıkması bekleniyor.
They're just an inspired marketing device to sell popcorn.
Onlar sadece patlamış mısır satmak için bir satışçıdır.
I'm sorry, Mr. Towne, my husband and I aren't looking to sell.
- Kusura bakmayın Bay Towne, satmayacağız.
You got a whole news building across the street to sell to.
Senin kurabiyeleri satman için koca bir sokağın vardı zaten.
I don't know who made you Latino police, Amy, but I'm just trying to sell salsa.
Seni kim Latin polisi yaptı bilmiyorum ama, ben sadece salsa satmaya çalışıyorum Amy.
I get it. You don't want to sell out.
Kendini paraya satmak istemiyorsun.
I reckon that he might have some friends who would know where to sell a hot rolls in a hurry.
Lüks arabaların hızlıca nerede satıldığını bilen birkaç arkadaşı olabilir.
- I know, but try. Your Honor, Mr. Roland Hlavin was caught manufacturing GHB with the intent to sell, and Mr. Pierre-Paul was caught selling it.
Sayın Yargıç, Bay Robert Hlavin GHB satma amacıyla, üretimini yaparken yakalandı,... Bay Pierre Paul ise satarken yakalandı.
A cruise ship is a good place to sell drugs.
Gemi gezileri uyuştucu satmak için iyi yer.
That's the one that refused to sell me cupcakes.
Şurdaki bana cupcake satmak istemedi.
I mean, not to sell the boss short - I just kind of thought she...
Patronu aşağılamak gibi olmasın da ben onun hep daha şey...
Well, at least I'm trying to sell.
En azından satmaya çalışıyorum.
He wants me to sell my sauce at the Farmers'Market, but I am not interested.
Sosumu pazarda satmamı istiyor ama ben istemiyorum.
I have some sauce to sell.
Satacak soslarım var benim!
Enough to be considered intent to sell.
Ticareti yapılıyor sayılabilecek kadar bir miktar.
Henri's likely using the same contacts to sell the oxy in Battle Creek, and this map shows all the highways and the back roads you could use to get there.
Henri muhtemelen oksikodonu satmak için Battle Creek'teki aynı bağlantılarını kullanıyor ve bu haritada oraya gitmek için gereken tüm otoyol ve kestirmeler var.
Didn't your father used to sell used cars at his garage?
Baban bu garajda eskiden ikinci el araba satmıyor muydu?
And sometime around the time you talked to Investigator Dedering on the occasion we just described, were you trying to sell one of the Dassey boys'.22s to a man named Jay Mathis at work?
Peki bu bahsettiğimiz olayla ilgili Dedektif Dedering'le konuştuğunuz sıralarda Dassey kardeşlerin 22 kalibrelik silahını iş yerinden Jay Mathis diye birisine satmaya çalışıyor muydunuz?
- So we decided to sell you to the Army.
- Yani orduya yazdırmaya karar verdik.
Well, Mr. Joyner, your sleepover buddy, Robert Wheirdicht, AKA Bob Stone, AKA Bob Golden, AKA Bob Jet, is wanted for murder and treason and is presently in possession of highly classified state secrets which he intends to sell to our enemies.
Pekala, Bay Joyner sizin uyuyan arkadaşınız, Robert Wheirdicht Namı diğer Bob Stone, Namı diğer Bob Altın, Namı diğer Bob Jet cinayetten, vatana ihanetten ve çok gizli devlet bilgilerini ele geçirerek bunları düşmanlarımıza satmaya çalışmaktan dolayı aranıyor.
This man is a CIA agent, and he's trying to sell you bogus plans.
Bu adam bir CIA ajanı ve sana sahtesini satmak istiyor.
- It's just to sell more books.
- Daha fazla satmak için.
- Then do your damn job and sell it to her.
- O zaman işini yap ve bunu ona sat.
Then sell it to rival corporations.
Sonra da rakip şirketlere satıyorlar.
The point of these therapy sessions is to get information that they can use or sell.
Bu terapi seanslarının amacı kullanacak ya da satacak bilgi elde etmek.
All right, we have a new mission... to find where our suspect might sell a high-end Rolls-Royce.
Pekala, yenib ir görevimiz var... şüphelimizin lüks Rolls-Royce'unu nerede satabileceğini öğreneceğiz.
Sell it to every hostile government in the world.
Dünyadaki her düşman ülkeye de satarlar.
Well, you see, we found evidence of a rug similar to the one you sell here in this location.
Anlayacağın üzere burada sattığın kilimlere benzer bir kilimde bazı deliller bulduk.
Male 28 and 29, intent to manufacture and sell.
- Erkek, 28 ve 29, üretim ve satışa teşebbüs.
Your Honor, once again, the Federal Analogue Act makes it illegal to produce or sell any drug that is only a few molecules away from a controlled substance.
Sayın Yargıç, bir kez daha, Federal Benzerlik Yasası kontrole tabi maddeden yalnızca birkaç molekül farklı olan bir ilacın üretiminin ve satışının da yasadışı olduğunu söyler.
I'm putting everything on the line to help you... my badge, what's left of my rep... and you go off and sell it to some stranger?
Sana yardım etmek için her şeyimi riske ediyorum rozetim, geriye kalan itibarım. Gidip yabancının birine güveniyorsun?
You wanna sell to the highest bidder?
- Yani?
- You heard Annalise. - I can't sell out my sister without at least giving her a chance to explain.
- Açıklama şansı tanımadan kardeşimi satamam.
who'd you sell it to?
Kime sattın?
It's just a small order to see how they sell, but it's a start.
Satış miktarını görmek için küçük bir sipariş aldılar, ama bu bir başlangıç.
And you have the nerve to sit here and not hire this man to hand out leis and sell VCRs? !
Sense burada oturmuş, süs dağıtması ve videokaset kaydedicisi satması için işe almamaya cüret ediyorsun.
They were trying to smuggle it into Ibiza, sell some, party with the rest.
Ibiza'ya sokmaya çalışıyorlardı, birazını satıp geri kalanıyla parti vereceklerdi.
Anyone going after that much firepower is either gonna sell it... or looking to start a war.
O kadar silah isteyen biri ya satacak, ya da savaş başlatacak demektir.
If I'm gonna sell this, though, I got to go all in.
Öğrenci olacaksam, her şeyimle olacağım.
Look... all I wanted to do was sell to my friends.
Bakın... Ben sadece arkadaşlarıma satmak istiyordum.
I'm going to cut you up and sell your pieces!
Seni doğrayacağım! Lime lime edeceğim!
Then I have to go get some shitty job at the airport or sell my body at the bus station.
Sonra da ya havalimanında boktan bir iş bulacağım ya da otobüs terminalinde, vücudumu satacağım.
You want me to go sell my body on the street?
Orospuluk mu yapayım?
I'm beginning to think I'm past my sexual sell by date.
Seksilik tarihimin geçtiğimi düşünüyorum.
stole the encryption keys to the entire US spy satellite program which he's gonna sell to a buyer from that auction site on your computer last night.
Geçen gece senin bilgisayarında gördüğümüz açık arttırma sayfasıda bunları satmak içindi.
I roped your husband into helping me track down a traitor, who was gonna sell military state secrets to a terrorist.
Bir hainin izini sürerken bana yardım etmesi için kocanızı yanımda sürükledim. O kişi askeri sırları teröristlere satacaktı.
sell 187
seller 51
selling 53
sell it 105
sell me 18
sell the house 19
sellers 19
selling author 27
to see you 75
to see me 34
seller 51
selling 53
sell it 105
sell me 18
sell the house 19
sellers 19
selling author 27
to see you 75
to see me 34