English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ T ] / Torn

Torn traduction Turc

3,348 traduction parallèle
Something torn from your heart.
Kalbinden bir şey yırtılıp alınmış.
He fought everyone to keep them together, but the minute they went through those gates, they were torn apart.
Bir arada kalmak için herkesle mücadele etti, ama kapıdan çıktıkları anda, paramparça oldular.
I was a little boy when I was torn away from my home and brought here.
Ben de evimden alınıp buraya getirildiğimde küçük bir çocuktum.
Now, was torn from her throat, or from her killer's?
Haç, kurbanın kendi boynundan mı yoksa katilin boynundan mı koparılmış?
Living in a war-torn country can put an enormous amount of strain on the lumbar region.
Savaşın parçaladığı bir kasabada yaşamak, orta dünya bölgesinde büyük ölçüde gerginliğe sebep olabilir.
Her jeans are torn.
Kotu yırtılmış.
- I mean, it's torn down now, but it would have been standing at the time.
- Demek istediğim, şimdi yıkılmış, fakat o zamanlar hala duruyordu.
Vomiting must have torn the lining.
Kusma kopmaya neden olmuş olmalı.
And not buy into get-rich-quick schemes that profit from war-torn countries?
Ve de savaştan zarar görmüş ülkelerden alım satım yapıp kâr elde etmeyeceksin.
Well, it's a torn playing card.
Maça kızı.
Megan could have gone to a previous night's show, stepped on a torn piece of playing card, and tracked it home with her.
Megan bir gece önceki şova gitmiş yırtılmış bir iskambil kağıdına basmış ve eve kadar taşımış olabilir.
You know, we found a torn bit of a playing card at the crime scene.
Biliyorsun, suç mahalinde yırtılmış bir iskambil kağıdı parçası bulduk.
He also said that the floorboards in the sheds had been torn up, ceilings pulled down, walls opened up, like someone was looking for something, which does fall under the Marshals'purview, recovering ill-gotten gains.
Ayrıca sanki biri bir şey arıyormuş gibi barakaların zeminlerinin parçalandığını tavanların söküldüğünü, duvarların yıkıldığını söyledi ki bunlar federal şeriflerin yetki alanına giriyor. Haksız kazanç elde etmek.
Thing was torn to shreds.
Üniforma paramparçaydı.
- You didn't see how torn up he was. - Uh, no, that's because
Adamın ne kadar üzgün olduğunu görmedin.
Four friends, torn apart by tragedy, would now start the long journey back to forgiveness.
Bir trajediyle birbirlerinden ayrılan dört arkadaş artık olayları unutma yolundaki uzun yolculuklarına başlayabilirlerdi.
He-he was all torn up when I told him she was dead.
Onun öldüğünü söylediğimde tamamen yıkıldı.
Soon Troy and Abed will be torn asunder, and an unencumbered Troy will turn to his destiny...
Yakında Troy ve Abed birbirine girecek, ve Troy, kaderini değiştiriecek...
The body would be more torn up.
Vücut daha fazla hasar görürdü.
It is a hard thing, to have a father torn from breast.
İnsanın göğsünden babasının söküp alınması zor şey.
One torn by my own foolish hands.
Kendi akılsız ellerimin açtığı o açığı.
We should not have torn our forces.
Güçlerimizi hiç ayırmamalıydık.
I have not taken food nor rest since you were torn from them.
Sen onlardan ayrılana kadar ne yemek ne de uyku yüzü görmedim.
Even the mighty Gaul saw his heart wither, when it was torn naevia forever from her arms.
Aziz Galyalı bile Naevia sonsuza dek kollarından koparılınca sararıp soldu.
They tore it up, torn up into a million pieces. - Man.
Parçalandılar, milyon parçaya hem de.
Her upper lip is torn off.
Üstü dudağı kopmuş.
Ah. Torn between two worlds, are we?
Bu iki dünya arasında farklılıklar var değil mi?
I mean, what do you test for - when you have torn ligaments anyway? - Hmm.
Yırtık bağlar için neden test istersiniz ki?
There she was with one shoe in her hand, her tights torn.
Orada öyle duruyordu, elinde bir ayakkabı, çorabı yırtılmış.
From our submarine, we have watched as the fabric of trust between government and its people has been torn.
Denizaltımızdan, hükümet ile halkının arasındaki güvenin yıkılışını izledik.
- No! - You're torn up about it.
- Çok mu üzüldün?
Vera Burr had her scalp torn off.
Vera Burr'ün kafa derisi yüzüldü.
And if that son of a bitch gets torn apart by a bear limb to limb, I will watch that movie.
- Ve bu kaltağın oğlu bir ayı tarafından lime lime parçalandıysa, ben bu filmi izleyeceğim.
Millicent Gergich has literally torn my heart from my body, and replaced it with a thick slab of sadness. I may never smile again.
Millicent Gergich kesinlikle kalbimi bedenimden kopardı ve onun yerine mutsuzluğun kalın dilimlerini koydu.
Except... none of the wrapping paper on these presents was torn.
Bunun dışında, hiçbir hediyenin üzerindeki amblaj kağıdı yırtılmamıştı.
Even if your clothes weren't torn, Would you really want to parade in front of the soldiers?
Elbisen yırtılmamış olsaydı, askerlerin önünde yürüyüş yapmayı mı düşünüyordun?
Anything that turns blue has been bought up, remodeled, torn down or rebuilt.
Her şey maviye döndü, satın alınmış, biçimi değiştirilmiş başaşağı edilmiş veya yeniden inşa edilmiş.
We found a torn condom wrapper in her horse's stall.
Atının ahırında yırtık bir kondom paketi bulduk.
Hanna's still really torn up over Caleb, so we were all gonna get together tonight to try and cheer her up.
Hanna, Caleb'tan ayrıldığı için hala paramparça o yüzden bu akşam bir araya gelip onu neşelendirmeye çalışacağız.
- It was torn off.
- Koparılmış.
Amon has torn down the tyrannical bending government!
Amon bükücülerin zorba hükümetini düşürdü.
This is how a desperate man acts, torn by love.
Bunlar aşk yüzünden umutsuzluğa düşmüş bir adamın hareketleri.
Imagine my soul torn apart at night!
Geceler boyu ruhumun parçalandığını hayal et!
According to the complaint, she's been examined and found to be torn and bruised.
Şikayet doğrultusunda kız muayene edilmiş ve vücudunda yara ve morluklara rastlanmış.
At least, I think that's him, he's torn up pretty bad.
En azından o olduğunu düşünüyorum, fena hâlde çünkü.
It's very good it's been torn down.
Yıkılması çok iyi bir şey.
This whole city should be torn down and rebuilt.
Tüm şehri yıkıp yeniden inşa edecekler.
The room with the blood and the clothes torn up, thrown all over the place.
Hani şu etrafta kan lekeleri ve dağılmış kıyafetlerle dolu odan mı?
They've all been torn down.
Hepsi yerle bir oldu ki.
Torn...
Söylediği gibi değil,...
I had been unjustly torn from my lofty perch.
Ben suçsuz yere yırtılmıştım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]