Traces traduction Turc
2,683 traduction parallèle
You found a dead body, probably a prostitute. Traces of the pizza under her fingernails, which were sent to you in an envelope.
Zarfla gönderilen tırnaklardaki pizza izinden bir ceset buldunuz, muhtemelen bir fahişe.
Trauma to the back of the head and traces of foam in her mouth.
Başının arkasında travma ve ağzında köpük izleri var.
Traces of arsenic and lead.
Arsenik ve kurşun kalıntıları var.
No mistakes, no traces.
Hata yok, iz yok.
No tracks, no traces.
İz yok, ipucu yok.
They all had traces of antifreeze.
Hepsinde antifiriz kalıntısı vardı.
Strange that no traces were found.
Hiçbir iz bulunmamış olsa da.
Well, that depends on what someone would leave traces.
Pekâlâ, herhangi birinin yukarı çekmeye çalışıp çalışmadığına bağlı.
Hey, guys, those threats against Riyaz? You were right ; the I.P. address traces back to Davis's group home.
Beyler, Riyaz'a gelen tehdit postaları vardı ya doğru tahmin ettiniz adreslerin hepsi de, Davis'in kaldığı merkeze ait.
We found no traces of it on his skin.
Derisinde izine rastlamadık.
Traces of ether were found in Elmo Vidivic's lungs.
Elmo Vidivic'in akciğerinde eter kalıntıları bulunmuş.
I thought you said there were traces of concrete.
Biliyordum sen beton parçası izleri gördüğünü söylemiştin.
It must be detecting traces of the source blood in our DNA.
DNA'mızdan kaynak kanın izlerini tespit ediyor olmalı.
And it would leave fluorosulfuric traces in Parrish's body, and there were none in his blood test. - Oh.
Ve bu Parrish'in bedeninde fluosülfirik izler bırakmalıydı, ama kan testinde buna rastlanmadı.
Yes there was ; traces of it anyway... whatever it was it just felt wrong.
Evet vardı, bir kısmı görünüyordu artık her neyse yanlış görünüyordu.
Still, I want you two to go to the ME's office, find out if the autopsy report of Lawford shows any traces of fentanyl.
- İkiniz adli tabibin ofisine gidip Lawford'un otopsisinde fetanile rastlanıp ratlanmadığına bakın.
Maestro, we have no traces of a kidnapping or forced disappearance.
Maestro, kaçırılma ya da zorla alıkonmaya ilişkin bir bulgumuz yok.
There are traces of gun powder on Malhotra's fingers. If he shot himself while seated here... then the direction of the bullet and... the pistol landing on the floor are consistent.
Barutun içinde Malhotranın parmak izleri var... o kendini bu masada vuruyorsa merminin yönü nasıl bu kadar beynine isabet ediyor.
Fossils, not of the animals themselves, but traces that only revealed themselves after dark.
Fosiller hayvanların kendileri değildirler ancak izleri kendilerini hava karardıktan sonra sergilerler.
Well, traces lead to disposable phones.
- Tek kullanımlık telefonlar.
We pulled blood and hair traces from the tire iron in your car.
Arabandaki levye üzerinde kan ve saç testi yaptık.
And we have traces of your hair loss treatment in the woods, exactly where the shot was taken that killed Julie.
Ve ormanda Julie'yi vurduğun yerde saç tedavinin izlerini bulduk, tam atışın yapıldığı yerde.
First there are traces of a chelator, disodium ethanoldiglycinate, typically found in commercial floor cleaners.
İlk önce bir kıskaç izi disodyum ethanoldiglisinat ticari zemin temizleyicilerinde bulunur.
What do you want to bet we find traces of PETN that match our bomb?
Bizim bombayla bunların eşleşeceğine iddaya varım.
There are no traces in the parking garage.
Parkta hiçbir ipucu bulamadık.
There are small traces of its vapor in the atmosphere, but atmospheric methanol is easily oxidized by sunlight.
Atmosferde küçük ölçüde metanol buharı vardır, ama atmosferdeki metanol güneş ışığıyla kolayca oksitlenir.
Scrubbed, no traces.
Temiz, hiç iz yok.
Noticed traces of grease and motor oil under his fingernails.
Tırnak aralarında makine ve motor yağına rastladım.
Also found traces of iodine-131.
Ayrıca iyot 131'e de rastlanmış.
Poop on a plate would be good, because at least there'd be traces of my food still in there.
Tabakta duran bir kıç iyi olurdu, çünkü en azından yediklerimin artıkları hala orada olurdu.
We found UV markers and traces of pepper spray on Tomlin's face.
Tomlin'in de yüzünde biber spreyi ve ültraviyole işaretçi izi bulunmuş.
I have traces of your sweat enhancer and DNA all over Craig Tomlin's shirt.
Isıtıcı kremin ve DNA örneğin Craig Tomlin'in üzerine bulaşmıştı.
But that was enough to call me back and I got to work releasing the malware, destroying hard copies, removing all traces of the word, using Retcon.
Ama beni geri getirtmek için yeterliydi ben de işe zararlı yazılımı yayarak başladım kopyaları yok ederek, o sözcüğe ait tüm izleri yok ederek Retcon kullanarak.
When I finally lost all traces of civilization.
Medeniyetten eser yoktu.
And I suppose we're looking for traces of blood, sir?
- Sanırım kan izleri arıyoruz.
Now, if any chemical traces of blood remain the solution will react with the iron in the haemoglobin.
Kimyasal kan izi kaldıysa çözelti hemoglobindeki demire tepki verecek.
30 years of dictatorship leaves traces.
30 senelik diktatörlük bazı izler bırakıyor.
On those tires are traces of the murder location.
Bu lastiklerde olay yerinin izleri var.
Found traces of microorganisms, which I sent to the lab for processing.
Bazı mikroorganizma izlerine rastladım ve incelenmesi için laboratuara gönderdim.
Traces of scorpion intestinal tract were in the tread pattern we lifted from the toilet seat.
Klozet oturağından aldığımız ayakkabı izinde akrebin bağırsak kalıntısını bulduk.
Dime bag... traces of heroin.
Küçük bir torba ve içinde de eroin kalıntısı var.
- Regarding traces of the perpetrator.
- Failin izlerine baktığımızda.
Yes, Elin found traces of all five, we have identified.
Biliyoruz, Elin beşinin izini buldu. Kimliklerini tespit ettik.
Without fingerprints, Daniel Börjesson leaves no traces.
Parmak izi yok, Daniel Börjesson iz bırakmıyor.
There were no traces of semen on the girls'bodies or undergarments.
Kızların vücudunda veya iç çamaşırlarında hiç meni izi yok.
- The technicians have secured DNA traces.
- Teknisyenlerimiz DNA izlerini buldular.
They have secured the blood traces.
Kan izlerini de buldular.
There were traces of two more men on the jacket.
Ceketinde iki erkeğinkinden daha fazla iz vardı.
There's 30 bags total, only two with blood traces.
Toplamda 30 tane çimento torbası var, yalnızca iki tanesinde kan var.
Well, you can add traces of cement to your list.
Listene çimento izlerini ekleyebilirsin.
Can you explain why traces of concrete were also found in your boat?
Niçin teknenizde çimento izleri olduğunu açıklar mısınız? - Hayır.