Track it traduction Turc
2,647 traduction parallèle
So the trick is to track it down, while I'm at the store.
Şimdi de, ben marketteyken onun yerini bulmalısın.
I'm still trying to track it back to the exact weapon it was fired from.
Hala nasıl bir silahtan ateşlendiğini bulmaya çalışıyorum.
Get ready to track it.
Takip etmeye hazır ol.
I need to track it, but can't bring up a map on the suit.
İzini sürmem lazım ama kıyafetimdeki haritayı açamıyorum.
Can you track it?
Takip edebilir misin?
Can't track it, but we can listen in.
Takip edemem, ama sesini duyabiliriz.
You know, if there's no signal, you're not going to be able to track it.
Biliyorsun, sinyal yoksa takip edemezsin.
Well, it looks to be an extremely wide, V-shaped wound track, meaning whatever did this, is some sort of wide-angle tool that comes to a sharp point.
Çok geniş, V şeklinde bir yaralanma görünüyor yani buna neden olan şey ucu keskin olan geniş açılı bir alet.
'The location for this challenge was the Nardo test track,'a banked 8-mile circle of tarmac so vast it can be seen clearly from space.
Bu karşılaşma için 12 km geniş asfaltla kaplı, bu nedenle uzaydan rahatça görünebilen Nardo test pistindeyiz.
I do have quite a lot of respect for the Midget doing this, because... Well, the last time he tried to go fast on a test track, it didn't go well.
Midget'e bunu sağladığı için teşekkür etmem gerekiyor, çünkü deneme pistindeki son hızlı gitme denemesinde başarısız olmuştu.
Because I have to say, as you go past the pits, the track is not straight, it's a curve, and you daren't lift off, because the crews, they can hear the engine note change, so you have to keep your foot hard down.
Çünkü söylemem gerekir ki, pitlerde geçmişe baktığınızda, pist düz değil bir eğri şeklinde ve ekiptekilerden dolayı kalkışa cesaret edemezdiniz çünkü motorun değişimlerini duyabilirler, bu yüzden gaza sonuna kadar basmalısınız.
It's a little hard to keep track of everything with so much on my plate.
Yapacak o kadar çok şey varken, olanları takip etmek biraz zor oluyor.
I can't help that it keeps track.
Saymadan duramıyorum.
It appears your partner only joined NCIS to track down those she believes are responsible for his death.
Görünüşe göre ortağın, babasının ölümünden sorumlu olanları bulmak için NCIS'e katılmış.
But I think it's more than time I got my life back on track.
Ama sanırım, hayatımı tekrar yoluna sokmak için zamandan daha fazlasına ihtiyacım var.
Can't track it.
Hadi ama düşünün!
Things get back on track and before you know it we're married and living in Provence.
Her şey rayına oturur ve bir bakmışsınız evlenmiş, Provence'de oturuyoruz.
And now, we must find out how fast it goes round our track, and that means handing it over to our tame racing driver.
Ve şimdi de pistimizde ne kadar hızlı döndüğü öğrenme zamanı ve bu da demek oluyor ki onu uysal yarışçımıza veriyoruz.
Is it the Maya, or is it the atomic clock? NEWMAN : The sophisticated way the Maya track time is... is incredible, even by today's standards.
Maya'ların zaman çizelgesi, günümüz için bile oldukça karmaşık.
So in junior high, I joined the track team to impress her, even though I hated it.
Bu yüzden orta okuldayken nefret etmeme rağmen, onu etkilemek için atletizm takımına katıldım.
So it was developed on a track. And it's brilliant on a track.
Bu yüzden, pistte geliştirildiği için pistte harika iş çıkarıyor.
It doesn't have a yobbo body kit or a map of a track on the dash and although its engine IS turbocharged, it's only a 0.8-litre two-cylinder that makes a modest 84 horsepower.
Kaba bir karoseri ve gösterge panelinde bir yarış pisti haritası yok ve motoru turbo beslemeli olmasına rağmen 84 beygir güç üreten sadece 0.8 litre, iki silindirli bir motoru var.
Yes. And, it's now time to find out how fast it goes around our track.
Ve, şimdi de pistimizde ne kadar hızlı turladığını öğrenme zamanı.
It's a little hard to keep track of all your choices lately, Elena.
Son zamanlarda senin seçimlerine ayak uydurmak biraz zor oluyor Elena.
It's possible the Israelis have got a track on Knox.
İsrailliler Knox'u izliyor olabilirler.
Is it on our track'?
Nasıl durduracaksın?
It's more than enough to track down your plane.
Bu uçağı bulmaya yeter.
You can track with the best of'em, but it's like a needle in a haystack.
İzlerini güzelce sürebilirsin ama samanlıkta iğne aramaya benzeyecek.
- It's... ♪ right track, baby, I was
- Bu şekilde.
There's a track system in place at this school, and this class is at the bottom of it.
Bu okulda bir grup sistemi var, ve bu sınıf en alttaki tabaka.
It appears your partner only joined NCIS to track down those she believes responsible for his death.
Ortağın NCIS'e, babasının ölümünden sorumlu olanları bulmak için katılmış.
It's a perfect opportunity to track wind speed.
Bu durum rüzgarın hızını tespit etmek için mükemmel bir fırsattır.
When you think about using radar to keep track of all the airplanes that are up in the sky, well, this one is so powerful, it can actually track near-earth objects millions of miles away.
Eğer radar kullanmayı düşünüyorsanız tüm uçakları takip etmek için gökyüzünde olanlar için bu oldukça güçlüdür. Milyonlarca mil uzaklıktaki dünya yakınındaki nesneleri izleyebilir.
Me and my granny are gonna prove it to you,'cause we're gonna beat both of you guys on the track.
Ben ve babaannem bunu sana ispatlayacağız, çünkü pistte ikinizi de geçeceğiz.
So... How was it out on the track?
Pistte nasıldın?
We don't want anything to happen to you, " 'cause, you know, that track's got loose gravel on it.
Çünkü o pistin zemini gevşek çakıllıdır.
You thought it would be easier to track down Hanson, huh?
-... Hanson'ın izini sürmekti değil mi?
And I Used to go and tell Roger this, and He said, "It does not Matter About a Track, just let Them do something."
Ama müziksiz ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Ben her defasında bunu gidip Roger'a söylerdim, ve o da bana, "Müzik hiç önemli değil, sadece onlara birşey yapmalarını söyle dedi."
The heat on us makes it harder to track him.
Üzerimizdeki baskı onu yakalamamızı zorlaştırır.
You finally track down a magnetic anomaly, and it spits out dinosaurs.
Sonunda bir anomalinin yerini tespit ediyoruz ve içerisinden dinazorlar fışkırıyor.
♪ as it comes speeding down the track ♪
* Koşar adım yaklaşır sana *
I think it's a good time to mention that when I bring up examples of people, I'm not talking about a specific person you can track down when you get out.
Galiba, insanları örnek olarak gösterdiğimde dışarı çıktığınız zaman takip edip bulabileceğiniz belirli bir kişiden bahsetmediğimi söylemek için iyi bir zaman.
This is the Corvette Z06. It's the track version of Chevy's top of the line sports car.
Chevy'nin spor otolar serisinin en üst yol versiyonu.
Clearly, he was trying to make it difficult, if not impossible, to track his movements.
Açıkça belli ki işleri zor hâle getirmeye çalışmış imkânsız olmasa bile hareketlerini takip etmek zor.
Yeah, it's tough to track.
Evet, izlemek zor.
After Adam's victory on the track, it was time to put the Mustang II back in its place.
Adam'ın pistteki başarısından sonra, Mustang II'yi haketiği kötü yere tekrar koyma zamanıydı.
So far, Rutledge's Aztek was looking like it could be the worst car in America after being disqualified on the track and failing to show any of its supposed off-road capability.
Şu ana kadar, Rutledge'ın Aztek'i pistte yarış dışı kaldıktan sonra ve off-road özelliğini göstermedeki başarısızlığından sonra Amerika'daki en berbat araba olarak görünüyordu.
Then we can track records from the pawn shop to get an address for the person who fenced it.
Sonra rehin dükkanından kayıtları takip ederek çalıntı malı satan kişinin adresini bulabiliriz.
It's all been predetermined by mathematical probability, and it's my job to keep track of those numbers, to make the connections for those who need to find each other the ones whose lives need to touch.
Bunlarin hepsi matematiksel olasiliklar sayesinde önceden belirlenebilir benim görevimse bu sayilari izlemek birbirlerine ihtiyaci olan insanlar arasinda baglanti kurmak ve hayatlarinda bir dokunusa ihtiyaci olan insanlari bulmak.
I want you to,'cause I want you to play it on that track.
Kalmasını istiyorum çünkü o şarkıda o gitarı çalmanı istiyorum.
So the faster we can make it happen, the sooner we can get her back on track.
Bunu ne kadar çabuk kılarsak, o kadar çabuk tekrar rayına sokabiliriz.
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's cold 680
it is good 116
it's warm 139
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's cold 680
it is good 116
it's warm 139
it's over 4654
it's ok 4874
it's okay 22028
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's all right 8832
it's ok 4874
it's okay 22028
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's all right 8832
it's not 5855
itch 25
itself 24
it's about damn time 34
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's only fair 72
it's a girl 287
itch 25
itself 24
it's about damn time 34
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's only fair 72
it's a girl 287