Treasurer traduction Turc
352 traduction parallèle
and I'll write the State Treasurer tonight.
"Hazine Bakanlığı'na bu gece yazacağım"
Hickoryville May 6 State Treasurer :
Eyalet Hazinesine - 6 Mayıs
We must look for a new treasurer.
Yeni bir maliye bakanı arıyoruz.
You have reports for me to sign, my Lord Treasurer?
İmzalamam gereken belgeler var mı, Lord Treasurer?
The Lord Treasurer will tell Your Majesty we need it.
İhtiyacımız olanı Lord Treasurer size söyleyecektir, Majesteleri.
They say... you prefer the Lord Treasurer.
Diyorlar ki siz Lord Treasurer'u tercih edermişsiniz.
The Lord Treasurer attends Your Majesty.
Lord Treasurer geldiler, Majesteleri.
The Lord Treasurer is waiting, Your Majesty.
Lord Treasurer sizi bekliyor, Majesteleri.
Franz Xavier Schwarz, Reichsleiter, National Treasurer of the NSDAP, and SS-Oberst-Gruppenführer
Franz Xavier Schwarz, Reichs lideri, NSDAP'nin milli haznedarı, ve SS-Albay-Grup Lideri
- Now, the treasurer's report.
- Şimdi sayman raporu.
But, if you don't mind, I'm rather interested in the treasurer's report.
Mahsuru yoksa sayman raporunu dinlemek isterim.
The treasurer reports a deficit of $ 180,000 for the current year.
Sayman raporuna göre bu yıl 180.000 dolar açık var.
Make that check payable to the treasurer of the Occupational Police Fund.
Çeki İşgal Polisi Fonu veznecisine diye yaz.
I am the treasurer.
Vezneci benim.
County treasurer or something like that.
İlçe saymanlığı ya da öyle bir şeye aday.
Why have they used every dirty method to make sure I'm not elected treasurer?
Sayman seçilmemem için niye her türlü kirli yönteme başvurdular?
Willie doesn't want to be treasurer either... if he has to associate with those dishonest people.
O sahtekarlarla çalışacaksa Willie de sayman olmak istemiyor.
You were the treasurer, weren't you?
- Sen saymandın, değil mi?
Honorary treasurer.
- Fahri sayman.
They have to have a treasurer.
Mali işlerden sorumlu biri olmak zorunda.
I'm the treasurer of the Congregation.
Bazı kulüplerde muhasebe işlerine bakıyorum.
The lodge lasted till all hours. Reading of the treasurer's report.
Loca toplantısı, veznedarın raporunu okumak saatler sürdü.
He was at the Greenfellows'Club, he's the treasurer.
O Greenfellows Kulübündeydi, kendisi veznedardır.
You've been assistant treasurer here for a good many years.
Sen burada oldukça uzun bir süredir sayman yardımcısısın.
He was the treasurer of the company I work for.
Çalıştığım şirketin saymanı idi.
You're the treasurer
Kasa sensin.
We need 600, and you being our treasurer...
600 dolara ihtiyacımız var- -
Your treasurer.
Mali işler müdürün.
Charles must be a very dedicated treasurer.
Charles çok özel bir mali işler sorumlusu olmalı.
Yet I became treasurer of the most powerful criminal society in China.
Ama Çindeki en güçlü suç grubunun veznedarı oldum.
No, you are eating the cucumber is the treasurer.
Hey, bu değil. Bu salatalıklı olan, malzeme müdürümüz.
I used to be president of his fan club and secretary-treasurer.
Onun fan kulübünün müdür, sekreteri ve muhasebecisiydim.
And now King's Treasurer.
Vikont. Ve şimdi de Kralın haznedarı.
I heard from the hospital treasurer as well.
Hastanenin veznedarından da duymuştum.
A sort of sister-treasurer.
Bir çeşit veznedar-rahibe.
Because in her absence, the Virgin had assumed the form of the sister-treasurer, and fulfilled all her functions.
Çünkü onun yokluğunda Meryem, veznedar-rahibe kızın kılığına girip,.. ... vazifelerini yerine getirmiş.
The money that would be for the house... and you gave this dismal because of his wife, as if I were the treasurer of your office.
Ev için olan paramı... Ya sen ne yaptın? Evli olduğun için hayâtımı kararttın.
As treasurer of the company, this calls for a meeting of the board of directors.
Şirketin mali müdürü olarak acil bir yönetim kurulu toplantısını gerekli görüyorum.
Why disturb Lord Okubo, the government treasurer?
Devlet haznedarı Lord Okubo'yu neden rahatsız ediyorsunuz?
Treasurer Okubo.
Haznedar Okubo.
The treasurer collects taxes and controls mining.
Sayman vergileri toplar ve madenleri denetler.
You not only stopped Treasurer Okubo's procession, but you behaved slanderously!
Sadece haznedar Okubo'nun alayını durdurmadın, iftiracı bir şekilde davrandın!
We're under the jurisdiction of the treasurer.
Saymanlığın yetkisi altındayız.
The treasurer told me about him.
Sayman onun hakkında bana emir verdi.
Lord Okubo, the treasurer!
Lord Okubo, haznedar!
THE TREASURER
HAZNEDAR
I want the head of Lord Okubo, the treasurer.
Haznedar Lord Okubo'nun kellesini istiyorum.
What did you do as treasurer?
Haznedar olarak ne yaptın?
The object of the theft was the weekly wages for the Institute staff The robbery took a tragic turn with the deaths of treasurer Armando Vanzelli...
Soyulan para Enstitü personelinin haftalık maaşlarıydı. ... Soygun, veznedar Armando Vanzelli'nin...
I want the treasurer.
Veznedarı bağlayın.
- He's this year's treasurer, dear.
Bu senenin defterdarı, aşkım.