Unaware traduction Turc
952 traduction parallèle
He's probably unaware that he's still alive, and that he has to go back.
Yaşadığını ve geri dönmesi gerektiğini fark edemeyebilir.
You seem to be unaware of just how much I've changed. Lately, I have started to love all the sweet stuff.
Sanırım ne kadar değiştiğimi bilmiyorsun, tatlı şeyleri çok severim.
You seem to be unaware but that magistrate isn't the kind of magsitrate you think he is.
Haberiniz yok ama o yargıç sizin bildiğiniz yargıçlara benzemez.
Unaware that he had been discovered there by Juve and Fandor, Fantômas held the villa of lady Beltham for a sure hiding-place.
Juve ve Fandor tarafından duyulduğunun farkında olmayan Fandor Leydi Beltham'ın köşkünü, hâlâ güvenli bir saklanma yeri olarak görmektedir.
"David, do you think i'm unaware that it is my fault you have met such an end?"
David, böyle bir son ile karşılaşmış olmanın benim suçum olduğunun farkında değilim mi sanıyorsun?
So that a person displaying the strangest behavior for a considerable period of time would be quite unaware of this when he or she regained normality.
Bir kişi uzunca bir süre tuhaf davranışlar sergilediğinde, yeniden normale döndüğü zaman bunun farkında olmayabilir.
This sick woman on a balcony is unaware of our presence.
Balkonda yatan bu hasta kadın bizim varlığımızdan habersiz.
Perhaps you are unaware that the articles of war invest in me the authority to order punishment.
Belki bu yasaların bana cezalandırma yetkisi verdiğini bilmiyorsunuz.
It's so unaware that it may not last forever.
Sonsuza kadar böyle gitmeyeceğinden öyle habersiz ki.
Ready to spring out at you unaware
Sen farkında olmadan ortaya çıkar
You seem to be unaware of our mission.
Vazifemizden haberdar değilsin sanırım.
Young man, she is unaware of your presence she can only see the invisible.
Küçük adam, senin varlığından habersiz sadece görünmez şeyleri görebilir.
He took me unaware.
Beni gafil avladı.
I've been completely unaware of this situation.
Bu durumun farkında değildim.
- I put it to you further that being unaware at that time of your future wife's forgiving nature you assumed that if you were cited in a divorce suit it would ruin your chances of making this advantageous match
- Daha da ileri gidiyorum... O esnada, müstakbel eşinizin bağışlayıcı tabiatını bilmediğinizden dolayı bir boşanma davasına adınız karışırsa bunun varlıklı ve güzel bir kadınla yaşayacağınız birlikteliğe sekte vuracağını düşündünüz.
Vast are the privileges of beauty even among those unaware of it.
Güzellik, muazzam ayrıcalıklardan hoşlanır hatta bunun farkında olmayanlardan bile.
Behind him receded the inner inner sanctum profaned by a young motorist completely unaware of its taboos
Tam arkasında iki kardeş, birbirleriyle bağı koparmış... Kutsal mabet ise, tabularından bihaber olan araba içindeki genç bir adam tarafından kirletilmişti.
Unaware of the fact that I'm protecting both of us.
- Olaydan bihaber olarak, ikimizi koruyorum. - İkimizi mi? - Evet!
I put a strong door to my cave so he could not take me unaware at night.
Mağarama sağlam bir kapı koydum geceleyin benden habersiz içeriye giremesin diye.
On its humble and industrious population, unaware of Attila's threat, weighs the burden of the imperial court.
Atilla'nın tehdidinden habersiz, alçakgönüllü ve çalışkan nüfusunun omuzlarında imparatorluk sarayının yükü var.
I was unaware i lacked the ruthlessness to carry it through.
Bitirecek kadar kalpsiz olmadığımın farkında değildim.
But my men and I are involved in a curious legal point of which you are unaware.
Fakat adamlarım ve ben garip bir yasal olaya karışmış durumdayız ki bunu siz bilmiyorsunuz.
The loneliness, the desolation of her life were beyond belief for she herself was unaware of just how lonely and desolate it really was.
Yaşamının yalnızlığı ve viraneliği inanılmaz ölçülerdeydi çünkü kendisi yaşamının ne denli yalnız ve virane olduğunun farkında değildi.
But I don't want to take you unaware.
Hazırlıksız yakalanmanızı da istemiyorum.
Even more backward than the novelists, since... they are unaware of the decomposition and exhaustion... of individual expression in our time, unaware that the arts of passivity are over and done.
Bunlar, romancılardan daha da geri kalmışlardır çünkü zamanımızdaki bireysel ifadenin bozuluşu ve tükenişinden, edilgenlik sanatlarının... artık sona vardığından bihaberdirler.
They was dangerous dreams surrounding my desire a desire of which I was unaware.
Tutkularımı çevreleyen tehlikeli rüyalardı farkında bile olmadığım tutkularımı.
I am not unaware that your labyrinthine path lies far removed from our own, though they intersect.
Labirent yolunuzun bizim kendimizinkinden çok uzak olmadığından bihaber değilim,... her ne kadar kesişiyorlarsa da.
I was completely unaware.
Bundan büsbütün habersizdim.
Is it possible I am doing these things unaware?
Acaba bunları farkında olmadan yapıyor olmam mümkün mü?
None of us is unaware that violent emotions can affect the central nervous system.
Aşırı duyguların merkezi sinir sistemini etkilediğinden hiç birimiz bihaber değiliz.
She's completely unaware of herself as a woman.
Bir kadın olduğundan tamamen habersiz.
Well, I don't know what your game is, but in case you are unaware of the fact, Tony Ashby committed suicide... eight years ago.
Nasıl bir oyun oynuyorsunuz bilmiyorum ama haberiniz yoksa söyleyeyim Tony Ashby sekiz yıl önce intihar etti.
We are still unaware why only one tribe rode out to investigate the firewater train.
Niçin tek bir kabilenin, ateşsuyu konvoyu hakkında araştıma yapmak için at bindikleri hala tarafımızdan bilinmiyor.
Fortunately, he's still unaware of what's going on here
Ama babanın bunlardan haberi yok!
Everyone pretended to be unaware of it.
Herkes bilmezden geliyor.
We were unaware each member of the landing party... was seeing a different woman, a different Nancy Crater.
Hepimizin farklı bir kadın gördüğünden kesinlikle haberdar değildik. Farklı bir Nancy Crater.
If you're unaware, you're blind.
Bilinçli uygulamıyorsan da körü körüne uyguluyorsundur.
That night, penetrating deep into the heart of Transylvania... Professor Abronsius was unaware that he was on the point... of reaching the goal of his mysterious investigations.
O gece, Transilvanya'nın kalbinin derinlerine inen Profesör Abronsius, gizemli araştırmalarının meyvelerini toplamak üzere olduğundan habersizdi.
Madame, you cannot be unaware that the King is looking for you.
- Madam, Kral'ın sizi aradığından habersiz olamazsınız.
John Scalise and Albert Anselmi... are invited to a banquet at the mansion of Al Capone... unaware that he has discovered their plot to murder him... and take over his empire.
John Scalise ve Albert Anselmi Al Capone'un köşkünde bir davet verdiği sırada kendisini öldürme ve onun imparatorluğunu ele geçirme planlarını farkedemeyecekti.
But you remain unaware because your heart is filled with hate.
Ama farkında değilsin çünkü kalbin nefretle dolu.
I am unaware of any state of war between our peoples, captain.
Halklarımız arasındaki bir savaş durumundan haberim yok.
You are no doubt unaware that I am the Rescator's wife.
- Benim Rescator'un karısı olduğumdan habersizsiniz.
Certainly no one could have been unaware of the very strange stories floating around before we I eft.
Biz ayrılmadan önce ortalıkta dolaşan masalları muhakkak, duymayan kalmamıştır.
The point is that there are certain matters, of which you are quite naturally unaware, which make it imperative that I should take them back to London immediately.
Mesele şu ki farkında olmadığınız belirli hususlar var ve onları hemen Londra'ya götürmeye mecburum.
We're not unaware of the problems, Colonel.
Bu sorunların farkındayız, Yarbay.
It's a pity I'm only a farmer, unaware of anything.
Size söylediğim gibi, ben kendi halinde bir çiftçiyim.
It would be idiotic to generalize from individual cases, but each girl I met posed a new moral challenge that I'd been unaware of or never had to face concretely before.
Bireysel yaşanmışlıkları genellemek ahmakça görülebilir. Ancak karşıma çıkan her kız beni, daha önce hiç karşılaşmadığım şekilde yeni bir ahlaki meydan okumaya itti.
When these innocent pictures were taken, they were both unaware of the series of events that were to come.
Bu masum görüntüler çekildiğinde karşılaşacakları bir dizi olaydan habersizdirler.
The patriots had seen the amazing gesture of a militant Communist, who was perhaps unaware of the effect this gesture would have.
Oysaki diğer pek çok insan sadece direniş hakkında atıp tutuyordu. Ağzımız laf yapmıyordu, kollarımız çalışıyordu.
Yes, well, what worries me most is that Jim seems completely unaware that something is wrong with him.
Jim'in kendisinde terslik olduğunu fark etmemesi beni endişelendiriyor.