Undone traduction Turc
817 traduction parallèle
Mr. Biberkopf, my tie's come undone.
Bay Biberkopf, kravatım çözülmüş.
I'll leave nothing undone to locate your watch.
Saatinizi bulmak için yapılmadık şey bırakmayacağım.
Undone by a Parmacheene Belle... and I thought his weakness was a Pink Lady.
Zayıf noktası Pink Lady iğnesi sanırdım... ama Parmacheene Belle onu alt etti.
What's done can't be undone.
Olan oldu artık.
I don't want to leave anything undone that might detain me.
Beni alıkoyacak hiçbir şeyin kalmasını istemiyorum.
What happened to our emotions can't be undone.
Duygularımıza olanları geri alamayız.
Tarzan, we can't leave anything undone.
Tarzan, elimizden geleni yapmalıyız.
It'll just have to be undone.
O cesedi oradan çıkartmanız gerek.
It seemed to him unbearable that what he had done could never be undone.
Yaptığı şey dayanılmazdı, asla yapılamayacak bir şeydi.
Promises are the hollow shells of undone deeds.
Sözler, bitirilmemiş işlerin içi boş kabuklarıdır.
He is betrayed, and I undone!
"İhanete uğramış," Benimse işim bitik! " Yeter, fahişe!
Alas, he is betrayed, and I undone.
" İhanete uğramış, benimse işim bitik.
Brita, as Desdemona : He is betrayed, and I undone.
- "İhanete uğramış ~ -" Defol, fahişe!
- The third chain has come undone.
- Üçüncü zincir çözüldü sanırım.
What's done cannot be undone.
Olan oldu, değişmez artık.
I gin to be aweary of the sun, and wish the estate o'the world were now undone.
Ben güneşi görmekten bezdim artık. Varsın bütün dünya yok oluversin.
Your master, Pindarus, in his own change, or by ill officers, hath given me some worthy cause to wish things done, undone, but if he be at hand, I shall be satisfied.
Senin efendin, Pindarus, ya kendindeki bir değişme, ya da adamlarının beceriksizliği yüzünden neredeyse beni pişman ettirip bunlar olmasaydı dedirtecek bana. Ama geliyor madem, kendisi anlatsın nedenini.
What have I left undone?
Yapmadığım ne kaldı?
I've come undone!
Bozuldu.
A Great Lord, his ambitions set on the world, terrorized and undone by phantoms.
Bir ulusa hükmetmek istiyorsun fakat bir hayaletten korkuyorsun.
Autumn was that bitter-sweet time of regret... for moments that had ended and things that were yet undone.
Sonbahar, bitmiş. anlar ve yapılmamış şeyler için buruk ve tatlı pişmanlık zamanıydı.
Does that button have to be undone as well? It's all so terribly difficult.
Düğmelerin hepsinin açılması mı gerekiyor?
He did nothing and the law has little to say on the subject of things left undone.
Hiçbir şey yapmadı ve yasa yarım bırakılmış işler üzerinde çok az konuşabilir.
Go on, Carter, she wants to be undone.
Yardım et Carter, elbisesini çıkarmanı istiyor.
I'm sorry, I can't get it undone.
Üzgünüm, çözemiyorum.
Everything he has he gives away... in the hope of bribing the guard who never fails to say to him, "I take what you give me... only so that you will not feel that you have left something undone."
Adam, belki kandırırım umuduyla.. elinde ne varsa kapıcıya verir. " Bunları alıyorum ki..
Miss Sophie Western will be the next to be undone.
Bayan Sophie Western bir sonraki hedef olacak.
In heaps they run, some to undo and some to be undone.
Kimileri keşfetmek, kimileri de keşfedilmek için buradadır.
Master, when I think about this terrible revenge I feel I want to leave it undone and run away
Üstadım, bu korkunç intikamı düşündüğümde her şeyi bırakıp buradan kaçıp gitmek istiyorum.
The suffering, fear, mistakes of a hopeless man have been undone.
Acı ve korkuyla yaşayan umutsuz bir adamın hataları telafi edildi.
For what has happened cannot be undone although that might be wished by everyone.
Çünkü çare bulunamaz olanla ölene herkes bulunmasını dilese bile.
I am undone.
Vay başıma gelenler... Mahvoldum...
I am undone!
Eyvah mahvoldum ben.
I am undone!
Mahvoldum ben!
Deny him, forswear him, sir, or else we're all undone.
Tanımazlıktan gelin, yemin edin, yoksa hepimizin sonu geldi.
It came undone here.
Şurası açıldı.
You ´ ve undone it.
Onu mahvettin.
You ´ ve undone me.
Beni de mahvettin.
Security Chief, according to regulations, the noose can't be undone until five minutes after death.
Güvenlik Şefim, yönetmeliklere göre ip ölümden beş dakika sonrasına kadar gevşetilemez.
Alas, if fortune doth perceive, I am undone.
Eyvah, Roger ilerlerse, mahvoldum.
Like trapeze wires suddenly coming undone.
Trapez tellerinin aniden çözülmesi gibi.
Well, Mycroft, it seems we have both been undone by a woman.
Mycroft, ikimiz de bir kadın tarafından yenilgiye uğradık.
I can't, my bootlace is undone.
Ayakkabı bağım çözüldü.
When you marry your laces will come undone going up the aisle and the man that you marry will tumble over and smash his nose in.
Evlendiğinde kilise yolunda ayakkabı bağın çözülecek ve evleneceğin adam ona takıIıp burnunu kıracak ve sen de evde kalacaksın.
He's a crafty one Leave your door undone
Öyle şeytandır ki Kapınızı açık bırakın
A charge for appearing on guard duty with your boot laces undone.
Botlarının bağcıkları açık şekilde, savunma görevi.
Listen, what was done can be undone, if you have the knowledge.
Dinle, düşündüğünde olan oldu bir kere.
I'd have burned to death before you got one button undone.
Yoksa sen bir düğme açana kadar yanıp, kül olurdum.
What's done cannot be undone.
Olan oldu, çare yok.
♪ We wander through London Who knows what we may find? ♪ There's pockets left undone On many a behind ♪ If you don't mind taking it like it turns out It's a fine life!
Londra sokaklarında geziniriz ne bulacağımız hiç belli olmaz... daha ceplerine girmediğimiz o kadar çok insan var ki... olduğu gibi kabul ederseniz hayat güzeldir... bırakın mum dibine kadar yansın hayat güzeldir... bazen gözünüze bir yumruk da yiyebilirsiniz... onu kapatır, ötekine de yumruk yersiniz ama asla ağlamazsınız... şalımız yok, tüylerimiz yok gösterişli kürklerimiz yok... zaten dışarıdaki hava da bu elbiselere uygun değil...
I can't get it undone.
Sıkıştı.