Uneasy traduction Turc
628 traduction parallèle
I feel a bit uneasy.
Hayır, aslında biraz endişeliyim.
Desi is uneasy in this country.
Desi bu ülkede huzursuz.
Markham... about this trial... i confess to feeling very uneasy about it.
Şu duruşma işi... Duruşmayla ilgili duygularımın karmaşık olduğunu itiraf ediyorum.
I suppose it's safe enough with these elephants here... but the boys will be uneasy.
Sanırım bu fillerin burada olması gayet güvenli... ama adamlarımız huzursuzlanabilir.
Makes me uneasy.
Bu beni rahatsız ediyor.
Because you're uneasy.
Çünkü tedirginsin.
Then the next thing you know, they're hangin'one another just for fun... till it gets to the place a man can't pass a tree... or look at a rope... without feelin'uneasy.
Daha sonra da biri diğerini sırf eğlence için asacak. Artık kimse bir ağaca ya da ipe, rahatsızlık duymadan bakamaz duruma gelecek.
And as he said this, he seemed very uneasy.
Çok tedirgin görünüyordu.
Yet you feel uneasy about being here with me.
Gene de burada benimle olmak sizi rahatsız ediyor.
I wouldn't dare speak ill of a colleague, but this morning we had a talk which left me feeling uneasy.
Bir meslektaşla keyifsizce konuşma cüreti göstermezdim ama bu sabah beni huzursuz eden bir konuşma oldu.
His uneasy conscience made him avoid those he knew.
Rahatsız vicdanı, tanıdıklarından kaçmasına sebep oluyordu.
I have an uneasy feeling.
İçimde kötü bir his var.
Very well, if you're uneasy about it, put it back.
Pekala, rahatsızlık duyuyorsan onları geri koyarsın.
I think you've had to face many uneasy feelings.
Sanırım bir çok endişe verici duyguyla yüzleşmişsinizdir.
And at its warning, the wandering and uneasy spirit hies to its confine.
Duyar duymaz çağrısını ne kadar ruh varsa başıboş gezen, bir koşu giderlermiş yerlerine.
- Kind of - kind of uneasy.
- Biraz... biraz huzursuz...
I fear, in confidence, our uneasy armistice with Spain is doomed.
Bu çok gizli. İspanyollarla ateşkes bozuldu korkarım.
Look would you feel less uneasy if I sat with you, or more so?
Yanınızda otursam iyi mi olur, kötü mü?
I let you go because you made me uneasy.
Seni gönderdim, çünkü beni huzursuz ediyordun.
That wasn't why I made you uneasy.
Sizi huzursuz etmemin sebebi bu değildi.
Frankly, I still become uneasy when I find myself trapped directing the courses of frightened men.
Açıkçası kendimi, korkmuş insanların seyirlerini yöneten biri olarak kapana kısılmış gördüğümde huzursuzluğum devam ediyor.
The crew's gettin a might uneasy, captain.
Tayfa biraz huysuzlanıyor, kaptan.
He was a little uneasy with the curtain going up so late.
Perdenin çok geç açılması yüzünden biraz tedirginlik vardı.
But I can't help feeling uneasy when I think about Serizawa.
Ancak Serizawa'yı düşününce kendimi rahat hissedemiyorum.
The experience made us all a little uneasy
Bu tecrübe hepimizi biraz tedirgin ediyor.
After what they pulled on us... they feel uneasy for refusing our petition.
Bize uyguladıkları onca baskıya rağmen buraya gelirlerse... daha sonraki taleplerimizi reddetmekte zorlanacaklarını biliyorlar.
But uneasy lies Roderick's crown, for rumor hath it that an infant, the rightful heir to the thrown had survived the massacre.
Söylentilere göre katliamdan kurtulan bebek, bu tahtın varisidir, ve maalesef Roderick tacı için bir tehdittir.
Temüjin would be uneasy by day, and by night sleep fearfully.
Timuçin gündüz rahat olabilir, ama gece şüpheli uyuyacaktır.
I believed him, yet I felt uneasy at the same time.
- O'na inanıyordum, Aynı zamanda bir raharsızlık da hissediyordum.
Did he act uneasy about it when you told him?
Bunu ona söylediğinizde endişelendi mi?
In your uneasy heart that would slander Miki, that evil spirit lurks.
O rahatsız kalbinle Miki'ye kara çaldın.
You are uneasy.
Çok huzursuzsun.
So about then I began to get curious, you know, a little uneasy.
Böylece o günden beri meraklanmaya başladım, bilirsiniz, biraz huylanmaya.
It's uneasy.
Huzursuz edici.
Jeanne's uneasy double life was not to last for long
Jeanne'ın kaygı verici çifte yaşamı uzun sürecek gibi durmuyordu.
And it makes me uneasy.
Bu beni huzursuz eder.
- Please, don't be uneasy.
- Lütfen, huzursuz olma.
Man has always known that his personality is an uneasy and unsatisfactory combination of conflicting elements.
İnsan her zaman birbiriyle çelişen bir kombinasyonda zorlu ve tatmin olmayan bir kişiliğe sahip olarak bilinir.
Nicholas could see that both our mother and our uncle were uneasy, frightened.
Nicholas, hem annemin hem de amcamın rahatsız olup korktuklarını görebiliyordu.
I feel restless, uneasy.
Kendimi huzursuz, tedirgin hissediyorum.
May I say something? I thought you looked uneasy at the desk.
Resepsiyondayken huzursuz görünüyordunuz.
Yes... but I feel uneasy about it.
Evet ama onun hakkında pek iyi düşünmüyorum.
If I seemed a little uneasy... You did.
- Huzursuz göründüysem...
Kiyokawa's smooth eloquence made me feel uneasy
Kiyokawa'nın akıcı belagati beni huzursuz etmişti.
Ambassadors are paid to pace about in anterooms especially in these times of uneasy peace.
Elçiler, bekleme odalarında gezinmek için para alırlar. Özellikle bu gibi huzursuz barış zamanlarında.
So I was always uneasy.
Hep bu korkuyla yaşadım.
No need to feel uneasy. Not on my account.
Huzursuzlaşmana gerek yok benim yüzümden.
That stuff makes you uneasy?
Huzursuz mu ediyor seni?
The Confederate prisoners are angry and uneasy, waiting for tomorrow... the day the rebel captain and his four companions are to hang.
Konfederasyon askerleri öfkeli ve huzursuz bir halde yarιnι bekliyor. Asi yüzbaşι ve dört arkadaşι yarιn asιlacaklar.
You've been uneasy since you returned
Geldiğinden beri huzursuz görünüyorsun.
It made me uneasy, so I checked on his whereabouts.
Tedirgindim. Ve onun nerelere gittiğini kontrol ettim.