Unless you want me to traduction Turc
504 traduction parallèle
Come quietly, unless you want me to put the handcuffs on.
Sakince benimle gel, yoksa seni kelepçelemek zorunda kalırım.
Sit down, unless you want me to knock your brains out.
Otur şuraya, tabii beynini uçurmamı istemiyorsan.
Uh, unless you want me to, uh, cut the material.
Yapabileceğim bir şey gibi durmuyor, parçayı kesmemiz lazım.
And you, Carletto, no wild behavior, unless you want me to give you a real split head.
Ve sen Carletto, eğer gerçekten kafanı patlatmak istemiyorsan yaramazlık etme.
Hurry, unless you want me to go without you.
Sensiz gitmemi istemiyorsan acele et.
Better put the hammer down. Unless you want me to drive.
Benim kullanmamı istemiyorsan gaza bassan iyi edersin.
We don't want any trouble, so unless you want me to call the cops, you and your friends will get out.
Sorun çıksın istemiyoruz. Polisi aramamı istemiyorsanız buradan gidin.
Put some clothes on, unless you want me to take you kicking and screaming like that...
Seni tekmelememi ve çığlık atmayı istemiyorsan üstüne bir kıyafet giy.
Unless you want me to quit.
Tabii sen bırakmamı istersen başka.
unless you want me to put things back the way they were?
Her şeyi eskiden olduğu hale getirmemi istemedin sürece.
This is Kira's decision to make, unless you want me to talk to Sisko.
Benden Sisko'yla konuşmamı istemediğin sürece bu Kira'nın vereceği karar.
Hey, man, none of this is any of your business, unless you want me to make it such, so why don't you get out of here?
Şimdi kaldır kıçını ve defol. Ekibimle uğraşırsan, karşında beni bulursun.
Unless you want me to stay here on the station.
İstasyonda kalmamı istiyorsan başka tabii.
Now, put it down unless you want me to put you down with it.
Şimdi, benim bıraktırmamı istemiyorsan o iğneyi yere bırak.
- l mean, unless you want me to stay...
Josh, partiye git.
Unless you want me to stick this bread stick up your ass.
Yoksa bunu kıçına sokarım.
First you give me the money unless you want me to shoot your ass dead right here on the highway.
Önce parayı vereceksin, sonra öğreneceksin. Tabi, seni öldürüp yolun ortasında mal gibi bırakmamı istemiyorsan...
There is nothin I can do about it, unless you want me to infringe on their civil liberties, which I'll be glad to do if you'll just trim a little fat off the Constitution.
Bu konuda yapabileceğim hiçbir şey yok! Tabii onların sivil haklarını kıstlamamı istemiyorsanız. Anayasayı birazcık görmezden gelirseniz bunu seve seve yapardım.
I don't think I want to answer any more questions unless you tell me why you're asking them.
Bunları neden sorduğunuzu söylemedikçe daha fazla soruya cevap vermek isteyeceğimi sanmıyorum.
I don't want to have to kill you, unless you make me do it.
Seni öldürmek istemiyorum. Bana bunu yaptırma.
And as for you, I don't like anybody to put his hands on me unless I want him to.
Sana gelince, ben istemediğim sürece birinin bana dokunmasından hoşlanmam.
All right, you two knuckle-heads, now you're gonna listen to me, unless you want to join the guns in the well.
Pekala. Beni dinleyin, işe yaramaz aptallar. Tabii kuyudaki silaha katıImak istemiyorsanız.
Couple of hours at least, unless you want to take on those parents for me.
En az birkaç saat, tabi eğer sen benim yerime o velileri almak istemiyorsan.
I come along anyway... unless you don't want me to.
Yine de geleceğim, tabii istemezseniz başka.
Unless, of course, you want to get rid of me.
Tabii benden kurtulmak istiyorsan o başka.
But it lies ahead for you unless you tell me everything I want to know.
Bana bilmek istediğim her şeyi açıklamadığın taktirde sizi bekleyen bu.
But you cannot make me do good work — not unless I want to.
Ama ben istemedikçe bana iyi bir iş yaptıramazsınız.
I'll pay you no penny at all unless you take me exactly where I want to go.
Beni istediğim yere götürmezsen bir kuruş bile vermem.
Unless of course, you want to tell me right now where you hid the gold.
Tabii altınları nereye sakladığını şimdi söylemek istersen, o başka.
Unless you want him to get me.
İstediğin onu beni bulması değilse...
I'd be obliged to you, sir, if you'd take yourself out of the way, unless you want me foot in your big, fat face.
Yolumdan çekilirseniz, minnettar olurum efendim yoksa ayağım, ablak suratınıza yapışacak.
I just don't want you to pick up anything else... unless you come and get me first.
Sadece bana haber vermeden...
With me to look after you, no one would dare bother you, unless they want to die.
Ben sana göz kulak olduğum sürece, eğer ölmek istemiyorlarsa kimse sana zarar veremez.
So, unless you want your entire intestinal tract lit up like Cape Canaveral, you got exactly 10 seconds to tell me who you are.
Yani iç organlarının Cape Canaveral gibi parlamasını istemiyorsan, bana 10 saniye içinde kim olduğunu söyle.
Unless you want me to break your head.
Kafanı kırmamı istemiyorsan.
Now, unless you want my ship to consider... capturing me an unfriendly act- -
Tabi, gemimin bu...
Yeah, I'm still here unless you want to open the front door for me.
Evet, hala buradayım..... tabi ön kapıyı benim için açarsanız durum değişebilir.
Unless you want me here, I'm supposed to meet the coroner.
Bana ihtiyacınız yoksa adli tıbba gitmem lazım.
Unless of course, there's a reason why you don't want me to ask questions.
Tabi soru sormamı istememenizin bir sebebi yoksa...
Please don't wake me up unless you're sure we're going to crash, because I wouldn't want to miss something like that.
Lütfen düşeceğimizden emin olmadıkça beni uyandırma, çünkü böyle bir şeyi kaçırmak istemem.
And unless you want to lose a hand you won't take that tone with me.
Selam Allen. Seni görmek güzel. - Sağ ol Eddie.
So you want me to throw her father into the asylum unless she agrees to marry you.
babasını tımarhaneye atmamı istiyorsun.
You don't have to call me Aunt Mille, though. Unless you want to.
Eğer istemiyorsan, bana Mille yenge demen gerekmez.
You want to jump on the bike with me? We can go get it unless...
Motora atlamak ister misin, gidip alalım.
I vow to go without sleep and guard the Springfield Museum day and night... for as long as it takes from now on... unless you want to taunt me more by giving me an approximate time.
Şu andan itibaren, ne pahasına olursa olsun ve ne kadar sürerse sürsün Springfield Müzesini, gözümü kırpmadan korumaya ant içiyorum. Tabii biraz daha üzerime gelip tam zamanını söylemek isteyebilirsin.
Unless you want to deliver this baby yourself, follow me!
Bebeği kendiniz doğurtmak istemiyorsanız, beni izleyin!
- Unless you don't want me to.
Emin misin? - Beni istemezsen başka.
Unless you want to tell me a story.
Tabii sen bana hikâyeni anlatırsan iş değişir.
Well, unless you want future generations to see me go to the can!
Belki gelecek kuşaklar tuvalete gidişimi de görmek ister.
Unless you want to come with me.
Tabi benle gelmek istemezsen.
Unless you want to talk to me.
Tabi benimle konuşmak istemiyorsan.