Unlived traduction Turc
15 traduction parallèle
Not her ghost... but Cathy's love, stronger than time itself... still sobbing for its unlived days... and uneaten bread.
Hayaleti değil... fakat Cathy'nin aşkı zamanın kendisinden daha güçlü... yaşanmamış günleri için hala ağlıyor... ve yenilmemiş ekmekleri için.
Unrepaired for centuries. Maybe unlived-in for as long.
Yüzyıllar boyu onarılmamış ve belki içinde yaşanmamış.
And I don't want to die with unlived life on my face.
Damarlarımda yaşanmamış bir hayatla ölmek istemediğimi anladım.
Or are you going to the grave with unlived lives in your veins?
Yoksa damarlarınızdaki hiç yaşanmamış yaşamlar gibi gömecek misiniz?
Be afraid of the unlived life.
Yaşanmamış hayattan kork.
Do not fear death, but rather the unlived life.
Ölümden korkma, yaşanmamış hayattan kork.
" I will not die an unlived life
Hayatımı yaşamadan ölmeyeceğim.
Lonesome lives go unlived Every soul here knows
Yalnızlar geçmişi unutarak yaşar burdaki herkes bunu bilir
A life unlived is the saddest of passings.
Yaşanmamış hayatlar kaybedilenlerin en üzücüsüdür.
Then all... unlived life would remain... inside you.
Ve sonra da... geriye içinizdeki o yaşanmamış hayat kalır...
"The greatest tragedy of the family is the unlived lives of the parents."
"Bir ailenin en büyük trajedisi, anne ve babanın yaşamadıklarıdır."
There are billions and millions of unlived days for every day we live.
Yaşadığımız her gün için, yaşayamadığımız milyarlarca ve milyonlarca gün var.
A life unlived.
Yaşanmamış bir yaşama.
An entire life unlived.
- Yaşanmamış koca bir hayat.
Whenever I wanted something, I could hear that voice telling me to stop, to be careful, to leave most of my life unlived.
Ne zaman bir şey istesem beklememi, dikkatli olmamı söyleyerek hayatımın çoğunu yaşanmaz kılan o sesi duyabiliyordum.