Unlucky traduction Turc
1,202 traduction parallèle
Sean was an unlucky young sprout.
Sean şanssız bir tazeydi.
Guess it was just Frog's unlucky day, huh?
Kurbağa'nın şanssız günü galiba?
Ladies and gentlemen, apparently Cheezo the Clown... has found some unlucky person to be that fourth performer.
Bayanlar ve baylar, anlaşılan Palyaço Cheezo kendilerine katılacak dördüncü şanssız kişiyi buldu.
Perhaps my mother's grave is in an unlucky location.
Belki de annemin mezarı uğursuz bir yerde.
And unlucky for her that he did, cos she got another hour's worth.
Maalesef, yaptığıyla, ona uyku yüzü de göstermemiş.
He's unlucky this time.
Bu defa şans yanında olmayacak.
I'd feel it was unlucky to name him Darrell.
Bence bu isim ona kötü şans getirir.
I am but the humble god-mother of the unlucky.
Ben bahtsızların mütevazi Tanrıçasıyım.
Don't jinx us by saying unlucky things.
Uğursuz şeylerden bahsetme ; bize şanssızlık getirir.
He was either born lucky or unlucky.
Ya şanslı ya da şanssız doğmuş.
You're not unlucky any more, Santiago!
Artık çalışmana gerek yok, Santiago!
One more, it's unlucky.
Bir tane daha.
Which unlucky fellow is it?
Şansız damat!
If we're unlucky?
Şanslı değilsek?
But I'm so unlucky!
Ama çok şanssızdım!
You're unlucky.
Çok şanssızsın.
- He's really unlucky. - He was a model citizen.
Demek ki şartlı tahliyesi reddedilince intihar edip kendi kendisini öldürmüş.
Sa's really unlucky.
Ay Hasan da şanssız ya.
THE ONLY WAY TO FIND VALERIE... IS TO HIRE SOMEONE AS UNLUCKY AS SHE, WHO WILL INTUITIVELY LEAD YOU TO HER.
Bana göre Valerie'yi bulmanın tek yolu sezgileri sayesinde ipuçları bulan ve... en az onun kadar şanssız birini işe almamız., Bu bir şaka falan mı?
ONLY SOMEONE AS UNLUCKY IS GOING TO SLIP ON THAT SAME BANANA PEEL,
Onun gibi aynı muz kabuğuna basacak aynı balkondan düşecek,
OR IF HE'S REALLY UNLUCKY,
Yada, eğer hakikaten şanssızsa,
IF YOU SEND SOMEBODY AFTER HER WHO'S AS UNLUCKY AS SHE IS,
Onun kadar şanssız birini peşine takarsan..
YOU JUST GOT UNLUCKY.
Şansın yaver gitmedi.
- Could be unlucky.
- Şanssız olabilir.
- 13th birthday is unlucky anyway.
- 13. doğum günü zaten şanssızdır.
Colonel Lacey was unlucky in the bag.
Albay Lacey, borsada para kaybetti.
Well, you know what they say, lucky in love, unlucky with fruit.
Ne dediklerini bilirsin. Aşkta kazanan, meyvede kaybeder.
Then Dad gets unlucky... gets caught cheating, and gets kicked out.
Ve babamın şansı uzun sürmez... aldatırken yakalanır ve kovulur.
She feels incredibly alone and unlucky, like she's been singled out by God.
Kendini korkunç yalnız ve şanssız hissediyor, sanki Tanrı onu unutmuş gibi.
Never mind, Dado. Unlucky at cards, lucky in love.
Boşver Dado kumarda kaybeden aşkta kazanır.
Four's my unlucky number.
4 benim uğursuz sayım.
You take Oedipus, that unlucky fella who killed his father and married his mother.
Şanssız adam o Oedipus bilmeden babasını öldürüp annesi ile evlenmiş.
If anything, I'm sad-stop-unlucky.
Bir şey varsa o da mutsuz, vurmaz ve sağırımdır.
You see, Lisa, it's been an unlucky year for Laramie.
Bildiğin gibi Lisa, Laramie için kötü bir yıldı.
Master Fa, you are damn unlucky
Fa bey, çok bathsızsınız
A smile on this unlucky day!
Bu şanssız kötü günde sıcak bir gülümseme!
To a guy in Kentucky I'm Mr. Unlucky
Kentucky'li bir adam Bay Uğursuz der bana
Never mind, he's an unlucky burglar.
Boşver, şanssız bir hırsızmış.
I guess this is where I came in... to tell you the story of an unlucky guy who fell in love with a hole in the ground.
Sanırım yerdeki bir deliğe aşık olan şanssız bir adamın hikayesini anlatmak için buraya geldim.
It was... It was an unlucky day, you know?
O gün - Şanssız bir günümdü, anlıyor musun?
- It's an unlucky number.
- Bu uğursuz bir sayı.
It's an unlucky apartment building.
Burası uğursuz bir bina.
It was unlucky, Poirot.
Şanssızlıktı, Poirot.
[Groans] Well, you were unlucky.
Çok şanssızmışsın.
They only know your name if you're the unlucky S.O.B. sitting on 500 tons of dynamite.
Eğer 500 tonluk dinamitin üzerinde oturan şanssız askersen,... senin adını öğrenirler.
You know, it's extremely unlucky... ill health should have forced your retirement.
SağIığının seni emekliye zorlaması büyük talihsizlik.
I was going on to say that it's unlucky about your having to retire before becoming entitled to a pension.
Emeklilik ikramiyeni kaybetmen talihsizlik oldu diyecektim.
We're all unlucky in love sometimes.
Hepimiz bazen aşkta şanssızızdır.
My son is one of the unlucky ones.
Oğlum şanssız olanlardan biri.
Witty converstationalist and lover too, too unlucky in love
Üstelik aşık... Ama kendine hayrı yok.
Then, if you're really unlucky, you get these :
Ve eğer gerçekten çok talihsizsen, birkaç tane de bunlardan oluyor.