Unproven traduction Turc
82 traduction parallèle
- Unproven.
- Kanıtlanamadı.
- That is unproven.
- Bu ispatlanmadı.
But, in a democracy, we do not shoot unarmed suspects on sight for a murder in which their participation is still unproven.
Fakat demokraside, katkıları henüz ispat edilmemiş bir cinayet için silahsız şüphelilere ateş etmeyiz.
The strategic bombing thesis remained as yet unproven.
Stratejik bombardıman tezi, henüz kanıtlanamamıştı.
Besides, I'm not going to risk the lives of those two people in there on some unproven procedure, especially since EVAC TWO has been successfully tested against every emergency in the book.
Ayrıca, içerdeki şu iki insanın hayatını doğruluğu kanıtlanmamış bazı uygulamalarla özellikle de EVAC 2 kitaptaki her acil duruma karşı başarıyla test edilmişken riske etmeyeceğim.
Man of many talents, all unproven.
On parmağında on marifet olan adam. Ama kanıtlanmamış.
You went into battle with an unproven rifle?
Savaşa denenmemiş tüfekle mi gittin?
I see no reason to use an unproven drug when there are proven ones left to try.
Sen yeni birine ihtiyacın olmayacak, ancak herhangi bir eski denenmiş değil.
Probable is a euphemism for unproven.
Kansere yol açabilir demek, kesin kanıtlanmamış demektir.
You can't publish a book about an unproven medical condition.
Kanıtlanmamış bir tıbbi durum için kitap bastıramazsın.
It's just a theory, and an unproven one as well.
Bu sadece bir teori, ispat edilmedi henüz.
The idea that black holes have exits into other universes is completely unproven.
Kara deliğin diğer evrenlere açıldığı fikri ispatlanamamıştır.
I'm not putting this man at risk for hemolysis for an unproven procedure you read about.
Bir yerde okuduğun kanıtlanmamış bir işlem adına... ... bu adamı hemoliz tehlikesine atamam.
I can't do that, not on the basis of an unproven hypothesis.
İspatlanmamış bir varsayıma dayanarak bunu yapamam.
- Your method is unproven.
- Yöntemin kanıtlanmadı.
Ma'am, this weapon is an unproven prototype.
Efendim bu silah onaylanmamış bir prototip.
But this is unproven in my mind.
Fakat bence kanıtlanamamış bir olgu.
Only a few months ago, General Hammond allowed the testing of an unproven computer virus that shut down our entire gate network, leaving us open to a potential assault.
Sadece birkaç ay önce, General Hammond onaylanmamış bir bilgisayar virüsünün denenmesine izin verdi, bu virüs tüm geçit ağımızı kapattı, bizi potansiyel bir saldırıyla yüzyüze bıraktı.
I'm sure you understand the ramifications of unproven accusations.
Eminim siz de asılsız suçlamaların doğuracağı ayrılıkları anlıyorsunuzdur.
That's unproven.
İspatlanmış bir şey yok.
With all due respect, Madam President, this is an unproven and untested drug.
Kusura bakmayın Sayın Başkan, ama bu denenmemiş, test edilmemiş bir ilaç.
It's an unproven therapy.
Kanıtlanmamaış bir tedavi.
- Unproven. - Ferris has already killed one guy. He's put 20 others at risk.
- Ferris birini öldürdü bile, 20 adamı da tehlikeye attı.
It's still unproven whether multiple universes exist... and whetherwhite holes may have created them... but scientists have shown that some types ofwhite holes... although possible in theory, are highly unstable.
Çoklu evrenlerin var olup olmadığı ve beyaz deliklerin onları yaratıp yaratmadığı hala kanıtlanmamıştır. Fakat bilim insanları bir takım beyaz deliklerin aynı zamanda teorik olarak yüksek derecede kararsız olduğunu göstermişlerdir.
I have a theory which can't be unproven.
Tersi kanıtlanmamış bir teorim var.
I have a theory which can't be unproven.
İspatlanmaması olanaksız bir teorim var.
Stay away from that unproven, experimental stuff.
Etkisi kanıtlanmamış deneysel ilaçlardan uzak durun.
His parentage was unknown and unproven until now.
Ebeviyenleri bilinmiyordu ve kanıtlanmamıştı. Şu ana kadar.
the science on this type of testing is unproven, to say the least.
Böyle bir testteki bilim henüz kanıtlanmamış olup...
That's just an unproven hypothesis.
Bu, ispatlanmamış bir kuramdır.
Not crap, just unproven... after hundreds of years and thousands of studies.
Saçmalık değil, sadece kanıtlanmamış. Hem de yüzlerce yıllık binlerce çalışmaya rağmen.
Good news, I don't need your approval for some crazy, unproven treatment.
Haberler iyi. Kanıtlanmamış, çılgınca bir test yapmak için iznine ihtiyacım yok.
A love so deep you're ready to chuck your medical license to give her powerful, unproven drugs with dangerous side effects.
Tıbbi ehliyetini, işe yaradığı kanıtlanmamış tehlikeli yan etkileri olan güçlü ilaçlar vererek tehlikeye attıracak kadar, büyük bir aşk.
It's a risky and unproven procedure.
Risklidir ve ispatlanmamıştır.
I mean, yeah, sure, I got my pitch back, but it's unproven, April.
Tamam geri döndüm ama daha hiçbir şey belli değil, April.
It's as unproven as it is controversial, with doctors still disagreeing about its very effectiveness.
Doktorlar bu tedavinin etkilerini hâlâ tartışmaya devam ediyorlar ve henüz ortada kanıtlanmış bir şey yok.
A love so deep you're ready to chuck your medical license unproven drugs with dangerous side effects.
Tıbbi ehliyetini, işe yaradığı kanıtlanmamış tehlikeli yan etkileri olan güçlü ilaçlar vererek tehlikeye attıracak kadar, büyük bir aşk.
Theories that are incomplete and unproven but without which, cosmology's story of creation is just another story.
Teoriler tamamlanmamış ve ıspatsız. Fakat onlarsız kozmolojinin yaradılış öyküsü, sadece diğer bir hikayedir.
Participating in this unproven trial could change all that.
İspatlanmamış bu deneyin bir parçası olmak her şeyi değiştirebilir.
It is based on unproven facts.
Ayrıca o tanık sayın hakim
Hm. The algorithm, as used by Chambers, is unproven, and no replacement for human intel.
Chambers'ın kullandığı algoritma kanıtlanmamıştı.
If I were you, I'd be sure to bracket that sentence with "allegedly" and "unproven".
Yerinde olsaydım, parantez içinde "iddiaya göre" ve "kanıtlanmamış"... -... derdim.
Maybe there's something he wants us all to forget. Allegedly and unproven and all that bollocks.
Belki de herkesin unutmasını istediği "iddiaya göre" ve "kanıtlanmamış" bir şeyler vardır.
We're only gonna get one shot at this... and I am not gonna risk the fate of humanity on your unproven technology.
Sadece tek bir şansımız var. İnsanlığın kaderini senin kullanılmamış teknolojin ile riske atamam.
And today, most scientists believe negative energy is just an unproven theoretical concept.
Bilim adamları buna sadece bir teori olarak bakıyor.
One unproven, irresponsible basket.
İspatlanmamış, sorumsuz bir sepet.
I can't risk mak ng more sw tches for ycu out of that unproven metal.
Kanıtlanmamış bir metalle daha fazla geçiş makası yapamam.
This is rich white people and their rich white champion Selina Meyer demanding an unproven solution to an unproven problem so they can sleep better at night.
Bu zengin beyaz insanlar ve onların zengin beyaz şampiyonu Selina Meyer ispatlanmamış problemlere ispatlanmamış çözümler sunuyor. Bu yüzden geceleri rahat uyuyabilir.
If your hypothesis is unproven, you don't announce a conclusion.
Hipotezin kanıtlanmazsa bir sonuç açıklayamazsın.
Their work is untested and unproven, the risks undocumented.
Alternatif. O çalışmalar test edilmemiş, kanıtlanmamış ve riskleri de belirsiz.
Saunders has already had a brush with the SEC, an accusation of insider trading, unproven, so his risk taking may have led him into dangerous waters.
Menkul Kıymetler ve Borsa Kurulu tarafından içeriden öğrenenlerin ticareti ile suçlanmasına karşın şimdilik bir şey kanıtlanamadı. Giriştiği riskli işlemler onu tehlikeli sularda yüzmeye itmiş olabilir.