Unravel traduction Turc
381 traduction parallèle
Now I shall unravel the psychiatric secrets of this Caligari! Now I shall discover if it is true that a somnambulist can be compelled to perform acts that in a waking state he would never commit and would be repugnant to him.
Sonunda bir uyurgezerin uyanma halindeki davranışlarının gerçekten kontrol edilip edilemediğini öğreneceğim.
I'm going to try and unravel it before you wake up.
Sen uyanmadan onu ortaya çıkarmaya çalışacağım.
Id unravel every riddle For any individlle
Çözerdim her problemi Dert ve acı içindeki
So don't try to duck out because we'll unravel this thing yet
Sakın toz olmaya falan kalkmayın. Bu olayı bir şekilde çözeceğiz.
Follow him if you will, as he attempts to unravel this mystery... hindered at every step by his friends... and haunted always by a vague sense of foreboding.
Eğer bu filmi seyredecekseniz, bu adam gizemi çözmeye çalışırken, arkadaşlarının her adımını nasıl engellediğini ve her şeyi daha önceden sezmekten usanışını izleyin.
That anyone who could unravel this knot would become ruler of Asia.
Her kim bu düğümü çözebilirse, Asya'nın hükümdarı olacak.
He seeks to unravel the mysteries of the Universe, to become conscious of himself.
O kendisini bilinçlendirmek için, evrenin gizemini çözmek istiyor.
In ancient times, who would weave her tapestry only to unravel it and start again?
Eski zamanlarda, onu çözmek ve yeniden başlamak için işli örtüsünü kim örerdi?
If you cut any one of them, you will unravel many others.
Birisini keserseniz, birçoğunu sökersiniz.
A permutation of numbers and signals that would take a thousand years to unravel.
İşaretler ve sayıların bir permutasyonu çözümü bin yıl alacak bir şey.
Doctor, I think you would like to unravel this mystery as much as I.
Bu gizemi, siz de benim kadar açığa çıkarmak istiyorsunuz doktor.
The longer it takes, the more our plans unravel.
Planlarımızın daha fazlasının açığa çıkması çok sürmez.
I'll unravel your guts out like a ball of yarn.
Ciğerini sökeceğim senin.
Unravel it.
Açın ağı.
It would be better if you'd try not to unravel now.
- Çaremiz yoktu. Şu an her şeyi açıklamasan iyi olur.
When does the plot, uh, start to unravel here?
Konu ne zaman açıklanmaya başlanacak?
We're here to unravel events that might baffle.
Gizemleri çözmek için varız, Şaşkına düşürmesine aldırmayız.
I want to emphasise at this point that this was, in effect, the mystery, the main knot to unravel both in religion and Hegelian philosophy.
Yürürlükte olan bu noktayı vurgulamak istiyorum gizem, ana düğüm, hem din.. ... hemde Hegel felsefesine göre çözülmelidir.
I'm about to unravel the mystery of your arrival!
Gelişinin gizemini çözmek üzereyim!
I don't want to come, but, sir, it is a journey through legend, shrouded in mystery, which I, as your humble guide, will unravel.
- Gelmek istemiyorum ama, efendim, bu efsaneye dayalı bir yolculuk. - Gizemli bir sır perdesi, çözecek önemsiz rehberde benim efendim.
Mrs. Cecil Forrester, to unravel a minor domestic complication.
Bayan Cecil Forrester'i, evcil bir iş konusunda aydınlatmıştınız.
We have been ordered by Starfleet to proceed to the Lorenze Cluster and investigate the disappearance of the light cruiser, USS Drake, which was in that system trying to unravel a mystery of its own, which began when recent long-range probes
Yıldızfilosu tarafından, Lorenze Takım yıldızında... kendine özgü bir gizemi çözmeye çalışırken kaybolan... hafif kruvazör USS Drake'i araştırma emrini aldık.
In our arrogance, we feel we are so advanced, and yet we cannot unravel a simple knot tied by a part-time French mathematician, working alone, without a computer.
Tüm cehaletimizle, çok gelişmiş olduğumuzu sanıyoruz. Ve yine de, yarım zamanlı bir matematikçi olan... bir Fransızın tek başına, bir bilgisayar bile kullanmadan... ürettiği basit bir gizemi bile çözemiyoruz.
One, coming face to face with herself 30 years older would put her into shock, and she'd simply pass out, or two, the encounter could create a time paradox, the results of which could cause a chain reaction that would unravel
Bir, 30 yıl yaşlı halini görünce şoka girebilir ve ölebilir. İki, karşılaşma bir zaman paradoksu yaratabilir ve zincirleme bir reaksiyonla zaman-mekan sürekliliğini bozarak tüm evreni yok edebilir!
And as I leave here to unravel my own small destiny, I congratulate each of you on being the best of the best.
Kendi küçük alın yazımı yaşamak için ayrılırken, iyinin en iyisi olduğunuz için sizi kutlamak isterim.
The project is beginning to unravel. - What?
- Tüm proje çözülmeye başladı.
Come on, unravel these.
Haydi, çöz şunları.
Unravel your feelings!
- Çıkarın duygularınızı labirentten.
The police are investigating, but... I have created a character to unravel one of my cases
Polis, araştırıyor ama işlerimi... halletmek için kendime başka bir kimlik daha yarattım.
I've been looking for the loose end which might unravel it.
Çözebileceğim gevşek bir uç arıyorum.
For several years, I've tried to unravel the secrets of Tagus III.
Birkaç yıldır, Tagus III'ün sırlarını açığa çıkarmaya çalışıyorum.
The intricate weave of time is not ours to unravel.
Zaman akıntısını, bol keseden atamayız.
I spent years trying to unravel your secret, and now, suddenly, here you are.
Sırrını çözmek yıllarımı aldı. Ve şimdi, aniden... burada duruyorsun.
Everything we fought for is starting to unravel.
Uğruna savaştığımız her şey dağılmaya başlıyor.
St. Joe's begins to unravel.
St. Joe's çözülmeye başladı.
A cop once told me... "Always look for the lie ; that's when the story begins to unravel."
Bir polis bir keresinde bana demişti ki "Her zaman yalanı ara, hikâye orada karışır."
We will use all our resources to unravel this mystery.
Bu sırrı çözmek için tüm kaynaklarımızı kullanacağız.
This is the clue we need... to unravel the mystery of the Sith.
Bu Sith'in gizemini çözmenin anahtarı.
It could unravel our entire society.
Tüm toplumumuz parçalanabilirdi.
The addition of an old lady in the rear seat won't unravel that confidence.
Arka koltukta yaşlı bir bayanın olması güvenlerini yitirmelerine neden olmaz.
I wish to unravel the list of my sins properly and... morally correct.
Hatalarımı, adamakıllı ve ahlaki bir şekilde ortaya koymak isterim.
"And the scheme that I must unravel, it was never meant for all."
"Ve düzeni çözmeliyim, bu asla hepimizi kapsamıyor."
"is now the mystery that the court will try to help unravel."
"... mahkemenin çözmeye çalışacağı bir gizem halini aldı. "
And you've been trying to undo that damage ever since, but each time you pull out a new thread another one begins to unravel.
Ve sen o zamandan beri hasarı onarmayı deniyorsun ama her zaman bir başlangıç yeni sorunlar ortaya çıkardı.
It appears your little deception is starting to unravel.
Küçük aldatmacan ortaya çıkıyor.
But the more I try to think back, the more it all starts to unravel.
Ama ne kadar açık seçik hatırlamaya çalışsam o kadar kaybediyorum onları.
Your mother tried to unravel the mysteries this country huge and incomprehensible.
Annen bu kocaman ülkenin bilinmezlerini azaltmak için büyük çaba harcadı.
But this telepath problem, it's gonna take me a while to unravel.
Ama bu telepat işini çözmek biraz zaman alacak.
With their extraordinary expertise, Rachel has begun to unravel the secrets of the cat
Rachel, yerlilerin olağanüstü bilgileri ışığında... kedilerin sırlarını çözmeye başlamış.
Let's go back to the beginning to see if we can unravel this :
Olayı açığa çıkarmak için başa geri dönelim.
We will use all our resources to unravel this mystery.
Bu gizemi çözmek için bütün kaynaklarımızı kullanacağız.