English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ U ] / Upstream

Upstream traduction Turc

260 traduction parallèle
The way 1 figure it, we go 100 miles upstream then we follow a creekj that runs into it northi ( LAUGHS ) NeverfaiIs.
Hesabıma göre akıntıyla beraber 100 mil gittikten sonra... nehrin kuzeye ayrılan kolunu takip edeceğiz. Asla kaybetmem.
I'm coming upstream.
Ben nehrin üst tarafını alıyorum.
There must have been a dead poisonous snake upstream.
Suyun yukarısında ölü bir zehirli yılan olmalıydı.
You look across the river. I'll look upstream.
Sen nehrin karşı tarafına bak, ben de ırmağın yukarısına.
Upstream to the mouth of the Baramura, then across to the big river.
Baramura ağzına kadar yukarı çıkar, sonra da nehri geçerim.
Meltwater was pouring into the river, and we couldn't row upstream.
Ama buzulların suyu nehirde sel oldu, ve bu güçlü akıntıya karşı kürek kullanamazdık.
Keep her bow upstream!
Gemini başını akıntıya göre tutun!
Sometimes it isn't easy traveling upstream.
Bazen akıntıya karşı yolculuk yapmak kolay olmuyor.
If this refrigerator gets more fish in it it'll swim upstream and spawn all by itself.
Bu buzdolabı birkaç balık daha görürse... nehirde yüzüp balık gibi yumurtlamaya başlayacak.
He doesn't understand that coffee tastes better if the latrines are dug downstream instead of upstream.
Albay tuvaletlerin nehrin üstüne mi altına mı kurulursa kahvenin daha lezzetli olduğunu anlayamadı.
I will go upstream.
Ben akıntıya karşı gideceğim.
I'm heading upstream and you're headed downstream.
Ben akıntıya karşı gidiyorum, sen akıntı yönünde.
We nose our way upstream, rush the guards and seize the fleece.
- Nehrin ağzına yaklaşalım. Saldırıp postu alalım.
You follow the river upstream'til you come to the old steam railway line.
Tren yoluna gitmek için nehri tersine doğru izle.
Chelsea to Hampton upstream, a penny halfpenny.
Akıntıya karşı Hampton'a gidiş yine aynı.
This time of the year, fish usually swarm upstream, but...
Genelde çok bol balık akını olurdu, ancak...
- They went upstream or downstream?
- Yukarı mı, aşağı mı gitmişler?
You two go downstream and I'll go upstream.
İkiniz nehir aşağı gidin, ben de nehir yukarı.
This was 200 yards upstream from where the body was found.
Bu, cesedin bulunduğu yerden, nehrin yukarısından 200 metre ötede bulundu.
Keep'em upstream so they won't have to swim.
Akıntıya karşı gidin. Yüzmek zorunda kalmasınlar.
Push'em upstream, that's it.
Akıntıya karşı güdün, ha şöyle.
Head'em upstream more.
Akıntıya karşı.
Upstream, and you got scared.
Nehrin yukarısında. Sen de korktun.
Ed, I think they found that other canoe upstream, above where we told him.
Ed, galiba kanoyu yukarıda... bizim söylediğimiz yerin yukarısında bulmuşlar.
Well, the further we go upstream... the fewer the organisms there are and the simpler.
Şey, biraz daha yukarı gidelim orada daha az.. basit organizmalar olmalı.
All you do is walk 2 miles to the river and swim upstream another 10.
Yapman gereken tek şey nehir boyunca 3 km yürümek ve sonra akıntıya karşı 15 km daha yüzmek.
Let's continue upstream.
Akıntıyı takip etmeye devam edelim.
That only leaves one way... upstream.
Geriye tek bir yön kalıyor, akıntıyı takip etmek.
I don't like swimming upstream
- Akıntıya karşı yüzmekten hoşlanmam.
The sale has been lost, but we are steadily heading upstream.
Satışlar azaldı ama biz artırmak için elimizden geleni yapıyoruz.
With his companions, Champollion chartered boats in Cairo and sailed slowly upstream following the course of the Nile.
Champollion ve dostları Kahire'den tekneler kiraladılar,... ve Nil Nehri'nin akıntısına karşı yavaşça yol aldılar.
Dr. Susan Drake, great scientific has conducted research in our laboratories, upstream Over the past seven years.
Aramızda bulunan Dr Susan Drake, büyük bilimci son yedi yıldır ırmağın yukarsındaki labotuarımızda araştırmalarına devam ediyor.
We travelled upstream to Manyoca.
Manyoca nehri boyunca geldik.
I figured if we follow the Manyoca River upstream, there must be other villages.
Tahminime göre Manyoca nehrini, takip edersek başka köylere ulaşabiliriz.
You leave husbands and children every couple years like you're some goddamn salmon going upstream to spawn.
Birkaç yılda bir çocuklarını ve kocalarını sanki akıntıya kapılan somon balığı yumurtalarıymışçasına terk ediyorsun.
A ship... And nobody has made it upstream?
Hiçbir gemi ya da insan akıntıyı aşamadı?
- Upstream and downstream.
- Bir uçtan diğer uca kadar.
Why is he heading upstream?
Neden akıntıya karşı sürüyor?
We're going upstream!
Akıntıya karşı gidiyoruz!
I devoted myself professionally to fighting these and now I'm wading in them upstream.
Kendimi profesyonel olarak bunlara karşı koymaya adadım ve şimdi akıntıya karşı onlarla ilerliyorum.
Life is upstream!
Hayat yukarda!
You're thinking it's better upstream.
Yukarısı daha iyi diye düşünüyorsun.
Fishes swimming upstream.
Balıklar akıntıya karşı yüzüyordu.
I'm gonna fish further upstream.
- İlerideki akıntıda tutacağım.
If you want to escape, head upstream.
Kaçmak istiyorsan akıntıya karşı git.
He says, normally, he'd see the guy's little thingies... Swimming upstream in the womb, when he looked under the microscope.
Normalde mikroskopla bakınca adamın tohumlarını... rahimden yukarı çıkarken görmesi gerektiğini söyledi.
If we come from upstream, the way you say, the long way, it'll be a two-hour hike.
Dere yatağı boyunca aşağı doğru senin dediğin uzun yoldan gidersek 2 saat sürer.
Now, when those steelhead are running upstream, they're only thinking about one thing.
O alabalıklar akıntıya karşı yüzerken akılları tek şeyle meşguldür.
Like salmon swimming upstream. So, of course, all you could think of was spawning.
Aklınız fikriniz üremekte tabii!
The trout's heading upstream towards the net.
Balık ağa doğru geliyor.
They've gone upstream. Mac, you take the right bank, I'll take the left.
Mac, sen sağ kıyıyı al, Ben sol tarafı alacağım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]