Utter traduction Turc
1,296 traduction parallèle
Utter lunatic.
Annen nasıl? İyice bunadı.
But in a moment of utter weakness, I said yes.
Zayıf bir anıma denk geldi ve.. ... ben de kabul ettim.Neden diye sorma.
- Don't you dare utter her name!
Hayır!
I came to life, like another Lazarus, to the utter amazement of everyone.
Hiç kimsenin beklemediği bir şekilde, tıpkı bir Lazarus misali hayata dönmüştüm.
They're all lovely and, and sweet and funny right up to the point when they reveal theirselves as utter monsters.
Ve tatlı ve eğlenceli Ta ki tam bir canavar olduklarını açığa vurana kadar.
Oh, the date, that was an utter disaster.But, um, at least I took the chance.
- Tam bir felaketti. Ama en azından şansımı denemiştim.
The Mountain Path is the purest and most demanding form of Wayism... complete and utter acceptance of everything the universe presents, even sickness, even death.
dağ yolu daha saftır ve En istekte bulunan meydanı... tamamlar ve söyle herşeyi kabulu kainat takdim eddimi, bile bile hastalık, bile bile ölüm.
He's a creep. His parties are infamous for complete and utter debauchery.
Partileri de ağza alınmayacak ahlâksızlıklarıyla ünlü.
That is absolutely classic! Melinda, you're an utter delight.
Melinda, bana inanılmaz zevk veriyorsun.
Lots of Native Americans, a.k.a. Indians, used to live on reservations in utter poverty.
Bir sürü Amerikan Yerlisi, diğer ismiyle Kızılderililer, tamamen sefalet içinde yaşarlarmış.
It is blind devotion, unquestioning self-humiliation, utter submission, trust and belief against yourself and against the whole world,... giving up your whole heart and soul to snip it.
Kör bir adanmışlık, sorgusuzca kendini aşağılama, aşırı teslimiyet, kendine ve bütün dünyaya güven ve inanç... kalbini ve ruhunu incinmesi için teslim etmektir.
We are in the most extreme and utter region of the human mind.
İnsan zihninin en uç bölgesindeyiz.
The language is that of Mordor, which I will not utter here.
Mordor Lisanı'nda, Burda Söyleyemem.
Members of the council gathering plants and animals from around the world to fight the Phantoms is utter nonsense.
Konsey üyeleri Fantomlarla savaşmak için bitki ve hayvan toplamak tam bir saçmalık.
- Utter nutbag.
Su katılmamış beyinsiz.
Sadly, the protracted search ended late Saturday night in complete and utter failure.
Malesef, bu hırslı araması Cumartesi gecesi, başarısızlıkla sona erdi.
But you won't speak Or utter it It lingers on your eyelashes
Ama konuşmazsın ya da söylemezsin kirpiklerinden ayrılamazki saklanır kapalı gözlerde.
how can I utter your name?
Isminizi nasıl söyleyebilirim?
The way I utter your name
Senin adını söylediğim gibi
You maynotice he can't even utter his name. He refers to him as "K".
Evet onun adını bile ağzında almak istemez ona sadece "K" der.
... and utter dedication to moviemaking.
... tüm varlığıyla filmciliğe adadığını çok çabuk anladım.
"Oh valiant one, why do you utter such bitter words?"
Ey yürekli kişi, neden acı sözler sarf ediyorsun?
"The words that soothe their ears, pleases their hearts.." utter them and they will pamper you.
Onların kulaklarını okşayan kelimeler, kalplerini memnun eden... iltifatlar et, seni refah içinde yaşatsınlar!
My next utterance carries no legal consequence but I'm going to utter it just the same, when I say to you "shame."
Şimdi söyleyeceklerim hukuksal bir sonuç içermiyor ama yine de söyleyeceğim. Size diyorum ki : "Utanın!"
Hundreds of grandchildren, utter domination of known space, and the pleasure of hearing that all my enemies have died in terrible, highly improbable accidents that cannot be connected to me.
Yüzlerce torun, bilinen uzayın hakimi olma ve düşmanlarımın benimle bağlantı kurulamayan kazalarda korkunç şekilde öldüğünü bilmenin verdiği memnuniyet.
Elsbett holds you in utter contempt.
Elsbett küçümsemede seni bile sıkar.
So what if she holds me in utter contempt. At least she's thinking of me.
Yani o eğer küçümsedmede beni seçerse en azından beni düşünüyordur
I'll tell Darla the utter lack of concern you had for her.
Darla'ya onun için ne kadar az endişelendiğini söylerim.
Utter trust.
Kusursuz bir güven.
We don't need him, we need his utter lack of power, right?
Ona ihtiyacımız yok, tek eksik olduğumuz güç, Değil mi?
A complete and utter failure.
Tam bir başarısızlık örneği olacağım.
And that's bullshit-ese for "I'm a complete and utter tight-wad".
Bence ortada bir dünya para varken böyle düşünmek çok saçma.
Yes, I have been a complete and utter fool.
Evet, tam bir aptal gibi davrandım.
When you die, what's the nicest thing someone will utter about you?
Öldüğünüzde, birisinin sizin arkanızdan söyleyeceği en güzel şey nedir?
WELL, THAT'S COMPLETE AND UTTER BULLSHIT.
Ve bu tamamen saçmalık.
Therefore, it's ironic that Manhattanites face the same horrible uncertainty, knowing that any day they may have to utter the tragic words...
Bu yüzden tüm Manhattanlılar'ın aynı korkunç belirsizlikle karşılaşması kaderin cilvesidir. Her an o trajik kelimeleri duyabilirsiniz.
I utter things that have been kept secret from the world.
Dünyada sır gibi saklanan şeyleri söylerim.
Dont you ever let me hear you utter those words again!
Bu söylediklerini bir daha asla duymayayım!
I know it's utter madness... but let's be mad... if there's nothing else left to us.
1... 2... 3... ve şimdi! Katya, çabuk, koş! O kazanıyor!
Just blackness and utter silence.
Sadece karanlık ve sessizlik.
The lines in the scene before that dispelled his utter despair and had a profound impact on his motivation afterwards.
Mekandaki hatlar onun tüm kederini dağıtmadan önce onun motivasyonuna derin bir etkisi vardı.
What complete and utter nonsense!
Bu ne deli zırvası şey!
Wolfe. It is utter nonsense to suspect me.
Tasavvur edilebilir olduğunu düşündüğüm için minnettar olun.
The Muslims, sitting around Hudaybiyah watched this in utter dismay.
Müslümanlar Hudeybiye'de umutsuz bir şekilde oturuyorlardı.
If at any point you think he's suspicious or you're uncomfortable in any way, all you have to do is utter the words "I hope I'm not getting a cold."
Herhangi bir anda şüphelenir veya rahatsız hissederseniz, "Umarım üşümem" demeniz yeterli.
"Unless prevented, at vulgar cost, this woman will render the greatest power unto utter desolation."
Engellenmezse bu öfkesi ortalığı yakacak. "Bu kadın büyük bir güç kullanarak zalimce bedellerle korkunç bir..." "... felakete neden olacak. "
"Unless prevented at vulgar cost, she will render the greatest power unto utter desolation."
Evet. "Engellenmezse, bu kadın büyük bir güç kullanarak..." "... zalimce bedellerle korkunç bir felakete neden olacak. "
Unless prevented, at vulgar cost, this woman will render the greatest power unto utter desolation. "
"Bu kadın büyük bir güç kullanarak, zalimce bedellerle..." "... korkunç bir felakete neden olacak. "
The child is an utter fool, of course.
Çocuk tam bir aptal.
And an utter failure at one minute past.
Max Medina.
Strength of purpose, utter courage, utter panache, and utter wisdom that, of course you could go on to fight of course he could have gone on being the prophet with the sword but there are times when to make peace is more daring
Amacı olan bir güçtü. Cesaret, güvenlik ve bilgelik dolu bir güçtü bu. Elbette ki savaşabilirdiniz.