Vacuum traduction Turc
1,797 traduction parallèle
This is as close as the universe gets to a perfect vacuum.
Burası, evrenin kusursuz boşluğunun saltanat sürdüğü bir yer.
Quantum electrodynamics flies in the face of this idea by saying that the vacuum is NOT, I repeat not, a place where nothing exists and nothing happens.
Kuantum Elektrodinamik ; "boşluk, hiçbir şeyin olmadığı, ve hiçbir şeyin cereyan etmediği bir yer değildir", tekrar ediyorum... "boşluk boş değildir" fikriyle kanatlanır.
In fact, in a stunning confirmation of Dirac's antimatter theory, the vacuum seethes with huge numbers of matter and antimatter particles, continually being created and annihilated.
Aslında, çok sayıda madde ve anti-madde parçacıklarının boşlukta kaynaşması, sürekli yaratılıp imhası Dirac'ın anti-madde teorisine de çarpıcı bir onaydır.
And many sceptics might say these ghostly objects that allegedly fill the vacuum aren't actually real.
Ve pek çok septik bu hayalet nesnelerin boşluğu güya doldurmasının aslında gerçek olmadığını söyleyebilir.
You suspend two metal plates very close to each other in a vacuum.
"Boşluk" ta iki metal tabakayı birbirine oldukça yakın biçimde asıyorsunuz.
And this force doing the pushing, Casimir showed, was caused by the virtual particles that fill the vacuum.
Ve Casimir gösterdi ki, itmeyi yapan bu güç,... boşluğu dolduran sanal parçacıklardan kaynaklanır.
In their more fanciful moments, physicists speculate that this so-called vacuum energy might one day be harnessed.
Daha hayalci anlarında fizikçiler, boşluk enerjisi denilen şeyin bir gün dizginlenebilmesinin hayalini kurarlar.
An airless chamber simulates the vacuum of space.
Karadelik nedir? Bir parça üzücü bu.
Working outside in the vacuum of space is a dangerous business.
Dışarıda uzayın vakum alanında çalışmak çok tehlikeli bir iştir.
You're pulling against a vacuum.
Seni vakum gibi içine çeker.
And there was a... a vacuum.
Orada aa, bir vakum vardı.
I went to jail and got beaten with a vacuum for her.
Hapse girdim, elektrikli süpürgeyle dövüldüm, onun için.
If she's cleaning, it's a vacuum.
Süpürüyorsa, süpürge borusu.
I parked on 78th Street in front of a vacuum-cleaner store.
78. Cadde üzerindeki vakumlu temizleme dükkânının önüne park ettim.
And, in the meantime, I'll go over the mail, vacuum, and cook us dinner.
Bu arada gidip şu temizlik ve yemek yapma işine bir bakacağım.
We are gonna close by reminding them that old girl has a 3-percent better impulse from sea level to vacuum and if they pass on that, quite frankly, they deserve another sputnik.
Uzaydaki tepkimenin deniz seviyesinden daha iyi olduğunu söyleriz. Eğer reddederlerse, doğrusu Sputnik'e layıktırlar.
All triple-wrapped in carbon paper and vacuum-packed in titanium lined with plastic.
Hepsi 3 kat karbon kağıdı ile sarılı havası alınmış paketlenmiş titanium, pastikle bağlı.
We can also use a vacuum cleaner.
- Bunu düşünme. Elektrik süpürgesi kullanmayı biliyorum.
Jeff, you... ahmmm... fix the vacuum?
Jeff, sen... Süpürgeyi onardın mı?
Jeff, can you help me with the vacuum?
Jeff, süpürgeyi taşımada yardım eder misin?
The vacuum, Lauren?
Süpürge mi? Lauren?
I don't wanna run them over in the vacuum... and shoot my face off, okay?
Süpürgenin içine kaçıp da suratımı dağıtmak istemem, tamam mı?
I'm off to bed, so please don't vacuum.
Ben yatıyorum, lütfen evi süpürme.
Only, instead of mechanical parts, you see, you've got thousands of individual vacuum tubes.
Tamam, mekanik parçalar yerine, onda binlerce vakum tüpü var.
I was going to vacuum.
Yerleri süpürecektim.
Well, yes, I've begun fitting the electromagnets and vacuum pumps to the floor and ceiling.
Evet, elektromıknatıs taban ve tavan için vakum pompaları montajına başladım.
They're in line for an express ride into a vacuum.
Boşluğa hızlı bir uçuş için sıradalar.
370 Malaysian vacuum cleaners.
Tamam. 370 Malezya malı elektrik süpürgesi.
Except air and the vacuum of space.
Hava ve hava boşluğu dışında.
I don't wanna get into it. You're a moral vacuum.
Sen bir moral emicisin.
It's also a multimedia player, a can opener a dog groomer a vacuum cleaner a baby monitor.
O bir video oynatıcı, aynı zamanda konserve açacağı bir köpek bakıcısı bir elektrikli süpürge bir bebek telsizi.
The one where the vacuum breaks.
Elektrikli süpürgenin bozulduğu bölüm.
I want the janitor to come vacuum up the ashes of Mike with his Dustbuster... and when he dumps it outside, I want the rats to vomit and defecate... on the ashes of Mike Chadway.
Hademe gelip Mike'ın küllerini elektrikli süpürgeyle çekmeli ve çöpe atmalı. Sonra fareler gelip Mike Chadway'in küllerinin üstüne kusup sıçsın.
ldea - - a website that tells you where something hidden is, things you hate but need, in your area, like new tires or vacuum-cleaner bags.
Fikir... Nefret ettiğiniz fakat ihtiyacınız olan şeyleri bölgenizde nerede bulabileceğinizi söyleyen bir internet sitesi.
Nature abhors a vacuum.
İşi doğal akışına bırak.
I hear there's a lot of barfing, and you crap into a vacuum.
Duyduğuma göre çok kusmuk varmış ve boşluğa sıçılıyormuş.
Yeah, a floating vacuum. A floating vacuum?
Evet ama yüzen bir boşluk.
Charlie, no, I'm not a telepathic vacuum cleaner.
Hayır Charlie ben telepatik bir süpürge değilim.
They need a vacuum cup
Vakum çan'a ihtiyaçları var.
What's a vacuum cup?
Vakum çan nedir?
With a vacuum cleaner
Elektrikli süpürgeyle.
- Vacuum cleaner?
- Elektrikli süpürgeyle mi?
- D'you have a vacuum cleaner?
- Süpürge var mı?
How'll the vacuum work now?
Süpürge nasıl çalışacak şimdi?
Farhan, you get the vacuum, I'll get the power.
Farhan, sen süpürgeyi getir, ben elektrik bulurum.
Get car batteries, wires, and a vacuum gauge
Araba akülerini sökün, kablo ve vakumölçer getirin.
Rancho, vacuum cleaner
Ranço, süpürge.
Vacuum cleaner baby!
Süpürgeyle bebek doğumu...
We're going to study all night long... so please don't vacuum near my room too early.
Bütün gece çalışacağız bu yüzden sabah lütfen çok erken saatte odamın önünü süpürme.
Please vacuum here first, the girls need to rest.
Lütfen önce buraları süpür, çalışkan kızlar uyusun tamam mı?
If I were to suck out all the air from this jar, you'd quite rightly say that having removed all the atoms, I'm left with a vacuum, a volume of pure emptiness.
saf boşluğun hacmiyle, vakumla baş başa kalacağımı rahatça söylerdiniz.