Verify traduction Turc
1,520 traduction parallèle
- We verify at 9 : 30 tomorrow.
- Sorgulanman yarın 9 : 30'da.
Can you verify the address?
Adresi doğrulayabilir misiniz?
To verify this, Odious disguised himself as a leper but when he saw her reflection, he was smitten.
Odious, bunu öğrenmek için cüzamlı kılığına girmiş ve kadının yansımasını görür görmez çarpılmış.
As of now, it seems inevitable to verify the authenticity of the document.
Görünüşe göre belgelerin geçerliliğini kanıtlamak kaçınılmaz.
Mr. Gurozawa, once we verify it, we shall inform you of the results.
Bay Gurozawa, bunu doğruladıktan sonra size sonucu bildireceğiz.
Verify your altitude.
İrtifanı doğrula.
To verify his results... Biro enlisted the services of Sergeant Andre Turcotte... a fingerprint expert who, for fifteen years... was in charge of the Montreal crime lab... of the Royal Canadian Mounted Police.
Sonuçları doğrulamak için Biro, 15 yıl boyunca Kanada Kraliyet Atlı Polisleri'nden Montreal adli laboratuarının şefi olan parmak izi uzmanı Çavuş Andre Turcotte'a başvurdu.
Because there was no such thing then as a K-44 computer to verify the equation.
Çünkü o zaman denklemi doğrulamak için K-44 bilgisayarı gibi bir şey bulunmuyordu.
I will send Dharma to your village to verify your story.
Söylediklerini doğrulamak için Dharma'yı köyüne yollayacağım.
Please hold while we verify if the party will accept the charges.
Lütfen, karşı tarafın ücreti ödemeyi kabul etmesini doğrulatmamız için bekleyiniz.
- Do you have the money? When I verify the merchandise, I'll transfer it to your account.
Aldığım şeyi doğrular doğrulamaz, hesabına transfer edeceğim.
Verify PC-2 pressure zero, throttles closed, oxygen generator and master switches off.
PC-2 basıncı sıfır, gaz kolu oksijen jeneratörü ve ana devreler kapatıldı.
We can verify it's yours.
Size ait olduğunu ispatlayabiliriz.
Did we verify the dean of admissions quote?
Kabul dekanının sözlerini teyit ettik mi?
Can anyone verify that?
Biri bunu doğrulayabilir mi?
So if we can verify that he was in Nevada the night that Julie Paxon was killed, then we have to assume that the DNA results were a function of some kind of... error.
Julie Paxon'nun öldürüldüğü gece Nevada'da olduğunu kanıtlayabiliyorsak DNA sonuçlarında bir çeşit hata olduğunu varsayıyoruz.
Well, given the dire circumstances, I thought it best to verify that that was, in fact, the case.
Yine de kesin emin olmak için teyit etmek istedim.
- Can anyone verify that?
- Bunu doğrulayacak biri var mı?
We need to verify it.
Teyit etmemiz gerekiyor da.
So until we get the blood results back, we're going to need someone to verify where you were last night.
Kan sonuçlarını alıncaya kadar dün gece nerede olduğunuzu birisinin teyit etmesi gerek.
But anything, or anyone, that could verify your story is either gone, missing or dead.
Ama ifadelerinizi kanitlayacak herhangi birsey ya da herkimse ya gitmis ya da ölü.
I already gave my statement. Right. Yeah, well, we just need to verify a few things.
Evet, ama bazı şeyleri doğrulamamız gerekiyor.
We've still to verify the exact chain of events.
Olaylar zincirini halen araştırıyoruz.
But I've only partially been able to verify that, since, as you can see, the postmortem damage is extensive.
Ama bunu kısmen doğrulayabildim. Çünkü gördüğün gibi, ölümden sonra aldığı hasar çok geniş.
Trust, but verify.
Güven ama önce doğrula.
You take the contracts, verify them and bring them back.
Siz kontratları alsanız, teyit ettirip geri verseniz.
- Can anybody verify that?
Bunu doğrulayacak kimse var mı?
From the pentagon to the white house, no one can verify the existence of milton fine.
Pentagondan Beyaz Saraya kadar kimse Milton Fine'ın varlığını onaylamadı.
I'm going to need you to verify the whereabouts of your grandson Jeremiah two nights ago.
Torununuz Jeremiah'ın iki gece önce nerede olduğunu size... teyit ettirmemiz gerekiyor.
You make a deal, take the money to verify you won't testify.
Bir anlaşma yaparsın, tanıklık etmeyeceğini kanıtlamak için parayı alırsın.
Bondsman thought he was using a secure Web site to verify the account, but his system was hacked. Web site was a fake.
Bondsman'a göre adam hesabı doğrulamak için güvenlikli bir site kullanıyormuş ama sistem hacklenmiş.
Mike Novick will have to verify the pilot codes.
Mike Novick'in pilot kodlarını doğrulaması gerekli.
Can anyone verify that?
Evde! - Bunu doğrulayabilecek biri var mı?
You do realize we are gonna have to verify that so we can sort this thing out.
Bunu doğrulamamız gerektiğinin farkındasın. Biz bunu halledebiliriz.
- we'll have to verify it.
- Provizyon sormamız gerek
Let's verify it so we can go check it out.
Hadi bunu doğrulayıp gidip kontrol edelim.
Look, can you just give me a day so I can verify some facts?
Bana bir gün daha zaman ver. Gerçeği ortaya çıkarayım.
The hospital arranged some DNA tests to verify paternity.
Hastane akrabalığı onaylamak için DNA testleri yaptı.
We intended to reveal this as soon as our crime lab could verify that Mr. Ransom's vehicle couldn't have traveled the distance in question.
Kendi laboratuvarımız Bay Ransom'ın yüksek performanslı aracının söz konusu mesafeyi o sürede katedemeyeceğini onlaylayınca paylaşacaktık.
We can verify that with receipts.
Bunu faturayla ispatlayabiliriz.
I'll try to verify it for myself.
Kendim doğrulamayı deneyeceğim.
Is there anyone that can actually verify that you went home and what time you got there?
Eve gittiğinizi ve gittiğiniz saati doğrulayacak biri var mı?
Verify its authenticity. Do we have a deal?
Gerçek olduğunu anladıktan sonra bir pazarlık yapabilir miyiz?
We need to verify what he's saying, though.
Yine de söylediklerini doğrulamalıyız.
[Carrol] Mr. Oscarsson, can you please verify your address for me?
Bay Oscarsson, adresinizi benim için doğrulayabilir misiniz, lütfen?
Until we verify, you will drop your weapon or we will drop you.
Kimliğini doğrulayana kadar, silahını indireceksin. Yoksa biz seni indiririz.
Can anyone verify where you were after that?
Sonrasında nerede olduğunuzu doğrulayacak biri var mı?
- Verify its authenticity?
Elindeki mektupla karşılaştırıp, orijinalliğini doğrular mısın?
I asked him to come down here, see if he could verify any of this for us.
Buraya gelip bunları, doğrulamasını istedim.
We need to verify it's her ear.
Bu kulağın kadına ait olup olmadığından emin olmamız gerek.
We'll verify the jewellery was his. - Plus we have this.
Ayrıca bu da var.