Veto traduction Turc
350 traduction parallèle
I'll be in my office vetoing some bills.
Ofisime gidip birkaç kanun veto edeyim.
The way he'd look at me through his long thick eyelashes when I was vetoing an amendment.
Bir yasa değişikliğini veto ettiğim zaman uzun, kalın kirpikleriyle o bana bakışını.
Okishima favors drastic measures, but Kaji always stops him.
Okishima sert önlemlerden yana ama Kaji onu hep veto ediyor.
- And we reserve the right to veto.
Tabii ki. Ve bizim de veto hakkımız saklıdır.
- I veto it.
Veto ediyorum.
That you, Dr. Humbert, should definitely un-veto that girl's nonparticipation in the school play.
Dr. Humbert, bu kızın okul oyununa katılmamasıyla ilgili kararınızı... kesinlikle yeniden gözden geçirmelisiniz.
Maglione vetoed your name.
Maglione isminizi veto etti.
Then make him lift his veto.
Öyleyse vetosunun kalkmasını sağlayın.
The National Association of Homosexuals... has finally removed the veto from the Big Hunt...
Paris. Ulusal Eşcisel Derneği Büyük Av'la ilgili vetoyu kaldırdı.
For example, when a manager dismissed a worker for misconduct or generating losses, etc., and the organization would veto it only because the person was in the youth organization.
Örneğin, bir patron çalışanını uygunsuz hareket veya kayba uğratma gibi nedenlerle kovunca, örgüt bunu veto ediyor.
We are not you afraid, we laugh at tí you hear it we laugh, it was, it was, veto!
Sizden korkmuyoruz! Size gülüyoruz! Anladınız mı?
Veto, Darwin.
Onay, Darwin.
- I must use my veto power.
- Veto yetkimi kullanıyorum.
Veto, I say!
Veto ediyorum diyorum.
You will not make a mockery of my veto power.
Veto yetkimle alay edemezsin.
- Opposed?
- Karşı çıkanlar. - Veto!
- Veto.
Veto ediyoruz.
The Poirot has not for custom potential husbands veto, Monsieur Halliday.
Poirot, potansiyel kocaları korkutma işinde değildir, Mösyö Halliday.
Baste well with veto power. "
Üstlerine veto gücünü sürün "
"A wondrous sea change", The New York Times told us. The only wondrous sea change was that for once the United States didn't veto a Security Council Resolution against aggression.
Bizim istediğimiz, mevcut dergilerin sağlayamadığı şey ona gerçek bir aktivist bakış açısı vermek.
I could veto this Simpson-Gardner thing if I wanted to, but I don't.
İsteseydim bu Simpson-Gardner meselesini veto edebilirdim, ama bunu istemiyorum.
- l think he's going to veto it.
- Sanırım veto edecek.
Bill Mitchell votes no.
Bill Mitchell... veto ediyor.
You know that wasn't a Works Bill you vetoed.
Biliyor musun, sen bir kanunu veto etmedin.
When you veto their funding, that's not a mistake.
Ödeneği veto ettin, buna hata diyemezsin.
"President vetoes Works Bill."
"Amme Hizmetleri Yasasına Veto."
We vetoed that?
Bunu veto mu ettik?
We didn't veto anything.
Biz hiçbir şeyi veto etmedik.
Peg, if this is what I'm thinking I shall have to unleash my veto power.
Peg, eğer bu düşündüğüm şeyse veto hakkımı kullanmak zorunda kalacağım.
Veto, I say.
Veto dedim.
Veto. Veto. Veto.
Veto, veto, veto ediyorum.
- Okay, and if somebody objects you can just veto it.
- Tamam, birimiz beğenmezse... -... o isimden vazgeçilir.
Veto.
Geç.
- Exercising my veto, man.
- Veto'mu çalışıyorum, adamım.
Veto!
Veto!
Well, he didn't veto it.
Evet. ve onu veto etmedi.
Veto to carajo!
Siktir git!
Veto to carajo, fat person of excrement!
Siktir git, siktir!
Veto of here!
Canınız cehenneme!
Veto to the excrement!
Defol pislik!
His election as mayor of all Berlin had been vetoed by the Russians.
Berlin'in tamamına belediye başkanı seçilmesi, Ruslar tarafından veto edilmişti.
Those in favor will please raise their hands...
Karar oylandı ama komünist Çin Güvenlik Konseyini veto etti.
But no, she vetoed it.
Ama hayır, kız veto etti.
The reason they're scared of you : Technically, you have veto powers over their budgets.
Bunun nedeni, senin onların bütçelerini veto etme hakkının olması.
But the zebras vetoed it.
Ama zebralar veto etmişler.
- I'd like to veto that.
- Karşı oy kullanıyorum.
Not a damn thing the Congress can say to the president if he decides to veto that new tax-initiative-reform thingy.
Vergilerle ilgili yeni yasayı başkan veto ederse, meclis bir şey diyemez.
- We veto it.
- Veto ediyoruz.
it vetoed the idea of offering the Mikado to them.
Ancak akabinde, sonrasında Dışişleri Bakanı olan Bay Byrnes ki o sırada orada değildi mikadoyla ilgili fikri veto etti.
- Veto!
- Veto!
Veto it if you want.
Bir adam mı?