Vigor traduction Turc
143 traduction parallèle
The chief is preparing to resume hostilities... against the hill people with the utmost vigor.
Şef, tepe halkıyla olan savaşı tüm gücüyle sürdürmeye hazırlanıyor.
Put some vigor in it, lads.
Beyazların kafa derilerini yüzmek uygar bir davranış değil.
You have the vigor of a typical tourist.
Tipik bir turist gibi hareketlisin.
So full of life and vigor and heart.
Öylesine hayat dolu, canlı ve yürekten ki...
"requiring a youth and vigor of which they retain but a dim memory."
.. ama belli belirsiz hatırlanacağına olan inancını duyuruyor. "
The vigor, the zest of him alive.
onun yaşıyor olduğunu hayal etmeye çalış.
Now will he pledge to his fealty, loyalty, courage, and vigor and valor and strength!
Şimdi sadakati, bağlılığı, cesareti, kuvveti, kahramanlığı ve dayanıklılığı için söz verecek!
You are too full of youthful vigor.
Gençliğin verdiği kuvvetle dopdolusun.
Our minds are young and full of vigor, pure wills made from hard steel
Zihinlerimiz genç ve sağlamdır çelikten de sağlam olan kirlenmemiş isteklerimizle doludur.
I saw you at Vigor, the gym.
Bugün bir yemek yapmam eksikti. Sizi Vigor spor salonunda gördüm.
You think I should be at his bedside, nursing him back to health and vigor?
Başucunda beklemem, iyileşmesi için ona hemşirelik etmem gerektiğini düşünüyorsun.
Anglophobia, ever-present in France, resurfaced with new vigor.
Fransa'da daimi olan İngiliz düşmanlığı daha da canlanarak su yüzüne çıktı.
The extraordinary legislation that was the system of loan and rent it was proposal in December of 1940 e entered in vigor in March of 1941.
Aralık 1940'ta, Ödünç Verme ve Kiralama Yasası hazırlandı ve Mart 1941'de onaylanarak yürürlüğe girdi.
The dutch laws would continue in vigor until order in the opposite.
Flaman yasaları ikinci bir emre kadar ayniyle vâki kalacaktı.
They don't even have your intelligence, nor your vigor.
Ne senin kadar zekiler ne de senin kadar dinç.
They give you a temper of the will, a quality of the imagination, a vigor of the emotions, a freshness of the deep springs of life, a temperamental predominance of courage over timidity, an appetite for adventure... over love of ease.
Sizlere irade gücü, hayal gücü... kuvvetli arzular... taze hayat kaynakları... korkaklığı alt eden üstün bir cesaret... ve rahatlık sevdasını bastıran bir... macera hevesi verir.
The treadmill, the poorhouses still in full vigor? - All very busy, sir.
Fakirhaneler tam anlamıyla çalışıyorlar?
And the weariness of the cell is the vigor of the organism.
Ve hücrenin yorgunluğu organizmanın dinçliğidir.
They lack vigor.
Zindeliğe ihtiyacı var.
THE BOY WAS YOUNG AND FULL OF VIGOR.
Gençti ve yaşama gücü doluydu.
Never have I seen a man clean a gun with more care and vigor.
Fazla bakım ve gayretle Ben bir adam bir silah temizlemek gördük asla.
To everyone participating today, I salute your vigor.
Bugün buraya katılan herkese Çok teşekkür etmek istiyorum.
Dr. Menville pursued with vigor a variety of pursuits not just to attain some personal ambition, but to enhance the world for us and make it a better place than he found it.
Dr. Menville amaçlarını büyük bir güçle takip etti kişisel hırslarını gerçekleştirmek için değil dünyayı geliştirmek, daha iyi bir yer yapmak için çalıştı ve bunu başardı.
"All the noble cultures of the past declined " because the purity and vigor " of the originally created race faded out.
"Bütün yüksek kültürler güçten düştü çünkü üstün yaratılmış ırkın arılığı ve dinçliği yavaş yavaş yok oldu."
But to a man with vision, like myself... - That is a sign of daring, self-confidence, vigor.
Ama benim gibi ileri görüşlü bir adama göre bu bir meydan okuma, kendine güven, ve güç emaresi.
Perhaps I could learn to hate with the proper vigor from you, AI.
Belki de doğru düzgün nefret etmeyi senden öğrenirim Al.
Did you greet the sunrise with plenty of vim, vigor and vitality, only to feel the wind go out of your sails just after lunchtime?
Sabah güneşin doğuşunu neşe ve enerji ile karşılayıp... öğlen yemeğinden sonra kendinizi halsiz mi hissettiniz?
I decided to pursue my work with renewed vigor.
İşime tekrardan dört elle sarılmaya karar verdim.
Sleeping within mine orchard, my custom always in the afternoon upon my secure hour thy uncle stole with juice of cursed hebenon in a vial and in the porches of mine ears did pour the leprous distilment whose effect holds such an enmity with blood of man that swift as quicksilver it courses through the natural gates and alleys of the body and with a sudden vigor it doth posset and curd, like eager droppings into milk, the thin and wholesome blood.
Bağ köşkümde uyurken, her öğleden sonra uyuduğum gibi. Amcan, o kuşkusuz rahat saatimde, sinsi adımlarla geldi yanıma elinde bir yaman zehir şişesiyle kulaklarımdan cüzamlar akıttı içime. Öyle düşman ki bu zehir insan kanına civa hızıyla delip dolaşarak vücudun sokakları olan damarlarını sirkenin sütü kesmesi gibi akışkan ve hayat dolu kanını pıhtılaştırıverir.
A man of youth and vigor- -
Genç ve zinde biriyse- -
The gauntlet has been thrown down, but the faculty have answered and answered with vigor.
Fakülte meyan okumaya devam ediyor.
We have to stand for freedom. We have to demonstrate some vigor in our foreign policy. "
Dış ilişkilerimizde biraz güç gösterisi yapmamız gerekiyor.
Youth from the Labor Service, girls from the Youth Corps and the Workers'Coalition display vim and vigor.
Emekçi Servisi'nden gençler, Gençlik Kolları'ndan genç kızlar ve İşçi Koalisyonları coşku ve heveslerini sergiliyorlar.
Cloud, lce Vigor is buried with my late father to preserve his body I am very moved that you would risk so much for a loved one
Eğer onu sizden ödünç alabilirsem, her koşulu kabul ederim.
The vigor and the picture of my youth. This before all the world do I prefer.
Dünyayı verseler ona değişmem.
Vigor.
Enerji.
The memories of our disastrous defeat in the War Between the States still linger, and with them, the defeated, uncertain men who returned lacking the vigor... we woman normally associate with your gender.
Eyaletler arasındaki savaşın feci anıları hala taze, ve bu yenilmiş, güvenilmez adamlarda hayatiyet kalmadı. - Biz kadınlar normalde erkeklerle arkadaşlık ederiz.
" The vigor with which he made love caused her bones to dislodge.
Aşkı o kadar kuvvetliydi ki kemikleri yerinden çıktı.
You prefer Augustin's vigor. Like a horse's!
Augustin damızlık at gibisin!
§ They're loaded with vim and vigor, they love to leap in your laps §
# Çok canlı ve güçlüler, kucağınıza sıçramayı çok severler #
He's very weak, and the killings of Jack the Ripper require sure hands and considerable vigor.
Oysa Karındeşen Jack'in işlediği cinayetler titremeyen eller... ve epeyce güç gerektiriyor.
Suddenly, Jimmy Bly seems to have a renewed vigor.
Aniden Jimmy Bly güç toplamış gibi görünüyor.
But the sight of you sleeping and the fresh vigor of the morning overwhelms me with the wholeness of the world.
Fakat senin uykulu görünüşün ve sabahki taze dinçliğin dünyanın tamamıyla bana baskın geldi.
But you must also train your body with vigor.
Ama vücudunu da zinde tutmalısın.
But you came to me with such vigor, and now it seems your enthusiasm for our arrangement is waning.
Fakat bana inanılmaz bir tutku ile geldiniz, ve şimdi görünüyor ki anlaşmamıza olan isteğiniz azalıyor..
- I think she's so full of vim and vigor.
Bence Summer enerji ve güçle dolu.
Would you say it's vim or vigor?
Enerji mi? Güç mü?
- Summer. Summer I'm just saying that I think you've been extraordinarily blessed with vim. - And vigor too, sir.
- Summer, Summer sadece senin adeta enerji ve güçle kutsandığını söylüyorum.
You all sure got vigor.
Eminim hepiniz zindesiniz.
You young people, full of vigor and vitality, are in the bloom of life, like the sun... at eight or nine in the morning.
Siz, zindelik ve canlılıkla dolu genç insanlar... yaşamınızın baharındasınız... şafak güneşi gibisiniz.
I came for the ice Vigor I do not wish to hurt you
Dragon! Phoenix, iyi misin?