English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ V ] / Vividly

Vividly traduction Turc

187 traduction parallèle
It's a lecture Vine remembers vividly today.
Bu Vine'ın bugün hâlâ detaylı biçimde hatırladığı bir konferanstı.
This place was built on the ruins of that same Fort Marmorus that our unfortunate friend, the driver, described so vividly.
Bu ev, Marmaruş Kalesi'nin yıkıntıları üzerine inşa edilmiştir talihsiz şoför dostumuzun şevkle bahsettiği gibi.
The memory of our struggle came back so vividly that I thought I would faint.
Tartışmamızın anıları... beni güçsüz düşürecek kadar canlı bir şekilde zihnime doldu.
Yet I remember everything about shoji vividly.
Ama Shoji hakkındaki herşeyi berrakça hatırlıyorum.
I vividly remember the day I got a reprieve.
Cezamın ertelendiğini çok net hatırlıyorum.
You've made your point very vividly, Doc but I still want to get in this thing.
Demek istediğini çok iyi anlattın Doktor. Yine de buna katılmak istiyorum.
You see, what I need to know is... could a man actually be in one place doing one thing... and still in his mind be elsewhere... doing something else, but so vividly, with such detail... that this is the real, the living part of his life to him?
Şimdi öğrenmek istediğim şu : Bir adamın, gerçekte bir yerde bir şey yaparken aynı anda, kafasında tüm detaylarıyla başka bir yerde başka bir şey yapması, ve bunu da asıl gerçeklik gibi hissetmesi mümkün müdür?
You saw her in every tiny detail... as vividly as anyone has ever seen anything... but only in your mind.
Onu, en ince ayrıntısına kadar gördün tıpkı diğer insanların diğer şeyleri gördüğü gibi ama sadece zihninde gördün.
I can vividly imagine how tired you are.
Ne kadar yorgun olduğunuzu tahmin edebiliyorum.
But when I close my eyes, their images come back to me vividly, as if it were only yesterday.
Ama gözlerimi kapattığımda o görüntüleri, daha dünmüş gibi capcanlı bir şekilde karşıma geliyor.
- Vividly, Auntie.
- Gayet net gördüm hala.
Vividly.
Kesinlikle.
Yes, vividly.
- Evet, net bir şekilde.
A psychologically tested belief of our time... is that the central nervous system... which feeds its impulses directly to the brain... the conscious and subconscious... is unable to discern between the real... and the vividly imagined experience.
Zamanımızın psikolojik olarak teste tabi tutulmuş inancı dürtülerini doğrudan beyne ileten merkezi sinir sistemidir. Bilinç ve bilinçaltı gerçekle kurgulanmış deneyimleri ayırt etmeyi başaramaz.
Psychologically speaking... The human mind... or brain, or whatever... is almost incapable of distinguishing between the real... and the vividly imagined experience.
Psikolojik olarak insan zihni veya beyni veya her neyse gerçekle kurgulanmış deneyimler arasındaki farkı ayırt etmeyi beceremez.
MY VICTIMS, WHOM I COULD ONLY IMAGINE AS IF VEILED IN A DREAM, NOW SOMETIMES APPEAR VIVIDLY BEFORE ME.
ANCAK BİR RÜYADA GİZLENMİŞ GİBİ HAYAL EDEBİLECEĞİM KURBANLARIM ARTIK CAPCANLI BİR ŞEKİLDE GÖZÜMÜN ÖNÜNE GELİYORLAR.
AFTER FALLING IN LOVE WITH MY SISTER, I BEGAN TO IMAGINE NOT ONLY THE PEOPLE I KILLED, BUT ALSO MY OWN ACTIONS, AND MY VERY SELF, MORE VIVIDLY.
ABLAMA ÂŞIK OLDUKTAN SONRA SADECE ÖLDÜRDÜĞÜM İNSANLARI DEĞİL, AYNI ZAMANDA KENDİ EYLEMLERİMİ VE KENDİMİ ÇOK DAHA CANLI BİR ŞEKİLDE HAYAL ETMEYE BAŞLADIM.
Mr. T. S. Foster, Virgil's first probation officer remembers him vividly.
Virgil'in ilk sınav subayı Bay T.S. Foster onu çok iyi hatırlıyor.
Learning about the punishments in Hell, you can vividly feel the pain
Cehennemde uygulanan cezaları öğrenince acıyı güçlü şekilde hissedebiliyorsun.
When you take it... your taste buds become so vividly sensitive that a grapefruit tastes like caviar.
Bir fırt çektiğinde tat alma organın o kadar canlı bir şekilde hassas oluyor ki greyfurtun tadı havyar gibi geliyor.
I can see everything vividly.
Her şeyi çok parlak görebilirim.
To tel I the truth... I can't think why it has remained so vividly engraved on my mind.
Doğruyu söylemek gerekirse... neden bu hatıra aklımda bu kadar net kaldı bilmiyorum.
I remember vividly when you met me at Heathrow off the plane from New York,
Çok net hatırlıyorum. New York dönüşü, havaalanının 8. yolunda beni karşıladığında...
My eyes were closed because I was trying to recall as vividly as I could the concert that we attended last night.
Gözlerim kapalıydı çünkü olası en gerçekçi biçimde dün gece katıldığımız konseri zihnimde tekrar canlandırmaya çalışıyordum.
I remember it vividly.
Bunu çok canlı hatırlıyorum.
And I remember this day very vividly, because we saw police cars, uh, rushing through the streets of Berlin, taking people out of the houses.
Bunu çok canlı bir şekilde hatırlıyorum, çünkü polis arabaları, insanları evlerinden alarak Berlin sokaklarında hızla geçiyordu.
As you have so vividly demonstrated.
Canlı bir şekilde kanıtladığınız gibi.
Three hundred angry Santas picketing our world headquarters tend to be remembered vividly.
Kendimden biliyorum. 300 öfkeli Noel Baba unutulmamak için merkezi üslerimizde grev yaptı.
Everything else he remembers vividly.
Yani o 10 dakikalık kısım hariç her şeyi gayet güzel hatırlıyordu.
And he vividly remembered one lady... who, all she had was a newspaper, held it up and said :
Bir kadını ise çok iyi hatırladığını söylerdi kadın elindeki gazeteyi havaya kaldırarak :
I still see vividly, how this little girl ran around our seminary garden.
Sonja. Hâlâ benim Sonja'msın, değil mi?
But she loved her husband so vividly in a physical sense that she could hardly understand the mental even spiritual tie which held him to me or imagined that it was only my desire to influence his power for good which kept me under his roof.
Ama o kocasını çok seviyordu ve bu yüzden bu konuda fiziksel hisleri çok canlıydı. Benim o çatı altında bulunma sebebimin zihinsel hatta ruhsal anlamını kavramakta zorlanıyordu. Oraya bağlı olmamın nedenini kocasının gücüne duyduğum arzu oluğunu düşünüyordu.
Your characters have always been vividly written, Thad.
Yazdığın karakterler hep çok canlıydı, Thad.
I remember vividly the way it used to be.
Manzaranın neye benzediğini hâlâ hatırlıyorum.
Thank you for joining us, Dr Bruga, and for so vividly proving your point.
Zaman ne çabuk geçmiş. Katıldığınız ve tezinizi kanıtladığınız için teşekkürler Dr Bruga.
Vividly.
Kuvvetlice.
What I remember most vividly are the tableau vivant, the colors,
Daha dün gibi hatırladıklarım canlı tablolar,.. ... renkler,..
Very vividly put.
Çok canlı bir şekilde bağladın.
No, I remember it vividly.
Hayır, çok iyi hatırlıyorum.
Vividly.
Çok net olarak.
Yeah, but you remember all the other details so vividly.
Evet, ama diğer tüm detayları oldukça net hatırlıyorsun.
Do your people routinely slaughter their slaves in the manner that you just so vividly described to us?
Halkınız düzenli olarak kölelerini bize açık şekilde anlattığınız gibi katleder mi?
I remember the days we first met, so vividly.
Seninle ilk tanıştığımız günü hatırlıyorum.
Yes, vividly.
Evet, kesinlikle.
I so vividly remember meeting you.
Seninle tanışmamızı öyle net hatırlıyorum ki.
As vividly as any story in the Bible, Simon showed us what a martyr was.
İncil'deki etkileyici bir hikâye gibi bize vefanın ne olduğunu gösteriyordu.
I remember vividly, even today, the day the war broke out.
Savaşın patlak verdiği günü bugün bile canlı olarak hatırlarım.
Vividly.
Canlı.
Vividly-coloured spots on the side of the mouth.
Ağzın her iki yanındaki parlar renkli noktalar.
Now the, uh, wolf here, I recollect him vividly. Ha-ha-ha.
Bu kurdu gayet canlı biçimde hatırlıyorum.
You make your point quite vividly, sir.
Amacınızı oldukça canlı bir şekilde belirttiniz, efendim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]