Vulgarity traduction Turc
113 traduction parallèle
SHE is a creature with a special brand of charm and a vulgarity all her own.
KADIN ise kendine has büyüsü ve edepsizliği olan alelade bir yaratık.
Ifyou think vulgarity settles the matter...
Meseleleri kabadayılıkla çözebileceğini sanıyorsun...
You can't avoid explanations by vulgarity.
Kabadayılıkla açıklamalardan kaçamazsın.
What vulgarity, really!
Ne kabalık!
Of all directions, why should I have chosen one leading to that parade ground of vulgarity which lies between Nice and Cannes?
Onca yön arasında, neden Nice'le Cannes arasında uzanan o yolu tercih ettim?
Because he is standing and listening to all that vulgarity that you say.
Utanıyorum, çünkü o dikilip bu boş lafları dinliyor, sizin gibi bir "hiçi".
A little vulgarity in your nature would be a very healthy thing.
Tabiatında biraz aşağılanma çok sağlıklı bir şey olur.
Some things cannot be touched by human vulgarity.
İnsan bayağılığının erişemeyeceği bazı şeyler vardır.
Well, all I can say is, give me vulgarity!
Böyle kabalığa can kurban!
Pardon my vulgarity, dear boy.
Benim bayağılığımı bağışla, sevgili çocuk.
Does the vulgarity of it shock you?
Kabalığı sizi sarstı mı?
What drives me insane is the twofold nature of this nymphet of every nymphet, perhaps. This mixture in my Lolita of tender, dreamy childishness and a kind of eerie vulgarity.
Beni deli eden, bu gencecik su perisinin... belirsiz tavırları... narin Lolita'mdaki o müthiş çocuksu tavırlarla... ürkütücü kabalığın bu birleşimi.
Such vulgarity.
Ne kadar saygısızlar.
The moment has come! Let me hear your sigh of relief, the sound of daily vulgarity.
ferahlamaktan içini çekme, gündüz görgüsüzlüğün sesi,
He is the embodiment of vulgarity
Tam bir görgüsüzlük timsali.
I demand lots of vulgarity in my women.
Bir kadındaki bayağılığı çok severim.
It actually turns me on to see you switch between flip-flops and fancy things, elegance and vulgarity.
Zarafet ve kabalık bilmişlik ve yanardöner tavırların arasında mücadele vermeni görmek beni çok heyecanlandırıyor.
believe me, it's some disgusting, militant vulgarity.
İnan bana, biraz da iğrenç, edepsizlik.
The vulgarity of the defense is unprecedented.
Savunma makamının bu edepsizliğinin eşi benzeri yoktur.
But I can also tell you of 10 years of promiscuity and dirt, of food you wouldn't give to a dog, of guards and contempt, of vulgarity and the slow erosion of a man's most basic quality,
Ben size 10 yıl süreli tacizden,.. ... pislikten ve köpeğe bile veremeyeceğiniz yiyeceklerden söz etmek istiyorum. Döneklikten, gardiyanların aşağılamasından,..
You have become an unspeakable monster of vulgarity
Korkunç bir edepsizlik canavarı olmuşsun.
Can this type of vulgarity be allowed?
Hiç olur mu böyle terbiyesizlik?
- I won't tolerate such vulgarity.
- Böyle kabalığa izin veremem.
Why not consider it a competition between vulgarity and poetry?
Neden bunu bayağılık ve şiirin bir yarışı olarak görmüyorsunuz?
You know I can't bear such vulgarity.
Biliyorsun böyle kaba konuşmaları kabul edemem.
He can't justify his aggressiveness, his vulgarity, his arrogance towards women
Saldırganlığını, aptallığını, kabalığını kadınların gözünde... nasıl haklı çıkaracağını bilmiyorsun. Kendini yalnız hissediyorsun.
Age cannot wither her, nor custom stale... their infinite vulgarity.
Ne yaş, ne de gelenekler onların sonsuz kabalıklarını silip götüremez.
Not your bad taste, or your vulgarity.
Ne bayağılığını, ne de zevksizliğini!
How'd I put up with that vulgarity for 20 years?
20 sene boyunca bu edepsizliği nasıl çekmişim acaba?
Vulgarity and madness have taken over.
Dünyayı delilik, avamlık sarmış.
I'm so tired of your vulgarity.
Kabalığından bıktım.
Well, you see, Mrs Boynton had to get rid of the family... because, to use a vulgarity... she had other fish for frying.
- Bayan Boynton'un ailesini başından savması gerekti çünkü, tabiri caizse gözüne başka bir av kestirmişti.
Nothing I say could approach the vulgarity of what you're building in your back yard.
Söylediğim hiçbir şey, yarattığınız şeyin seviyesizliğine yaklaşamaz.
Daniel Christie, I will not have you riding tomorrow in that vulgarity of a race!
Daniel Christie, yarın o vahşi yarışa katılmana... izin vermeyeceğim!
Pardon my vulgarity.
Kabalığımın kusuruna bakma.
Pardon the vulgarity.
Kabalığımın kusuruna bakma.
Pardon my vulgarity here.
Kabalığımın kusura bakma.
He painted a terrible picture of what it would be like for her to live her life in America with its crime, consumerism and vulgarity.
Ramon çok ikna edicidir. O kadar suçun, tüketim çılgınlığının ve kabalığının olduğu Amerika'da yaşamasının ne kadar kötü bir şey olduğunu anlattı.
When you were in Rhode Island, was the crime and vulgarity so bad?
Bilmiyorum. Sen Rhode Island'dayken, suç ve kabalık çok mu kötüydü?
In fact, D'Annunzio was a warmonger, unworthy of imitation due to the insufferable vulgarity of his ideas.
Aslında o, bir savaş kışkırtıcısıydı, Fikirlerine yansıyan dayanılmaz kabalıktan bahsetmek bile istemiyorum.
No vulgarity, no mischief, no politics.
Görgüsüzlük yok, yaramazlık yok, politika yok.
By vulgarity, I mean it in the deepest moral sense.
Basitlik diyorum, en derin ahlak duygusu olarak.
Such vulgarity...
Terbiye nedir bilmiyor...
But when a man attacks another man's date with vulgarity what is he to do?
Veya fiziksel saldırıları hoş görmenizi. Ama eğer bir erkek kız arkadaşıyla birlikteyse ve başka bir erkek ona sözlü saldırıda bulunuyorsa, gerçekten ne yapabilir?
We must prepare ourselves for gross ignorance, some meanness of opinion and a certain vulgarity of manner.
Kendimizi bağışlanamaz cehalete, bazı anlamsız düşüncelere, ve kati terbiyesiz davranışlara karşı korumalıyız.
Yes, underneath all the layers of hollowness and crassness and vulgarity and commercialism- -
Evet, tüm o boşluk, dangalaklık, terbiyesizlik seviyelerine rağmen- -
The sheer flawless vulgarity of it all!
Katıksız mükemmel bayağılığın kristalize hali resmen!
The vulgarity is fostered by the senior partners.
Cage Fish'teki ortam bayağı bir hale gelmiş. Bu bayağılık, ortaklar tarafından destekleniyor.
Second of all, and forgive the vulgarity...
İkinci olarak, kabalığımı bağışlayın...
I'm not comfortable with the vulgarity.
Bu müstehcenlikten rahatsızım.
There's no need for vulgarity, Rothman.
Garantiye gerek yok Rothman.