English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ W ] / Was that a

Was that a traduction Turc

78,253 traduction parallèle
And that was a pretty nifty trick...
Böyle havalı bir hamleyle...
I was told so many times how terrible a place it was, but I couldn't understand that.
Bana defalarca oranın çok kötü bir yer olduğunu söylemişlerdi ama bir türlü anlam veremiyordum.
The police in Toronto have shared with us that Keith was in constant contact with his girlfriend, Claire, but that you haven't spoken to him in over a week?
Toronto polisi bize dedi ki Keith, kızarkadaşı Claire ile sürekli mesajlaşıyormuş. - Ama siz bir haftadır görüşmediniz?
When he didn't come home, I we had had a disagreement and I just thought that he was blowing off steam.
Eve dönmediğinde, sandım ki yaşadığımız anlaşmazlıktan.
So we need a vacant space that was under contract to Holder Security while Eric was working for them.
Yani boş bir alana ihtiyacımız var, Eric'in çalıştığı zamanda şirketin baktığı.
The sensor that I planted... on the bridge outside Syracuse... there was a... a spike in the temporal energy.
Yerleştirilen şu sensor. Syracuse'in dışındaki köprüde geçici enerji artışı vardı.
Well, yeah. I mean... That was a whole other thing.
- Evet, o bambaşka bir şeydi.
That was a long time ago.
Uzun zaman önceydi.
Now, I can say that I know nothing... and that what I saw in Garrett Walker was a troubled man.
Hiçbir şey bilmediğimi ve Garrett Walker'ı sorunlu biri olarak gördüğümü söyleyebilirim.
Isn't it a fact that it was Francis Underwood and not President Walker who first suggested you should resign?
İstifa etmenizi öneren Başkan Walker değil, Francis Underwood muydu?
And isn't it true that the source of campaign funds you received as the president's running mate was connected to a pay-for-play scheme that reached all the way from Missouri to China?
Elinize geçen kampanya fonlarının Çin'e kadar uzanan para karşılığı imtiyaz komplosuyla bağlantılı olduğu doğru mu?
I find out that he's a crook, and that maybe it was more expedient for him to die suddenly the way that he did.
Onun bir sahtekar olduğunu öğrendim, ve sonra aniden,... ortadan kayboluyor.
I told myself a hundred times that it was all for Hope, but maybe I did it for selfish reasons, too.
Kendime yüzlerce defa, bunların Hope için olduğunu söyledim, ama belki de bencilce sebepler için yaptım.
I was wrong when I said that you were a Mikaelson.
Senin bir Mikaelson olduğunu söylediğimde hatalıydım.
And I was able to shut it out, but a lot of people have a harder time doing that.
Ve ben onu kapatabilirdim ama çoğu insan bunu yapmakta zorluk yaşar.
Remind myself that there was a whole world away from the madness of the E.R.
kendime kocaman bir dünya oldugunu hatirlatirim. Acil servisin çilginliginin disinda
That link was forged on a pact between the living and the dead.
O bağ ölüler ve yaşayanlar arasındaki anlaşma ile kurulurdu.
Look, Marcel Gerard was being kept in a series of tunnels that lead out of the compound.
Marcel Gerard farklı tünellerin birleştiği bir yerde tutuluyordu.
I just got word that a shrouded body was seen being loaded into an SUV behind Rousseau's while Freya Mikaelson stood watch.
Freya Mikaelson'ın gözetiminde Rousseau barının arkasında örtülü bir cesedin araca yüklendiğini duydum.
I was worried about you and I made a mistake that could have cost lives.
Senin için endişelendim ve hata yaptım. Hayatlara mal olacaktı.
When I was your age, I had to deal with a lot of things that I didn't want to deal with either.
Senin yaşındayken istemediğim birçok şeyle ben de uğraşmak durumunda kalmıştım.
No, no, no, that Bordeaux was a gift from the Duke of Burgundy.
Hayır, hayır, hayır o Bordeaux, Burgundy Dük'ünden bir hediyeydi.
And before today, the only thing I knew about it was that it was a spirit practicing very dark magic, and it was trying desperately to get back into this world.
Bugünden önce, onun hakkında bildiğim tek şey çok karanlık büyüler yapan bir ruh olduğu ve umutsuzca dünyamıza dönmeye çalıştığıydı.
I was gonna look into that, with the... help of a certain homicidal supermodel.
Bu konuyu soruşturacaktım, şeyle caniliği kesin bir süper modelin yardımıyla.
I was talking to all the guests, shaking hands, and while I was doing that, I was taking a reading.
Bütün misafirlerle konuşup el sıkıştım ve bunu yaparken ölçüm yapıyordum.
And I was afraid I would become them, so that's why I chose a different path, then got a medical degree.
Ben de onlara dönüşmekten korkardım bu yüzden de farklı bir yol seçtim sonra tıp diploması aldım.
That was a necessity.
- O bir mecburiyetti.
But, um... now that it's all said and done, and... and you're still gone, the, uh... the only thing that keeps me in check is a code that I had... when I was a kid.
Ama tüm olup bitene rağmen yine de yoksun. Şey... Beni dengede tutan tek şey çocukken sahip olduğum bir kural.
"The waiter served a dinner roll to the woman that was well buttered."
"Garson iyice tereyağı sürülmüş olarak kadına ekmeği verdi."
"The waiter served a dinner roll that was well buttered to the woman."
"Garson iyice tereyağı sürülmüş olarak kadına ekmeği verdi."
The jawbone was Hanson Sr.'s... but I guarantee you, if the rest of that ooze could take shape... you'd find Bruce Liddell in there, too.
Bulduğumuz çene kemiği Hanson Sr.'a ait ama geri kalan tortudan bir şemail çıkarabilsek eminim Bruce Liddell'i o karışımda bulabiliriz.
My mom was just up in that window, giving me a disapproving look.
Annem o pencerede gözüktü ve bana onaylamayan bakış attı.
That-that was meant to be a cherry.
Bunun kiraz olması gerekiyordu.
It was supposed to be a bowl of cherries, but I can't even do that right.
Bir kiraz kasesi olacaktı güya ama onu bile beceremedim.
I don't know how that happened. This one was just a mango.
Bu sadece bir mangoydu.
If Ryder manages to persuade the other barons that your attack on the oil fields was a violation of the foundation treaty, every clipper in the badlands will be crashing through our walls.
Ryder petrol arazilerine düzenlediğin saldırının kuruluş anlaşmasına yapılan bir ihlal olduğuna dair diğer baronları ikna etmeyi başarırsa Çorak Topraklar'daki her kırpıcı duvarlarımızı yıkar geçer.
I didn't realize that was a thing.
- Bunun önemli olduğunu bilmiyordum.
He blew into a caller that was supposed to sound like a dying rabbit.
Garip üfleme sesleri çıkardı ki güya öleyazan tavşan sesine benziyormuş.
Anyone could see that he was driving towards a wall like Dale Earnhardt at Daytona.
Daytona'daki Dale misali duvara toslayacağını görmemek zor.
Do you remember when I mentioned that there was like a handful of theater companies that was interested in my work?
Yaptığım işle ilgilenen birkaç tiyatro grubu olduğunu söylemiştim, hatırlıyor musun?
And I've been like that since I was a kid.
Ve çocukluğumdan beri de böyleyim.
The whole year, you've been telling anybody who would listen that all you wanted for your birthday was a dog.
Bütün bir yıl boyunca etrafınızdaki herkese doğum gününüzde tek istediğiniz şeyin bir köpek olduğunu anlatıp durdunuz.
She was just delivering a Windsurfing Magazine that keeps getting sent to her place by accident.
O sadece sürekli yanlışlıkla onun evine gönderilen rüzgâr sörfü dergilerini bana bırakıyordu.
I've known that since I was a kid.
Bunları çocukluğumdan beri biliyorum ben.
I was given the impression that the job was mine but for a formality.
Resmi bir işlem haricinde,... pozisyonun benim olduğu izlenimi bana yansıtıldı.
I have to say I was overjoyed when your father paid a visit to inform me that my finest student was back in town.
En iyi öğrencimin şehre geri döndüğünü söylemek için babanız bana ziyarete geldiğinde söylemem gerekiyor ki son derece memnun oldum.
And what a mistake that was.
Evet ne büyük hata.
That's because he has answered a question no one was asking.
Çünkü kimsenin sormadığı bir soruyu cevaplamış.
That was... that was, um, different... that was a work thing.
Öyle bir şey değildi. İşle alakalıydı.
He told me he was practicing doing, um, lunges for a marathon that he signed up for, but he doesn't run.
Kayıt olduğu bir maraton için antrenman yaptığını söyledi ama o koşmaz.
That was a good year.
Güzel bir yıldı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]