We'll be there in traduction Turc
641 traduction parallèle
- We'll be there in less than two hours.
- Gecenin yarısını seninle mi geçireceğim?
If there's one spar left in sight, we'll never be safe.
Bir seren bile görünse halimiz harap.
As soon as we get out in the ocean, there'll be plenty of room.
Okyanusa açılır açılmaz bol bol yerimiz olacak.
We're only 20 miles from the place. We'll be there in 45 minutes.
32 kilometre kaldı. 45 dakikaya orada oluruz.
We'll be there in no time.
Göz açıp kapayana kadar orada oluruz.
- We'll be there in no time.
- Yakında orada oluruz.
- We'll be there, and thanks, Mr. Keno, for dropping in.
Geleceğiz. - Uğradığınız için sağ olun.
We'll be there in two days.
İki gün içinde orada olacağız.
We'll just find someone who was in your class at college and he'll identify you, and that's all there'll be to it.
Üniversiteden bir arkadaşını bularak o olmadığını ispatlarız.
♪ And we'll be in Missouri someday ♪ There they are, Matt.
İşte buradalar Matt.
We'll be there in ten minutes.
Tren geldi. On dakikaya orada oluruz.
We'll be there in no time.
Hemen varırız.
We'll not be Danite and Philistine there. Only Samson and Delilah. In the valley of the Nile, the air will be sweet with myrrh and only the flight of the ibis will darken the sky.
Orada ne Danlı ne Filistinli, sadece Samson ve Delilah oluruz.
Well, I know a shortcut, in a half hour we'll be there
Kestirme bir yol biliyorum, yarım saatte varmış oluruz.
We'll be there in five minutes
5 dakikada oradayız.
We'll be there in 10 minutes.
On dakika sonra oradayız.
It'll burn out anything in there and we can still control the fire so there'll be no property damage on the street.
İçerideki her şey yanar, yangını kontrol edebiliriz... sokaklara maddi zarar vermez.
We'll be there to clean up this mess for those foreigners in a couple of weeks.
Gidip oradakilerin pisliğini birkaç haftada temizleriz.
And there is hope, real hope, that, in time, we'll be able to correct that weakness.
Bir umut var, gerçek bir umut. Zamanla bu zayıflığı tedavie edebiliriz.
By then we'll be in Contention, and they can't get there in time anyway.
O zamana dek biz Contention'da oluruz. Oraya zamaninda varamazlar.
If we give in now, there'll be no end to it.
Eğer şimdi pes edersek, bunun sonu gelmez. Hayır.
We'll be there in spring.
Baharda orada olacağız.
Sometime. at one point. there's going to be a split second when we'll have a one-in-a-million chance. there always is.
Milyonda bir bile olsa, çok az bir şansımız var Bu hep böyle olmuştur...
What are we waiting for? Well, we'll be there in an hour, anyway.
Ne bekliyoruz?
If any of you think that the Congo that you'll find today in 1930... is anything like the Congo that we found when we went there 20 years ago... you will be mistaken.
Eğer bugün, 1930'da, Kongo'nun bizim 20 yıl önce gittiğimizdeki... gibi bir yer olduğunu düşünüyorsanız... yanılıryorsunuz.
WE'LL BE UP THERE IN A LITTLE WHILE.
Bir süre sonra orada olacağız.
If we're not in Brundusium seven months from now... we'll never be there.
Eğer bugünden itibaren yedi ay sonra Brundusium'da olamazsak... oraya asla ulaşamayız.
But there's the motel, we'll be in in a few minutes.
Ama otel hemen şurada, birkaç dakika içinde odamızda olacağız.
If we stand firm, there'll be peace in China and in the whole world.
Eğer sıkı durursak, Çin'de ve bütün dünyada barış sağlanır.
I'll call the school and tell them we'll be there in the morning.
Okula telefon açıp, yarın sabah orada olacağımızı haber vereyim.
When we arrive in Rochester there'll be a limousine at the airport to take us directly to the Mayo Clinic.
Rochester'a ulaştığımızda, havaalanında bizi doğrudan Mayo Clinic'e götürmek için bir limuzin bekleyecek.
We'll be more private in there.
Orada rahatsız edilmeyiz.
That sun'll be up in a minute and we've no food. and there's no water, no shade...
Güneş bir dakika içinde doğar ve bizim hiç yiyeceğimiz yok. Su yok, gölge yok.
Do you think we'll be there in a half hour?
Sence yarım saate orada olur muyuz?
We'll be there in 10 minutes.
10 dakika sonra geliriz.
We'll be there in about 20 minutes.
20 dakika sonra orada oluruz.
And if we can't, we'll be trapped in orbit there.
Yapamazsak, yörüngede mahsur kalırız.
Come on, we'll be there in a minute.
- Hadi, hemen varırız zaten.
We'll be there in no time.
Çabucak varırız oraya.
- We'll be in there around midnight.
- Gece yarısı orada oluruz.
We'll be there in just a few days.
Birkaç gün içinde orada oluruz.
- We'll be there in 57 minutes, sir.
- 57 dakika sonra oradayız, efendim.
- We'll be quieter in there.
- İçeride konuşsak daha iyi.
Hold on, Carl, we'll be there in a couple of minutes.
Dayan Carl, bir iki dakika sonra oradayız.
We'll be there in seven minutes.
Yedi dakikada orada olacağız.
We'll be there in a few minutes.
Birkaç dakika sonra orada oluruz.
We'll be there in a jiffy, come on.
Göz açıp kapayıncaya kadar varmış oluruz.
Anyway, daddy says there's gonna be a war in Europe soon and the price of beef will go up and so we'll be very rich.
Babam yakında Avrupa'da bir savaş çıkacağını ve sığır eti fiyatlarının yükseleceğini söylüyor. Ve böylece bizde çok zengin olacağız.
We'll be in there.
İçeriye geçiyoruz.
If we come in on 2-2, there'll be a broken plane and lots of dead people.
Eğer 2-2'ye inersek, uçak parçalanır ve bir sürü insan ölür.
When we get back, they'll be right there, right in the palm of my hand.
Döndüğümüzde burada olacaklar, tam avucumun içinde.
we'll be back soon 49
we'll be right back 266
we'll be in touch 367
we'll be back 167
we'll be together again 17
we'll be okay 108
we'll be together 58
we'll be waiting for you 19
we'll be there soon 56
we'll be there 212
we'll be right back 266
we'll be in touch 367
we'll be back 167
we'll be together again 17
we'll be okay 108
we'll be together 58
we'll be waiting for you 19
we'll be there soon 56
we'll be there 212