English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ W ] / We've got to go

We've got to go traduction Turc

1,499 traduction parallèle
I just want you guys to know we're carrying a bomb with so much power we've got a good chance to end the war in one go
İki saat sonra, Enola Gay araştırma ve fotoğrafçı uçakları ile karşılaştı. Şimdi, Hiroşima'ya üç saatlik uzaklıkta idiler.
We've got to go to de-briefing, by the intelligence people.
Söylenildiği gibi uçaktan çıktım gömleğime bu nişan takıldı.
We've got to go.
Hazırlan.
We've got to go get your mother. We gotta get out of here.
Anneni de alıp buradan hemen uzaklaşmalıyız.
We've got to go back!
Geri dönmeliyiz!
We've got to go.
Gitmemiz gerekiyor.
Come on, Tony, we've got to go.
Haydi, Tony, gitmemiz gerekiyor.
We've got to get her to talk. She's going to go into shock before she does.
Onu konuşturmamız gerekiyor.
We know that, but you're a 4400, and everybody's got to go in.
Bunu biliyoruz, fakat sen bir 4400'sün ve herkesin karantinaya dönmesi gerekiyor.
come on. we've got a lot of work to do, and not a lot of time to do it, so let's go, come on.
Yapacak çok işimiz var, ve bunu yapmak için çok zamanımız yok, bu yüzden gidelim.
You've got no idea what people like me have to go through, what we have to suffer, what we have to see.
Benim gibilerin neler yaşamak zorunda kaldığından, neler çektiğinden nelere maruz bırakıldığından haberin bile yok.
We've got to go about this a different way.
- Başka bir yoldan halletmeliyiz.
We've got to go on a job.
İşe gitmeliyiz.
We've got to go through. Get down! Go.
İçinden geçmek zorundayız
You've got to make it right for us, Samson, or we're gonna need to go our separate ways.
Bize uygun bir şeyler yapmalısın, Samson, yoksa yollarımızı ayırmak zorunda kalacağız.
I just got a call, and we need to go home.
Bir telefon aldım, ve eve gitmemiz gerekiyor.
Let's go, girls. We've got work to do.
Hanımlar, işimiz var.
We can fix this. But you've got to let Reid go.
Ama Reid'i bırakman gerek.
We've got to go to that factory, hu?
Fabrikaya gitmeliyiz.
Um, they've got a dance floor upstairs, and we're going to go check it out.
Um, üst katta danspisti varmış, gidip nasıl olduğuna bakacağız.
Come on, baby, we've got to go.
Hadi bebeğim, gitmeliyiz.
Kelvin, go back to one on this, we've got to work this out.
Kelvin burada bir numaralıya geç. Bunu yapmamız lazım. - Pekala.
I'm getting very uncomfortable with the Freaky Friday moment we've got going on here,'cause it means I have to go to Yale, you have to run the inn, and oh, God, I don't even like thinking about what it would mean for Luke.
Çünkü o zaman ben Yale'a gitmek zorunda kalırım. Senin de oteli işletmen gerekir. Tanrım, bunun Luke için ne demek olduğunu düşünmek bile istemiyorum.
We're screwing the pooch, Emily, and we've got to go balls out.
Çok fena battık Emily ve her şeyimizi ortaya koymalıyız.
If the patient decides to go the dialysis route, we've got some product you should check out.
Hasta diyaliz yoluna gitmeyi seçerse, elimizde yepyeni bir ürün var.
Sorry. We've got an emergency. Got to go.
Üzgünüm, acil bir vakamız var.
Oh, my God! Oh, my God. Come on, we've got to go.
Ah, aman tanrım, aman, aman, gitmeliyiz.
Oh, yeah. We've got that show to go to.
Doğru ya, gideceğimiz bir gösteri vardı.
We've got to go!
Gitmemiz lazım.
We've got to go and find them.
Gidip onları bulmalıyız.
Okay, you know what, just stop... Honey, we've got to go.
Tamam sadece ara verelim Tatlım gitmeliyiz.Gece okulu var
Come on, Bandit, we got a long way to go and a short time to get there!
Hadi, Haydut, daha uzun bir yolumuz... ve az zamanımız var.
All we've got to go on is the kid's description of them.
Elimizde sadece çocuğun ifadesi var.
I've got an entire agency to run, and sound bites like these do not help when the budget's under review, or maybe you'd like to go back to the days when we had to buy our own ammo to train on the range?
Benim de ilgilenmem gereken bir kurum var ve istediğimden çok daha az verilen bütçenin hiç yardımı olmuyor. Eğitim yapabilmek için cephanemizi kendimiz aldığımız günlere dönmeyi mi tercih edersin?
Well, we've got at least 20 to go.
İyi, ama daha en azından 20 tane daha var.
I got to go. We're putting together our first issue of "Newport Living," and we're trying to figure out what photo of Julie to use on the cover.
Gitmem gerek. "Newport'ta Yaşam" ın ilk sayısını çıkarmak üzereyiz ve kapağa, Julie'nin hangi fotoğrafını koysak diye karar vermemiz gerekiyor.
But we've got to let go of the past. Focus on your future.
Ama artık geçmişi bir kenara bırakmalı ve senin geleceğine odaklanmalıyız.
No, we can't go back, we've got to push on, push on to Moscow.
Geri mi? Hayır, geri gidemeyiz. İleri gitmemiz lazım.
We've got to go.
Gitmemiz lazım.
Go to DC. It's all we've got.
Washington'a gidin.
We go to the authorities we'll broadcast to them that we're still alive, and then we got that target right on our backs again.
Yetkililere gidersek, hayatta olduğumuzu herkes öğrenir ve yine hedef haline geliriz.
So we've got to search local newspapers public records as far back as they go, see if we can find a Mary who fits the bill.
Yani yerel gazete ve kayıtları araştıralım, hikayelere benzeyen Mary varsa bulalım.
We've got to go.
Git. Gitmemiz lazım.
Look, we got a little lemon butter and garlic to go with it.
Bak şimdi. Beraber gidecek limonlu yağ ve sarımsağımız var.
We've got to get him home. Let's go.
Hadi gidelim.
I think we've got to go to the source, find out what we're dealing with.
Sorunu kaynağından çözmemiz gerek.
We've got to look for a friend... Let's go, Sakura!
Dostlarımız bulmamız lazım.
Come on, boy! We've got a long way to go!
Haydi oğlum, yolumuz uzun.
Ok, well, I'll take that challenge on, but what it means is we got to go to different places and dive and dive, and dive.
Tamam, iyi, ben bu zorlu görevi üstlenmek, ama ne demektir olacak farklı yerleri ve dalış ve dalış ve dalış gitmek lazım.
Trust me, we've got to go.
Güven bana, hemen gitmemiz gerek.
We've got to go!
Gitmemiz gerek.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]