We can't go traduction Turc
4,593 traduction parallèle
We have to go down. We can't.
- Aşağı inmemiz lâzım.
We should go somewhere relaxing, you know, where we can just hang, don't you think?
Rahatlayıp, kafamıza göre takılabileceğimiz bir yere gitmeliyiz.
( Sighs ) We can go back to paper menus.
Kağıt menülerine geri dönebiliriz.
This is ridiculous. Why can't we go to a hotel?
Neden otele gidemiyoruz.
We still haven't found one. Why don't you guys go back in time and see if you can dig up any of Ward's known associates from six years ago? Castle and I will look into his case record, see if we can find a connection between him and Shauna Taylor or perhaps figure out what his unfinished business was.
Siz "zamanda biraz geri gidip" Ward'ın 6 yıl önceki yoldaşlarını bulun Castle'la ben de sabıkasını araştırıp Shauna Taylor'la olan bağlantısını ve hatta şu tamamlanmamış işini araştıralım.
We can't go back.
Geri dönemeyiz.
We can't go on like this.
Böyle devam edemeyiz.
But we both know this can't go on forever.
Ama ikimizde biliyoruz ki bu sonsuza kadar sürmeyecek.
Why don't I go to the loo and then come and find you outside and then we can say goodbye outside?
Sen dışarda beklesen de tuvalete gidip gelsem sonra seni uğurlasam olur mu?
If we can't work things out, I'll just have to go back to being Oh Jae Won.
Problemi böyle çözemezsek,... Oh Jae Won ismine geri dönmekten başka şansım kalmaz.
We searched all the places he could go, but we can't find him.
Gidebileceği her yeri aradık ama onu bulamadık.
Why can't we go in?
Neden girmemize izin vermiyorsunuz?
But we can't go out there.
- Ama dışarı çıkamayız ki.
We can't go wrong.
Yanlış yapamayız.
But one thing is for sure, we can't go back the way we came.
Ama kesin olan bir şey var ki geldiğimiz yoldan geri dönemeyiz.
We can't let him go!
Gitmesine izin veremeyiz!
We can do that, but we don't have much to go on.
Bunu başarabiliriz. Ama elimizde bir şey yok.
Since we can't go across this bridge the only way out of here is to go back up that road where those krauts are.
Bu köprüden geçemeyeceğimize göre, tek çıkış yolu Almanlarla dolu o yoldan geri dönmek.
We know everyone doesn't want to do this but if they see us do it, they can be inspired to go out and bowl a perfect 300 game or mow the lawn.
Bunu yapmak istemeyenleri de biliyoruz. Ama bizi yaparken görürlerse, ilham alabilirler. Bowlingde 300 puan almak ya da çimleri biçmek.
We can't go out.
Dışarı çıkamayız.
Can't we go out on the grounds?
Dışarda görüşebilir miyiz?
Yo, we can't go that way.
- O tarafa gidemeyiz.
Where can we go where we can't be found?
Bizi nerede bulamazlar peki?
Hazel, we can't let this green kid go out on some wild goose chase on his own dime.
Hazel, çocukçağızı oraya gönderip kendi parasıyla boşa kürek çektiremeyiz.
We can't just let you go without knowing...
Hiçbir şey bilmeden senin öylece gitmene izin veremeyiz...
We can't go without Jinkee.
Jinkee olmadan olmaz. Oda numarasını bilmiyorum.
Listen. I'm really, really sorry, but we can't go to the cops.
Olanlar için çok üzgünüm ama polise haber veremeyiz.
I can't believe we go to the same place.
Aynı yere gittiğimize inanamıyorum.
- I don't think we can go back for 10 years.
- 10 sene daha gidemeyiz herhalde...
We can't go there.
Oraya gidemeyiz.
Look, why don't you and I go downstairs, have a drink, see if we can come to an arrangement?
Neden aşağıya inip bir şeyler içmiyoruz? Bakalım bir anlaşmaya varabilecek miyiz?
Of course, we can't go back to New York.
Tabii, New York'a gidemeyiz.
We can't go anywhere in the States, because Chester's business ventures have been such a huge success.
Ülkenin hiçbir yerine gidemeyiz çünkü Chester'in iş girişimleri...
And obviously, he can't come with us when we go out.
Biz dışarı çıkarken bizimle gelemeyeceği besbelli.
- Mami, mami, we can't go.
- Anne, anne! Gidemeyiz.
We can't go.
Gidemeyiz.
We can't go in there looking like a couple of goofballs.
Oraya iki ahmak gibi görünerek giremeyiz.
So we can go out the window, climb up to the roof go to the other side and then get in through the lopans'fire escape.
Yani camdan dışarı çıkıp çatıya tırmanabilir, diğer tarafa geçebilir ve sonra da Lopanların yangın çıkışına ulaşabiliriz.
We can't go around'em :
Şeytan diyor git şöyle de :
We can't go against that guy!
O adama karşı gelemeyiz!
We lose another man, we can't even go up.
Başka birini daha kaybedersek yukarı bile çıkamayız.
We can't let them go without a fight. Right, Kermit?
Öylece gitmelerine izin veremeyiz, değil mi Kermit?
- Blending in. We can't go in there.
Oraya gidemeyiz.
You can't cut the deck, so this will have to do. Here we go.
Kartları sen kesemeyeceğin için benim yapmam gerek.
We can't go to a vet.
Veterinere gidemeyiz.
We can't go back to town in this state. No.
Kasabaya bu kılıkla dönemeyiz, olmaz.
'Cause if you go to jail, we can't be together.
Çünkü hapse girersen birlikte olamayız.
Can't we just go somewhere else?
Başka bir yere gidemez miyiz?
Whoa, we can't just pack up and go.
- Sakin ol, öyle bir çırpıda toplanıp gidemeyiz.
If we're not all together We can't go far
♪ Omuz omuza vermezsek ♪ Uzağa gidemeyiz
As you know, we can't just go out there and arrest him, okay?
Bildiğiniz üzere, oraya öylece gidip onu tutuklayamayız, tamam mı?
we can't go back 57
we can't go home 32
we can't go on like this 53
we can't leave 63
we can't 1514
we can't give up 27
we can't afford it 60
we can't do it 50
we can't wait 112
we can't do anything 50
we can't go home 32
we can't go on like this 53
we can't leave 63
we can't 1514
we can't give up 27
we can't afford it 60
we can't do it 50
we can't wait 112
we can't do anything 50