We don't have to do that traduction Turc
291 traduction parallèle
I am, but sometimes we have to do things for friends that we don't particularly like to do.
Öyleyim, ama bazen dostlarımıza pek istemediğimiz... şeyler yapmak zorunda kalırız.
Look, honey, we don't have to decide that right now, do we?
Sevgilim buna şimdi karar vermek zorunda değiliz, öyle değil mi?
Because we don't have any 5 : 00 train that stops here, mister. Except today. And that happens to be a special that you don't know about, except that you do.
Çünkü burada duracak bir 17 : 00 treni yok, bayım, bugün dışında ve o da özel bir tren, senin bilmediğin.
- We don't have to do it that way.
- Öyle yapmak zorunda değiliz.
'Cause we all tied to a race of people that don't know how to do nothing but moan, and pray and have babies.
Çünkü sızlanmaktan, dua etmekten ve çocuk yapmaktan başka bir şey bilmeyen bir ırka aidiz.
- We don't have enough men to do that.
Çok adama ihtiyacımız olacak, şef. Bu işte çokluk önemli değil.
We don't have to be treated like that, do we?
Böyle davranmanıza gerek yok, değil mi?
No, but if we don't find him ourselves, we'll have to tell the police, and they'll do all that.
Hayır, ama onu kendimiz bulmazsak polise haber vermek zorunda kalacağız, gerisini onlar hallederler.
We don't have to read that, do we?
Onu okumamız gerekmiyor, değil mi?
We all have to do that, don't we? Yeah.
Hepimizin yapması gerekiyor, değil mi?
Later I knew that he was the one who wanted to do so I don't want to let this rascal get away with it so easily I can only promise you that we will settle our grudges after we have eliminated Cao Feng
Sonradan anladım ki asıl güç delisi oymuş aslında Yaptıkları cezasız kalmamalı! ona ödetmek gerek!
I don't have to point out to you that... if we can prove it had nothing to do with Israel, we could be averting one mother of a major flare-up.
Bunu açıklamak zorunda değilim... Eğer, İsrail'le alakası olmadığını kanıtlayabilirsek, ateşi söndürmüş oluruz.
But we don't have the ability to do that yet.
Lanet gemisini havaya uçurduk. Peki. neden buraya geldi? Görünüşe bakılırsa Gunneson bize bir hoşça kal hediyesi bırakmış.
We don't have to do that, right?
Bunu yapmamız gerekmez, değil mi?
Why don't you let me hire someone to do that for you, and we could have a lot of fun tonight.
İzin ver bunu senin için yapmaya birini kiralayayım böylece bu gece bayağı bir eğlenirdik.
We can hire him to do that, but we don't have to pay him.
Onu kullanabiliriz ama ödemek zorunda değiliz.
Running here and there, we have to stop them, and say, "Don't do this. Don't do that."
Oraya buraya koştururlar, biz de onu yapma, bunu yapma der dururuz.
I guess we'll all have to draw straws. I don't mind that. I don't think I should have to do it, since I work all year...
Sanırım hepimiz kura çekmek zorunda kalacağız bunu yapmayı umursamam çünkü benim kura çekmem gerektiğini sanmıyorum tüm sene ben çalıştığıma göre bir sonrakinde hediye alacağımı da düşünürsek bence bu gayet adil ama merak etmeyin ki...
I don't think we have to worry about that, do we?
Bu konuda endişe edecek bir şey olduğunu sanmıyorum, değil mi?
We don't have to do that.
Bu şart değil.
Well, I guess we don't have to do that.
Şey, sanırım bunu yapmak zorunda değiliz.
So we have to do this in such a way that they think we don't have the boat.
O halde onları denizaltının elimizde olmadığına inandırmalıyız.
- We don't have to do that.
- Bunu yapmak zorunda değiliz.
But I don't have to do that with you, Kane, because we're pals, aren't we?
Ama sana bunu yapmama gerek yok Kane, çünkü biz dostuz, değil mi?
You know... I always do what I'm told, and I newer complain, but I don't understand why do we have to do the same things that we did this morning.
Bilirsin ki bana söyleneni her zaman yaparım ve asla şikâyet etmem, ama neden bu sabah yaptığımız şeyleri tekrar yapmamız gerektiğini anlamıyorum.
We have to force these companies to operate safely and responsibly with all our best interests in mind, so that when they don't we can take back our resources and our hearts and our minds, and do what's right.
Bu şirketleri güvenli ve sorumlu bir biçimde, bizim çıkarlarımızı gözeterek... çalışmaları için zorlamalıyız, öyle ki buna uymadıklarında... kaynaklarımızı, yüreklerimizi ve zihinlerimizi geri alıp doğru olanı yapabilelim.
But since you don't know how to get us back, we don't have that option, do we?
Doğru ama bizi geriye götüremediğine göre bunu yapma olasılığımız sıfır.
I don't just mean sex. We don't have to do that, if you'd rather not.
Eğer istemiyorsan bunu yapmak zorunda değiliz.
Let's hope we don't have to do that again.
Umarım bunu tekrar etmek zorunda kalmayız.
I want us to be friends, I really do, and we all know that friends don't hit each other... unless they have to.
Fay, dost olmamızı istiyorum. Ve biliyoruz ki dostlar gerekmedikçe birbirine vurmaz.
We could start again, sir, but we don't really have the staff to do that.
Tekrar başlayabiliriz, efendim, ama bunun yapmakiçin gerçekten aracımız yok.
We just don't have the means to do that.
Bunu sağlayacak yetkimiz yok.
That's what we have to find out. I don't know what these Brethren mean to do.
Kutsanmış kişiyi bulmak, belki de ona bir şey vermek istiyorlar.
I came to talk about Danny, but we don't have to do that now.
Danny hakkinda konusmaya gelmistim ama acelesi yok.
Don't we have somebody to do that for us?
Bunu bizim için yapacak biri yok mu?
What I do know is that we don't have the time to be stranded here by your woman's problem any longer.
Bildiğim şu ki senin gibi hasta bir kadınla da olsa burada oturup yardım bekleyemeyiz.
We don't have to discuss that until you see what I can do.
Neler yapabileceğimi görün öyle.
Maybe, but I don't want to do that unless we absolutely have to.
Belki, ama buna gerek olduğundan emin olana kadar, bu işlemi yapmak istemiyorum.
So that we don't have to do it.
Öyleyse bir heyelan yapmak zorunda değiliz.
When you're in the M.R.I., there's a microphone if you get claustrophobia. I suggest you don't do that because we have to start over from the beginning.
Sen aileye "girdiğinden" beri, aldığımız şeylere inanamıyorum.
And if we have kids, which you know I want to do, I expect you to give up your job. But if you don't, if you want to keep working, I'd have a big problem with that.
Ve eğer çocuğumuz olursa ki, bunu istediğimi biliyorsun, işi bırakmanı istiyorum, ama eğer bunu yapmazsan, çalışmaya devam edersen, bu benim için çok büyük bir sorun olur.
No, we don't, trust me. The only chance that we have to get rid of Tempus is to do this by breaking the time loop, okay?
Tempus'tan kurtulmanın tek yolu zaman döngüsünü kırmak, tamam mı?
Look, I know I scared you with that whole naked-Thursdays thing but we don't have to do that.
Bak Rach, tüm o çıplak Perşembe muhabbetiyle seni korkuttuğumu biliyorum ama bunu yapmak zorunda değiliz.
If we don't do something and try to stop this guy... we will have to live with that for the rest of our lives.
Bu adamı durdurmaya çalışmazsak hayatımız boyunca bu vicdan azabıyla yaşayacağız. Tamam.
Do whatever you have to do to bring it forward but don't mess with it. And like, we learned that... bitterly.
İşliyorsa bırakın onu ileri taşımak için elinizden geleni yapın ama kurcalamayın.
Not that I don't enjoy the verbal Ping-Pong here, but we do have that other thing we need to figure out kind of quickly.
Sözlü tenisten hoşlanmadığımdan değil ama çabukça üstesinden gelmemiz gereken başka bir şeyimiz var.
I could get into the Leery neurosis. We don't have to do that.
- Leery nevrozuna da girebilirim.
I don't remember this other life we're supposed to have lived, but I do know I was your trusted second-in-command, and I am pretty damned sure that you used to listen to me.
Yaşamış olduğumuz diğer hayatı hatırlamıyorum.. Ama bildiğim birşey varsa senin komutan yardımcın olduğum ve.. O zaman benim sözümü dinlediğine adım gibi eminim.
I don't think we have to do that.
Bunu yapmak zorunda değiliz.
What's the problem? Well, in order to do it, we would somehow have to be able to repeatedly generate random numbers between one and 20 in order to calibrate the differential. That would take some sort of super mainframe computer and we, for sure, don't have one of those.
Yapabilmek için birle yirmi arasında sapmayı engellemek için aralıksız rast gele sayılar üretmememiz gerekiyor.
Payroll. I don't have to pay her if she doesn't work. That's the way we do things in this country.
- Cindy orada mı?