We have nothing to talk about traduction Turc
118 traduction parallèle
We have nothing to talk about.
- Konuşacak bir şeyimiz yok.
We have nothing to talk about.
Konuşacağımız bir şey yok.
We have nothing to talk about.
Onunla konuşacak bir şeyimiz yok.
We have nothing to talk about.
- Onlarla konuşacak bir şeyim yok.
Wally, we have nothing to talk about right now.
- Artık konuşacak birşeyimiz yok.
- We have nothing to talk about.
- Konuşacak bir şeyimiz yok.
- We have nothing to talk about.
- Konuşacak hiç bir şeyimiz yok.
Very well, come in, but we have nothing to talk about.
Peki, içeri gelin, ama konuşacak hiçbir şeyimiz yok.
- We have nothing to talk about.
- Seninle konuşacak bir şeyimiz yok.
- Do we have nothing to talk about?
- Konuşacak bir şeyimiz kalmadı mı yani?
- We have nothing to talk about.
- Konuşacak birşeyimiz yok.
Suppose, after all of this... we have nothing to talk about.
Bunca günden sonra... konuşacak hiç bir şey yok.
We have nothing to talk about because we had an agreement and you broke it!
Bu konuyu konuda konuşacak birşey yok çünkü seninle bir anlaşma yapmıştık, ama sen bunu çiğnedin!
We have nothing to talk about.
Konuşacak bir şeyimiz yok.
We have nothing to talk about.
Konuşacak birşeyimiz yok.
We have nothing to talk about and you don't even care.
Konuşacak hiçbir şeyimiz yok ve bu senin umurunda bile değil.
Until that happens, we have nothing to talk about.
Aksi halde konuşacak bişeyimiz yok.
- We have nothing to talk about.
- Konuşacak hiçbir şeyimiz yok.
We have nothing to talk about.
Beni rahat bırak.
- We have nothing to talk about.
- Konuşacak bir şey yok.
You think we have nothing to talk about? No.
- Konuşacak bir şeyimiz olmadığını mı düşünüyorsun?
So until Valentine's Day is over, we have nothing to talk about.
Yani Sevililer Günü bitinceye kadar, konuşacak bir şeyimiz yok.
We have nothing to talk about.
Konuşacak bir şey yok.
Well, we have nothing to talk about, Dwight.
Konuşacağımız birşey yok, Dwight.
Well, then, I'm afraid we have nothing to talk about.
Öyleyse, korkarım ki, konuşacağımız bir şey yok.
Without the kid we have nothing to talk about.
Çocuk olmayınca konuşacak hiçbir şeyimiz kalmadı.
Without the baby we have nothing to talk about, you're boring and you use petroleum-based hair products.
Bebek gidince konuşacak hiçbir şeyimiz kalmadı, sıkıcısın ve petrol bazlı saç ürünleri kullanıyorsun.
- We have nothing more to talk about.
- Konuşacak başka bir şey yok ki.
We'd have nothing to talk about.
Konuşacak hiçbir şeyimiz olmazdı.
We don't have a rapport and there's nothing to talk about
Biz arkadaş değiliz. Ve konuşacak bir şey de yok.
The concept behind the car phone speakerphone, airline phone, portable phone pay phone, cordless phone, multiline phone the phone pager, the call waiting call forwarding, conferencing, speed dialling, direct dialling and redialling is that we all have absolutely nothing to say and we've got to talk to someone about it right now.
Araba telefonlarının, diafonların havayolu telefonlarının, telsiz telefonların, kartlı telefonların, kablosuz telefonların, çoklu telefonların, çağrı cihazlarının, arama bekletmenin, arama yönlendirmenin, konferans usulü konuşmanın, hızlı aramanın, doğrudan aramanın ve tekrar aramanın arkasındaki fikir ; söyleyecek hiçbir şeyimizin olmadığı ve bununla ilgili hemen birisi ile konuşmamız gerektiğidir.
- Then we have nothing here to talk about.
- O zaman konuşacak bir şeyimiz yok.
Then we have nothing more to talk about.
Demek ki o zaman konuşacak bir şeyimiz kalmadı.
Well, then Richard, we have nothing more to talk about, do we?
Güzel, sonra, Richard, konuşacağımız başka bir şey yok değil mi?
If not, we have nothing more to talk about.
Samimi değilsen zaten konuşacak bir şeyimiz yok demektir.
We have got nothing left to talk about.
Konuşacak birşeyimiz kalmadı.
We've just met and already have nothing to talk about?
Daha yeni tanıştık ve konuşacak hiçbir şeyimiz yok mu?
We've known each other for so long, still have nothing to talk about?
Birbirimizi bu kadar uzun süredir tanıyoruz, hala konuşacak birşeyimiz yok mu?
I guess we have nothing else to talk about here.
Sanırım söylenecek başka bir şey yok.
So we got to talk about it, if nothing else just to get it out of our way so we can have a little fun here tonight, because otherwise the terrorists win.
Yani konuşmalıyız bunu, konuşalım da aradan çıkartalım ve eğlenelim bu akşam, çünkü aksi takdirde teroristler kazanmış olur.
We have nothing more to talk about.
Konuşacak bir şeyimiz kalmadı.
Because then we'd have nothing to talk about, and I enjoy our little chats.
- Çünkü o zaman konuşacak bir şeyimiz olmazdı ki ben bu ufak sohbetleri çok seviyorum
- We have nothing more to talk about, doctors.
- Konuşacak başka birşey kalmadı doktorlar.
I had no reason to track their movements, and since i've broken no laws, unless you want to talk about lifting this quarantine order, we have nothing left to discuss.
Hareketlerini takip etmek için herhangi bir neden yoktu, ve hiçbir yasayı çiğnemediğime göre, bu karantina emrini kaldırmaktan konuşmak istemediğiniz sürece, tartışacak bir şeyimiz kalmadı.
And it may seem like we have nothing left to talk about, but... sometimes it's nice not to have to talk.
Konuşacak bir şeyimiz kalmamış gibi görünebilir ama bazen konuşacak bir şeyin olmaması da güzeldir.
Then we have nothing left to talk about.
O zaman konuşacak bir şey kalmadı.
That we just want to talk to José That they'd all be safe, they have nothing to worry about.
Sadece Jose ile konuşmak istediğimizi ve güvende olacaklarını, korkacak bir şeyleri olmadığını söyledim.
We'll have nothing to talk about.
Konuşacak hiçbir şeyimiz olmaz.
Well, I guess we have nothing left to talk about then, do we?
Sanırım konuşacak başka bir şeyimiz kalmadı, değil mi?
Until you get more money, we have nothing more to talk about.
Daha fazla para getirmediğin müddetçe konuşacağımız hiçbir şey yok.
Someone aged 70 could talk about their life,... but we have nothing to tell at 13,
Yetmiş yaşındaki bir insan kendi hayatından bahsedebilir ama biz daha 13 yaşında olduğumuz için anlatacak pek bir şeyimiz yok.