We have to stop him traduction Turc
219 traduction parallèle
We have to stop him before he leaves town.
Kasabadan ayrılmadan durdurmak zorundayız onu.
We have to stop him.
Onu durdurmak zorundayız.
We have to stop him.
Onu durdurmalıyız.
Please tell us. We have to stop him
Lütfen söyleyin, onu durdurmak zorundayız.
We have to stop him.
Onu durdurmak zorundayım.
We have to stop him!
Biz bunu durdurmalıyız.
We have to stop him!
Onu durdurmak zorundayız. Bu bir emir mi?
Farges, we have to stop him!
Farges, onu durdurmalıyız!
don't ask we have to stop him
- Sorma. - Onu durdurmalıyız.
We have to stop him!
Onu durdurmalıyız!
We have to stop him.
Onu durudurmak zorundayız.
Look out! Sheriff out of the way, we have to stop him, boys!
Bakın Şerif öldü Şimdi onu durdurabiliriz çocuklar
We have to stop him before he reaches the Master.
Efendiye ulaşmadan önce durdurmalıyız.
- Guys, we have to stop him!
Çocuklar, onu durdurmalıyız!
Jet... He's going to murder someone, and we have to stop him.
Jett... birisini öldürecek, ve biz de onu durdurmak zorundayız.
- We have to stop him.
- Onu durdurmalıyız. - Biz mi onu?
- We have to stop him, dude!
- Onu durdurmalıyız!
We have to stop him before he sees the priest!
Rahibi görmeden onu durdurmalıyız!
I found him, and we have to stop him.
Onu buldum ve çok geç olmadan onu durdurmalıyız.
- We have to stop him. - I've tried.
- Onu durdurmamız lazım.
We have to stop him before then.
Bunlar yaşanmadan onu durdurmalıyız.
- We have to stop him!
- Onu durdurmalıyız!
We have to stop him, Varia!
Onu durdurmak zorundayız, Varia!
- Then we have to stop him.
- O zaman onu durdurmak zorundayız.
- We have to stop him.
- Onu durdurmamız gerek.
If Saddam is building weapons, we have to stop him.
Eğer Saddam silah üretiyorsa onu durdurmak zorundayız.
We have to stop him.
Onu durdurmamız gerek.
We can stop him, but we have to stop him together.
Onu durdurabiliriz ama birlikte durdurmalıyız.
Gideon is trying to kill Wyatt, we have to stop him.
Gideon onu durdurmak zorunda Wyatt, öldürmeye çalışıyor.
Whatever what it takes... we have to stop him.
Ne gerekiyorsa gereksin... onu durdurmak zorundayız.
We have to stop him.
Onu durdurmamız gerekiyor.
we have to stop him.
Onu durdurmalıyız.
We have to stop him from playing!
Onu durdurmalıyız.
We have to stop him!
Onu durdurmamız lazım.
But she'd have to stop over, and we can't just put him on a cot.
Ama gelince kalması gerekecek. Towers'ı koltukta yatıramayız.
I have heard rumblings of rumours that perhaps they will find a way to get Sandy to sing and I think we've found such an opportunity will someone please stop him before he starts singing grease lightening do it dad Travolta's your bitch
Ben de üniversitede bir iki müzikalde yer almıştım. Peter Gallagher'in inanılmaz bir sesi var. Broadway'de bile çıkmış.
Interpreter : we have to find this man And stop him from killing again.
Bu adamı bulup onu tekrar adam öldürmeden durdurmalıyız.
We'd have to be totally incompetent not to stop him. Don't worry about that.
Onu durduramamak için tamamen yetersiz olmamız lazım.
You might be right, but we have been planning for this for a long time. I doubt you'll be able to stop us. Find him!
Haklı olabilirsin Bay Mot ; fakat bunu uzun zamandır planlıyorduk ve bizi gerçekten durdurabileceğinden, hatta yavaşlatabileceğinden bile şüpheliyim.
We will have to take extreme measures to stop him.
Onu durdurmak için olağanüstü yöntemler kullanmamız gerekiyor.
We have to stop him before he kills again.
Tekrar öldürmeden önce onu durdurmalıyız.
The bottom line is we have to find Darvin and stop him before he has a chance to alter history.
Önemli nokta şu ki, Darvin'i bulup durdurmamız gerek, o tarihin akışını değiştirmeden önce.
Then we have to find Okkoto while there's still time to stop him or else they'll be killed!
Öyleyse zaman varken Okkoto'yu uyarmalıyız. Yoksa onu öldürecekler!
We have to figure out a way to stop him.
Onu durdurmanın bir yolunu bulmalıyız.
Hey, you guys, since we don't know how to vanquish the ghost, we have to try to stop him from killing his next victim.
Hey, hayaleti nasıl yok edeceğimizi bilmediğimize göre, diğer kurbanı öldürmesine engel olmaya çalışabiliriz.
Except we know something is gonna happen to him, so all we have to do is look for clues, keep our eyes open and stop it.
Biz onu ne olacak bir şey biliyorum dışında, Bu yüzden gereken tüm ipuçları için bakmak, gözlerimizi açmak ve durdurmak tutun.
If he lets his buddies out of their quarters... we don't have any guards to stop him.
Arkadaşlarını odalarından dışarı çıkarmaya çalışırsa... dışarıda onu durduracak kimse yok.
I can't order anyone in because it's against protocol, but Alvers is in there and we might still have a chance to stop him.
Kimsenin içeri girmesini emredemem çünkü bu kurallara aykırı. Ama Alvers içerde, bunu durdurmamız için hala şansımız olabilir.
If you don't stop him, we'll have to.
Onu bitmiyor ise, biz gerekecek.
We have to do something to stop him.
O'nu durdurmak için birşey yapmalıyız.
But if he can do it. If,... if he knows how or figures out how. At the very least, we're gonna have another Anubis on our hands and at that point it's going to be too late to stop him.
nasıl yapıldığını biliyorsa veya öğrenirse ellerimizde bir Anubis daha olacak.