English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ W ] / We have to stop it

We have to stop it traduction Turc

285 traduction parallèle
But we have to stop it.
Ama durdurmalıyız.
We have to stop it. Lie still!
Şimdi biraz dinlen.
We have to stop it.
Onu yukarı kaldırıyoruz!
We have to stop it.
Bir süre için boynumuza kadar.
We have to stop it!
Durdurmalıyız!
We have to stop it!
Onu durdurmalıyız!
We have to stop it.
Onları durdurmalıyız.
You see, Jennifer before we can replace the broken heart we have to stop it from beating.
Görüyorsun, Jennifer, Kırık kalbi değiştirmeden atışları durdurmalıyız.
Hell is exactly what is going on, Joey, and we have to stop it.
İşte olan bu : cehennem. Ve onu durdurmak zorundayız.
We have to stop it.
Durdurmalıyız!
Now they're being attacked by rubbers and we have to stop it!
Şimdi bir de prezervatiflerin saldırısına uğruyorlar. Bunu engellememiz lazım!
- Well, um... we have to stop it.
- Bunu durdurmalıyız.
We have to stop it.
Onu durdurmalıyız. Durdurmak zorundayız.
We have to stop it before something happens.
Her ne olacaksa, bu olmadan treni durdurmalıyız.
We have to stop it.
Bunu durdurmalıyız!
Well, it's not like we have many options to choose from, but if you try to stop us, it's gonna be bad.
Çok da fazla seçeneğimiz yok gibi. Bizi durdurmayı denerseniz kötü olacaktır!
We would have made it, if you didn't stop to pick up your gent.
Beyefendiyi almak için durmasak yetişecektik.
I hate it to stop, when will we ever have it again?
Ayrılmaktan nefret ediyorum. Bir daha ne zaman görüşürüz bilememekten.
We'll have to wait for it to stop.
Durana kadar beklemeliyiz.
If it doesn't stop we shall have to postpone tomorrow's ceremony.
Durmazsa, yarınki töreni ertelemek zorunda kalacağız.
We have to stop the scandal, not spread it around
Skandalı gizli tutmaya çalışmalıyız, daha da çok yaymaya değil!
In fact, we'll have a job to stop it from rising.
Aslında, sandalyenin yükselmesini engellememiz gerekecek.
- You think we have a chance to stop it?
- Durdurma şansımız var mı sanıyorsun?
If we can stop people like Broum getting there first, the Swiss have agreed to hand it over!
Oraya ilk gidenlerin Broum gibiler olmasını önlersek, İsviçreliler parayı teslim etmeye razı olabilir!
It looks like we have to stop.
Durmamız gerekiyor.
It's impossible for me to stop thinking. For example, we have plenty of provisions.
Düşünceleri frenlemek, benim için imkansızdır.
Well... Looks as though we'll have to stop them right here, doesn't it?
Onları burada durdurmak zorundayız gibi görünüyor, değil mi?
Except we have decided that it is time for people to stop calling me "Junior" around here.
Artık bana Junior denmesine bir son verilmesine karar verdik.
Our Agency did not have to be able to stop the sales of rubber tires, but we emit an order to the same one e we order an anonymous difundiz it, for all the cabinets of the Secretariat of Management of the Production,
Lastik tekerleklerin satışını yasaklamaya da yetkili değildik. Yine de bir emir hazırladık. Genç bir çocuk yazdığımız emri Üretim Yönetimi Bürosu'nda elden ele dolaştırdı.
It's not that. We don't have to stop in the middle of nowhere.
Issız bir yerde durmamalıydık.
But if it isn't me, then we have to make a deal, you and I, to accept that fact and find a way to stop it, OK?
Ama ben değilsem o zaman anlaşma yapmalıyız, olanı kabul edip... bunu durdurmanın bir yolunu bulacağız. Tamam mı?
We're gonna have to stop in Fayetteville, and get a mechanic to check on it.
Fayetteville'de durup bir tamirciye baktırmamız gerekecek.
We're going to have company any minute now. And this time, I don't know how we're going to stop it.
her an bir misafirimiz olabilir, ve bu kez, onu nasıl durduracağımızı bilmiyorum.
I have heard rumblings of rumours that perhaps they will find a way to get Sandy to sing and I think we've found such an opportunity will someone please stop him before he starts singing grease lightening do it dad Travolta's your bitch
Ben de üniversitede bir iki müzikalde yer almıştım. Peter Gallagher'in inanılmaz bir sesi var. Broadway'de bile çıkmış.
We have one quick stop, and then it's on to Capital City.
Bir durağımız daha var, sonra da Capital City'nin yoluna koyulacağız.
Up until there, we have still have enough time to stop the locomotive before it plunges into the ravine.
Oraya varmadan lokomotifi durdurursak uçuruma düşmesini engelleriz.
Stop it. We have to go now.
Kes şunu, gitmemiz lazım.
Jared and I have worked it out to stop what we know of it.
Jared ve ben bildiğimiz kadarıyla onları durdurmaya çalıştık.
It's just that We have something to propose to you... and I Wonder if you'd stop by the offices.
Sadece, sana bir teklifimiz olacak ve ofise gelebilir misin diye merak ediyorduk.
We have got to stop that ship before it leaves Ganymede.
O şeyi, Ganymede'den çıkmadan önce durdurmalıyız.
Okay. There's a ball of fire 1200 miles in diameter heading straight for Earth and we have no idea how to stop it.
2000 kilometre çapında bir ateş topu Dünya'ya yaklaşmakta.
Stop it, she's going to think we have something going.
Yeter artık, aramızda bir şey var sanacak.
It means you have to stop paying me, and come over to my house for dinner so we can finish the massage.
Bana para ödemeyi bırak ve akşam yemeği için bizim eve gel, böylece masajı orada birtirebiliriz demek oluyor.
Yeah, see, we - we - we have to stop across the hall, because it's my sister.
Koridordan karşıya geçmeye son vermeliyiz. Çünkü o benim kardeşim..
And we have the power to stop it.
Ve bizde onu durduracak güç var.
We're taking Topeka and now I must rally the men onward to Mossourah, because I will not stop until we have won it all and y'guys are my slaves, because I hate y'guys!
Topeka'yı aldık ve şimdi Mossourah'a gidiyoruz! Çünkü, biz kazanana ve siz benim kölelerim oluncaya kadar durmayacağız! 194 00 : 11 : 06,920 - - 00 : 11 : 08,720 Çünkü sizden nefret ediyorum!
We happen to have an opportunity here for some real personal growth through active dialogue. Stop it, Dad!
Etkin diyalog yoluyla kişisel gelişim sağlama şansımız var.
And we have reason to believe you took their photograph. Stop it!
Fotoğrafçılık hobindi...
Every single move we make... from the mundane to the monumental... the red light that we stop at or run... the people we have sex with or won't with us... aeroplanes that we ride or walk out of... it's all part of death's sadistic design... leading to the grave.
Geçtiğimiz veya durduğumuz kırmızı ışıkların, bizimle ilişkiye giren veya girmeyen insanların bindiğimiz uçaklar veya binmediklerimiz... Bunların hepsi, bizi sonu mezar olan ölüme götüren bir dizaynın parçalarıdır.
We're good friends so don't let it get to you, okay? Please have a drink later. Stop it.
Peki, kim olacak benim Jiknya'm?
We used to live off my salary, but now you have to work, too, and never stop rubbing my face in it so that I know you're in charge now.
Önceden benim maaşımla geçinebiliyorduk, Ama şimdi sen de çalışmak zorundasın. Ve bunu yüzüme vurmaktan vazgeçmeyeceksin...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]