Weakness traduction Turc
3,711 traduction parallèle
The sly bastard is claiming physical and mental weakness.
Sinsi piç, fiziksel ve ruhsal zayıflığı ileri sürmüş.
You know where Metatron's weakness lies.
Metatron'un zayıflığını biliyorsun.
She has a weakness.
Onun bir zaafı var.
And that weakness is she cares about people.
Ve bu zaafı, insanlara değer vermesi.
Because you have a weakness, Alice.
Çünkü bir zaafın var, Alice.
You found cypher's weakness and exploited it.
Cypher'ın zayıf yönünü buldun ve bunu kullandın.
Finding cypher's weakness, yes, That was the head.
Cypher'ın zayıflığını bulma konusu tamam bu mantıktı.
You really think you can hold me responsible for the Blutbaden's own weakness?
Blutbadların zafiyeti için beni mesul tutabileceğini mi sanıyorsun?
Your only genetic weakness amidst so many new strengths.
Tek genetik zayıflığınız pek çok yeni kuvveti içeriyor.
What's Skinner's weakness?
Skinner'ın zayıf noktası ne?
The only man to ever lay eyes on El Mecanico has a weakness for unhelpful metaphors.
El Mecaniko'yu gören tek kişi. Pek yardımcı olmayan benzerleri var.
See, for those with high self-esteem, that's their weakness.
Özgüveni yüksek olan insanların zayıf noktası bu.
We use police work. Anything else would be just weakness of character.
Başka herhangi bir şey karakter zayıflığıdır.
Muscle weakness?
Kas güçsüzlüğü?
I tried to get Camila to hire some help around the house, but she-she thinks it's a sign of weakness.
Camila'ya ona evde yardımcı olması için birisini tutmasını söyledim ama o zayıflık belirtisi olduğunu düşünüyor.
And I had a moment of weakness.
Benim de bir anlık zayıflığıma denk geldi.
Every couple has a weakness.
Her çiftin bir zayıflığı vardır.
I'm afraid it has no weakness.
Korkarım hiç bir zayıf yönü yok.
Never forget a dragon's weakness.
Asla bir ejderhanın zayıflığını unutma.
- It must not have that weakness.
- Bu zayıflığı yok sanırım.
I guess that can be a weakness too.
Sanırım bu da bir zayıflık olabilir.
It doesn't have the Whispering Death's weakness.
Ölüm Fısıldayanların zayıflığına sahip değil.
He wants to demonstrate his superiority by exposing our moral weakness.
Bizim manevi zayıflığımızı ortaya çıkararak kendi üstünlüğünü sergiliyor.
♪ You know me and my weakness ♪
♪ You know me and my weakness ♪
But soon after the French invasion of Egypt, a more dramatic demonstration of Ottoman weakness came in 1805.
Tek bir köyden çok fazla çocuk almıyorlardı ve seçimi köylülere bırakıyorlardı.
It was a moment of weakness. I'm over it.
Bir anlık zayıflığıma geldi.
In a moment of weakness, you eat chocolate or kiss the wrong boy.
Aştım artık. Bir anlık zayıflıkla çikolata yersin ya da yanlış çocukla öpüşürsün.
They're looking for weakness,
Sayıları çok fazla.
But my client has had a moment of weakness, something he referred to as "sympathy"?
Ama müvekkilim bir anlık zayıflık yaşadı... "Anlayış" diye nitelediği bir şey?
We want to know his weakness.
- Onun zayıflıklarını bilmek istiyoruz.
And understanding why is key to learning his weakness.
Ve zayıflıklarını öğrenmek için. - Bunun bir anahtar olduğunu anlıyorum.
Then we've found the Horseman's weakness.
O zaman Süvarinin zayıflıklarını buluruz.
In my experience, the rescinding of an order is never anything but an exhibition of weakness.
Tecrübelerime göre verilen bir emri geri almak sadece zayıflık göstergesidir.
It is a sign of weakness.
Bu bir zayıflık belirtisidir.
Their sentiment is their weakness.
Duygusallıkları onların en zayıf tarafı.
Whenever I feel it, I chide myself it is weakness.
Ne zaman hissetsem, zayıflığım yüzünden kendimi azarlıyorum.
If you show weakness, our enemies will strike, and you will lose everything including... your beloved daughter.
Zayıflık gösterirsen düşmanların saldırır. O zaman her şeyini kaybedersin. Sevgili kızın da dahil.
Yes, we all have our moments of weakness.
Evet, hepimizin zayıf anları oluyor.
But soon after the French invasion of Egypt, a more dramatic demonstration of Ottoman weakness came in 1805.
Ama Fransızların Mısır'ı işgalinden kısa süre sonra 1805'te daha dramatik bir Osmanlı zafiyeti yaşandı.
It must contain a secret about him, uh, his weakness or flaw.
- Onunla ilgili bir sırrı içeriyor olmalı zayıflığını ya da kusurunu...
" As sunlight is his only weakness,
" Güneş ışığı tek zayıflığıdır.
what would you say is your biggest weakness as an employee?
Bir çalışan olarak en zayıf yönünüz nedir?
he said, "what's your biggest weakness [muffled] as an employee?"
Dedi ki ; bir çalışan olarak en zayıf yönünüz nedir?
captain, turn your greatest weakness into your greatest strength, like paris hilton re : her sex tape.
- Aynen öyle. Baş komiserim, en büyük zayıflığınızı en büyük gücünüze çevirin. - Paris Hilton'un seks kaseti gibi.
Both with the same weakness.
İkinizde de aynı zaaf var.
So don't show any weakness.
O yüzden hiçbir zayıflık gösterme.
Weakness.
- Zayıf yönümü.
If you know your opponents weakness, your understanding does grow deeper.
Zayıf yönünü bilirsem seni daha da iyi anlayabilirim.
We have talked about this weakness.
Bu zayıflık hakkında konuşmuştuk.
Sally has a weakness.
Sally'nın zayıf noktası var.
We are looking for his weakness.
Zayıf noktasını arıyoruz.