Wearin traduction Turc
239 traduction parallèle
I'm wearin''em'cause I like beads.
Boncukları sevdiğim için takıyorum.
I was wearin'white socks and wouldn't curse.
Beyaz çoraplarım vardı ve küfretmeyi beceremiyordum.
Now shoot the breeches off them, if they're wearin'breeches.
Eğer giyiyorlarsa pantolonlarından vurun onları.
That's a mighty flattering'way he puts it, ma'am... when what I'm really doin is wearin'a hole in Stuart's best rocking chair.
Bu şekilde açıklayarak koltuklarımı kabarttı, bayan. Aslında Stuart'ın sallanan sandalyesini eskitiyorum.
Just now, most of the boys are wearin'these.
Artık bir çok kişi bunları giyiyor.
Sorry your girl had to be wearin'it, but that's how it goes.
Üzgünüm ama kız arkadaşın bunu takıyordu, işte böyle.
Exceptin'what you're wearin'...
Şu giydiklerin dışında.
Nobody'd hide behind that foliage you're wearin unless he was playing hooky from somebody's jail.
Giydiğiniz yeşilliklerin arkasına kimse saklanmazdı. Birisinin hapishanesinden kaçıp gitmediği sürece.
Two man outta his gang ain't too big a price to pay for the safety of the badge he's wearin'.
Onlar, taktığı rozetin hakkını veriyormuş gibi görünmek için feda ettiği 2 çetesi üyesi, o kadar.
Burn that tent you're wearin and get yourself a suit.
Giydiğin şu çadırı yak ve kendine bir takım elbise al.
You've noticed, I presume, that I'm wearin'my official black coat.
Bu arada resmî siyah ceketimi giydiğimi fark etmiş olmalısınız.
That was a nice new dress you're wearin'.
Bu giydiğiniz çok güzel bir elbise.
Wearin'the greatest honor man can bestow.
Bir kişinin armağan edebileceği en büyük onuru taşımak.
And pipe the crown jewel she's wearin'.
Ve şu taktığı değerli şeye de bir bakın.
That's her best dress she's wearin'.
Üstündeki elbise en şık olanı.
Medals like that one you're wearin'!
Madalyalar, senin taktıkların gibi!
What you saw was a buck wearin'Lucy's dress.
O senin gördüğün, Lucy'nin elbisesini giymiş bir yerliydi.
All right, pig, now you're wearin'the Coates'mark.
Pekâlâ domuzcuk, artık Coates'lerin işaretini taşıyorsun.
Them's mighty fine clothes you're wearin'.
Üzerinizdekiler oldukça güzel giysiler.
And Henry Reeger is wearin'a gun. It's the first time I ever saw him with one.
Henry Reeger de silahı beline takmış, onu ilk kez silahlı görüyorum.
He's wearin'out horses comin'toward us.
Bence, dediklerini yapalım, atlara binip gidelim, hemen.
He's wearin'his lucky rings.
Uğurlu yüzüklerini takıyor.
You should also put in your paper that I say that any tax snooper, white road agent or Red Indian that comes near my wagons had better be wearin cast-iron underwear.
- İyi. Ayrıca bu dediğimi de gazetene koymalısın ; ... ister beyazları ister Kızılderilileri yollarda kontrol eden dedektiflerden olsun, herhangi biri arabalarıma yaklaştığı takdirde,... demir zırh giymiş olsalar iyi olur.
This man's wearin'my gun.
Adam benim silahımı taşıyor.
They're wearin'the Johanson brand, all right, Captain Wilson.
Sığırlarda Johanson damgası var, Yüzbaşı Wilson.
- I'm wearin''em right now.
- Şu anda giyiyorum ya.
And, uh, you best tell your brother... to start wearin'shoes his size.
Kardeşine söyle... ayağına uyan ayakkabı giysin.
Don't look like you're wearin'a gun under that coat.
O ceketle birazcık adama benzemişsin.
The party in 322 was wearin'it.
322'de kalan adamın giydiğinden.
Shack, her cylinder packing's wearin'through!
Shack, silinder kaplaması deliniyor!
50 men inside the tunnel, north and south of the train, well concealed, all wearin'vests and armed with machine guns, shotguns, handguns, riot guns, and a half-dozen snipers.
Tünelde 50 adam var. Trenin güney ve kuzeyinde, iyi gizlenmiş, çelik yelek ve makinalılarla donatılmış durumdalar. tüfekler, tabancalar, caydırıcı silahlar ve yarım düzine de sniper var.
You're wearin'a sweater.
Süveterin var.
Why you wearin'white socks with uniform?
Üniformayla neden beyaz çorap giyiyorsun?
Don't worry about your eyes,'cause you're gonna be wearin'these.
Gözler için endişelenme, çünkü bunları giyiyor olacaksın.
- What's that you're wearin'?
- O giydiğin şey de ne?
What's that you're wearin'?
O giydiğin şey de ne?
Fuckin'wearin'me out.
Bu iş beni yoruyor.
What's she wearin'now? Come back.
Şimdi ne giyiyor?
- # If you're not seen green # # You'd better be wearin'jade #
- # Yeşil görünmüyorsan eğer # # En iyisi, "yeşimtaşı" giyinmelisin #
Last week when you all was wearin'pink already for me, red was old.
Geçen hafta herkes "pembe" giyinirken "kırmızı", gözümde eskimeye başladı bile.
# Watch out for the new kind you've got to have old gold # # Like some from a gold mine You've got to be wearin'gold #
# Dikkat et bu yeni türe, eski bir altının olmalı # # altın madenlerindeki gibi.
They'd have him wearin'short pants and smokin'a cigar, if they thought it'd sell their damn junk! Look it!
Kendi çöplüklerini sattıracağını bilseler, ona kısa pantolon giydirip sigara bile içirirler.
You're wearin'out your welcome, lady.
- Çizmeyi aşıyorsun, bayan. - Kasabaya gidemezsin.
They'd have him wearin'short pants and smokin'a cigar, if they thought it'd sell their damn junk!
"Kendi çöplüklerini sattıracağını bilseler, ona kısa pantolon giydirip sigara bile içirirler."
Should take'em around back, scrub'em take off what they're wearin'and burn it.
Arkaya götürüp bir güzel yıkayıp giydiklerini de çıkarıp yakmamız lazım.
Well, I used to be somethin'. But now I drive past the high and all them little girls are wearin'my old tits.
Eskiden elime kimse su dökemezdi ama biz sıramızı savdık, özenme sırası gençlerde.
Well, I'll be goddamn. What are ya, a puta or somethin'? Wearin'panty hose.
Demek çorabında esrar taşıyorsun, ha?
You're wearin'your anatomy out.
Tüm vücut şeklin değişecek.
What is it that you're wearin'?
Ne giyiyorsun öyle?
I'm gonna be wearin'an Armani blazer, you gonna be wearing a wire- - it's called incriminating evidence, Vinny.
Ben Armani ceket giyiyor olacağım, sen de dinleme cihazı taşıyacaksın... buna kesin delil denir, Vinny.
First, I suspect you're wearin'a hog leg.
Silahın olduğundan kuşkuluyum.